Adnan Hocacılar siyasi partilere nasıl sızdı?

Adnan Oktar'a bugün yöneltilen suçlamaların 11 yıl önce de bilindiği ancak davanın zaman aşımından düşürüldüğü ortaya çıktı. 2007 tarihli Adnan Oktar'ın Yargıtay dosyasında da bugünkü suçlamaların aynısı var. Ancak, FETÖ davalarında olduğu gibi sümen altı edildiği anlaşılıyor.

cumhuriyet.com.tr

Adnan Oktar ve 34 müridi 1999'da çeşitli suçlamalarla tutuklandı. Dosyaları mahkeme mahkeme dolaştırıldı, 2005'te de dava, 5 yıllık zaman aşımından düşürüldü. Oysa Yargotay 8. Ceza Dairesi'nin, şimdiki suçlamaların aynısını o dönem saptadığı ve 'örgüt' dediği ortaya çıktı.

Yargıtay'ın zaman aşımının 10 yıl olmasını belirtmesine rağmen, dosya yerel mahkemede takılmış ve 5 yılda düşürülmüş. Dosyada örgütün partilere nasıl sızdığından nasıl şantaj kurulduğuna dair bütün detaylar var.

Yargıtay'ın 11 yıl önce her şeyi bilmesine rağmen dava dosyasının nasıl düşürülüğünü Sözcü'den Saygı Öztürk'ün köşesine taşıdı. Öztürk'ün 'Adnan Hocacılar partilere de sızmış' başlıklı yazısı şöyle:

Kamuoyunda “Adnan Hoca” olarak bilinen Adnan Oktar ve 34 arkadaşı 18 Kasım 1999 tarihinde gözaltına alındı, tutuklandı. Dava dosyası mahkeme mahkeme dolaştırıldı. 2005 yılının Kasım ayında dava “5 yıllık zaman aşımı”ndan düşürüldü. Araştırdığımda çok ilginç bir durumla karşılaştım. Çünkü, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 17 Mayıs 2007 tarih ve 2007/2934 – 2007/3877 sayılı kararında Adnan Oktar için “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurduğu” ve bu örgütün faaliyetlerine devam ettiği belirtilmiş.

Yargıtay'ın, dosyanın esasına girip “Çıkar Amaçlı Suç Örgütü” saydığı yapı için o dönem yürürlükte bulunan kanunun 102. maddesi uyarınca 10 yıl zaman aşımı uygulanması gerektiği belirtilmiş. Yerel mahkeme, hüküm kurup yeniden

Yargıtay'a göndermesi gerekirken, orada takılmış ve sonrasında zaman aşımından dava düşürülmüş. Yani, bugün Adnan Oktar ve grubuna yönelik suçlamaların aynısını, 2007 yılında Yargıtay saptamış. Örgüt olarak nitelendirilmesine rağmen zaman aşımının 10 yıl olarak işletilmemesi de manidar bulunuyor.


SİYASİ PARTİLERİN İÇİNDE
Yargıtay 8. Dairesi'nin 2007 yılındaki kararında Adnan Oktar grubuyla ilgili önemli bilgiler yer alıyor ve o bilgilerin son gözaltılarla da ilişkili olduğu anlaşılıyor. O dönem, mahkeme kararını temyiz edenler ise gazeteci-yazar Fatih Altaylı, manken Ebru Şimşek. İşte Yargıtay kararından bölümler:

“Tüm dosya içeriğine göre; ….. Hoca olarak bilinen sanık A.O.'nun liderliğinde dini görünüşlü bir grup olarak bir araya geldikleri basın yayın kuruluşları üzerinde nüfus elde etmek, kendilerine ve başkalarına haksız çıkar sağlamak, destekledikleri kişilerin ve siyasi partilerin seçimlerde oy elde etmesine, karşı oldukları kişi ve siyasi partilerin oy kaybetmesini sağlamak için zor ve tehdit uygulamak suretiyle yıldırma, korkutma ve sindirme gücünü kullandılar.

Sürekli olarak önceden sayı ve niteliği belirsiz suçları işlemek amacıyla, tam bir işbirliği ve eylemli paylaşım anlayışı içinde disiplinli biçimde erkek üyelerin ‘Kardeşler', bayan üyelerin de ‘Bacılar' adı altında örgütlenip amaçları doğrultusunda faaliyette bulundular.

