Ahir Zaman Konçinaları
cumhuriyet.com.trOrhan Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ romanının kahramanı İflahsızın Yusuf’lar, Kürt Zeynel’ler, Halo Şamdin’ler, Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i, Maksim Gorki’nin ‘Ayaktakımı Arasında’ oyunundaki toplumun dibe itilmiş konçinaları ancak bir araya gelip koz oldular mı güçlerini anlarlar.
Konçinalar oyun kâğıtlarında ikiliden altılıya kadar olan kâğıtlardır. Haldun Taner, “Konçinalar bu bakımdan iskambillerin paryasıdır” der...
İlk bakışta sanılır ki; konçinaların varlık nedeni, üstteki soylu kâğıtlara basamak olmak, onların üstünlüğüne taban oluşturmaktır. Alttakiler ezilmese, üsttekiler nasıl zeytinyağı gibi en tepeye çıkabilir? Alttakiler olmasa, üstteki neyle övünüp şişinecek?
Konçinalar süklüm püklümken kibirli karamaça beyinin kundurasının nalçası gıcırtıyla çıngılar, kıvılcımlar saçar…
Ama en alttaki sümsük konçina ikilisi, üçlüsü, dörtlüsü, beşlileri bir kez koz olup çakmayı öğrendiler mi karamaça beyinin çalımı, ezberi bozulur.
Siz ispati (sinek) kızının sinemada sakız çiğnerken öyle masum göründüğüne bakmayın; ne içten pazarlıklı haspanın tekidir o...
Ama konçina altılısı-yedilisi koz olunca, fingirdek ispati kızının kurumu bozuluverir bir anda…
Celâl Bayar’ın sabık ahır uşağı
Konçina sekizlisine el ulaklığı, bahçıvan yamaklığı, çanak soru sorma gibi ıvır zıvır, “pestenkerani” işler düşer, Siyasal Bilgiler Fakültesi’deki İdare Hukuku hocamız rahmetli Turan Güneş’in deyişiyle…
Yedi yıldızlı otellerde yarım bıraktığı bifteğinin üzerinde sigara söndüren teres, karo valesinin ise burnu hep havadadır. Gündüz çuvalla makarna dağıtır, gece Bahçeşehir’de kapatmasını salya sümük yakar ağlatır…
Ama sekizli paryalar bir kez koz olup çakmaya başlayınca, yakışıklı karo valesinin havadaki burnu ağzına doğru düşer…
Dokuzlular-onlular paryaların kaymak tabakasıdır. Bunlar mabeyinciler, yüksek uşaklardır. İngiliz kralı kadar mütevazı, Celâl Bayar’ın sabık ahır uşağı gibi aristokrattırlar.
Bundan ötürü de hallerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir kurum sezilir. Böyleleri kendilerini sayıdan bile saymadıkları halde, yine de oyunlarına alan, oyunlarına alıp onlara öbür resimsiz kâğıtlardan üstün bir değer sağlayan aristokrat kâğıtlara yaranmaktan, yaltaklanıp siftinmekten pek hoşlanırlar. Bu halleriyle dokuzluları, efendilerinin önünde yerlere kadar eğilen, ama köşkün parmaklıkları dışındaki halka tepeden bakan mabeyinciler, kâhyalar ya da afra tafrasından geçilmeyen ekran soytarısı çaçaron makulesinden saymak pek de yanlış olmaz.
Dokuz-onlu takımı yandaş zevat, yalaka zerzevattırlar. Bunlar sandalye çekici, palto tutucu Altı Karış Beberuhiler, malumatfüruş pişekârdırlar.
Yeşil çuhalı masanın paryaları
Aralarından bir parça onuru kalmış kimileri, medya maymunu olmaktansa, yeşil çuhanın üstüne kapanıp yüzüstü uyuklamayı yeğler.
Tek başlarına pek bir işe yaramaz konçinalar; iskambil kâğıtlarının ortakçı, ırgat, maraba paryaları… Ama bir kere dert anlayan biri düşmeyegörsün önlerine… Ve bir kere vakt erişip “Gayrik yeter!..” demesinler… Bir kez koz olmayı kavrayıp güçlerinin farkına varmayagörsünler…
Orhan Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ romanının kahramanı İflahsızın Yusuf’lar, Kürt Zeyneller, Halo Şamdin’ler, Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i, Maksim Gorki’nin ‘Ayaktakımı Arasında’ oyunundaki toplumun dibe itilmiş konçinaları ancak bir araya gelip koz oldular mı güçlerini anlarlar.
Kupa aslarına, karamaça papazlarına, ispati kızlarına, karo valelerine bir gün öyle bir çakarlar ki, kendilerini üstte sananlar feleğini şaşırır; soyluların iskambilden şatoları, sarayları, ağaların, beylerin afra tafraları bir anda yerle bir olur.
Koz olmayı öğrendiler mi öyle bir çakarlar ki ispati asına da, karamaça papazına da; “bir koydular mı öyle bir oturturlar ki” topunu birden kırk haramilerin…
İşte o zaman, demedim mi nazlı yarim ben sana?
Ve seyreyleyin gümbürtüyü…
A ayla araurada amburayla ab ab…
Be beyle, berebürede bembüreyle bep büp!
Deveyi havuduyla yutar mısın hep lüp lüp?
Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?
Ala ala hey, Perendebaz Karamaça Bey!
Ala ala hey, ala ala hey, hey hey!
Cavlı Çulfaz- Siyaset Bilimci