CİNSEL SAPIKLIK SUÇLAMASI

Sanıkların bir ekip kurarak kendi grupları hakkında yazılı ve görsel basında yayın yapan bazı gazeteciler hakkında ‘cinsel sapıklık' içinde oldukları ve eşlerini pazarladıkları, uyuşturucu kullandıkları gibi küçültücü ve incitici hususlarla birlikte tehdit içeren yazılar hazırlıyorlar.

Bazılarına, fotomontaj yoluyla ürettikleri, fotoğrafları da ekleyerek resmi kurumların yanında aralarında bu kişilerin komşularının ve arkadaşlarının bulunduğu birçok yere gönderdikleri, böylece bir yandan bu kişileri yıldırıp sindirerek aleyhlerine yazı yazılmasına ve program yapılmasına engel olmayı, intikam almayı, diğer yandan da diğer basın mensuplarına gözdağı vermek  suretiyle basın yayın kuruluşları üzerinde nüfus elde etmeyi amaçladılar.

LÜKS YAŞAM, “ECİR” ADLI İBADET

Sanık A.O'nun belirlediği kurallarla uyguladıkları farklı cinsel anlayışlarını devam ettirebilmek için bir ekibin, yaşı küçük çocukların da bulunduğu kızları, sahip oldukları lüks yaşam tarzları ve sosyal mevkileriyle etkileyip gruplarına
katıyor.

Bu kızlar ile doğal olmayan yollardan neredeyse bütün örgüt üyelerinin ilişki kurduğu, bunu ‘Ecir' adını verdikleri bir ibadet şekli olarak benimseyip uyguluyorlar. Bu ilişkileri ileride örgütleri aleyhine konuşulmasını ve gruptan
ayrılmalarını engellemek için bir kişinin sorumlu olduğu bir ekip gizli kamera ile kayda alıyor.

SİYASETİN İÇİNDE BUNLARI YAPIYORLAR

Örgütlerinin daha da güçlenmesi için siyasi işlerle ilgilenmek üzere de sanıklar
bir ekip kurdu. Bazı örgüt üyelerin, bir siyasi partinin çeşitli kademelerindeki
yönetimlerine girdikleri, destekledikleri bir siyasi parti liderine parti içi
muhalefet yapan kişilerle görüşerek ikna etmeye çalıştılar.

Sonrasında da parti içinde muhalefetten vazgeçmeyen kişileri yıldırmak ve
sindirmek için hazırladıkları karalama metinlerini birçok kişi ve kuruma
gönderdikleri, bu kişilere ait telefon kayıtlarını yasal olmayan yollardan ele
geçirerek kimlerle görüştüklerini tespit ettikleri, yine bu kişileri takip ederek
kimlerle buluşup ne konuştuklarını belirledikleri, buna ilişkin birçok evrak
sanıkların evlerinde ve bilgisayarlarında ele geçirildi.

GAZETELERE SEKRETER OLARAK

Aralarında sanık A.U.'nun da bulunduğu bazı örgüt üyelerinin özellikle sekreter
olarak yerleştirildikleri basın kuruluşlarından gazeteci, gazete sahibi gibi çeşitli
kişilere ait fotoğraf, adres, telefon vb. bilgileri karalama belgelerinde kullanmak
üzere temin ettikleri, çalışan üyelerin maaşlarının örgüt tarafından alınıyor.
Nitekim bayan üyelerin mali işlerden sorumlu sanığın yakalandığı evde değişik
kişilere ait 41adet bankamatik kartının şifreleri ele geçirildi.

ZAMAN AŞIMI YANLIŞ İŞLETİLMİŞ

Sanıkların, örgütün evlerinde kalarak, A.O.'nun talimatları ve örgütün amaçları doğrultusunda faaliyette bulundukları, örgütün oluşumunun ve eylemlerinin 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütü Yasası'nın yürürlüğe girmesinden sonra da
devam ettiği anlaşıldı.

A.O'nun örgüt kurma ve yönetme, diğer sanıkların örgüt adına faaliyette bulunma olarak kanıtlanan eylemlerinin 4422 sayılı yasanın 1/1. Maddesi'nin 1.cümlesi kapsamında olup zamanaşımı süresinin 765 sayılı TCK'nun 102/3.
Madde ve fıkrası uyarınca 10 yıl olduğu gözetilmeden, eylemlerinin 765 sayılı TCK.'nun 313. Maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle yazılı biçimde zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmiştir.”

Kararın üzerinden 11 yıl geçmiş. Zaman aşımı 10 yıl olması gerekirken, 5 yıl
olarak uygulanmış. İşledikleri öne sürülen suçlar da, tıpkı kurtuldukları
suçlamalar gibi… Gereğinin zamanında yapılmaması, olayları bu hale getirmiş.