Adıvar'dan 'Sevda Sokağı Komedyası'

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, İstanbul'da mahalle hayatı nasıldı? Halide Edib'in ilk olarak Cumhuriyet gazetesinde 17 Nisan-20 Mayıs 1959 tarihleri arasında tefrika olarak yayımlanan ve yazarın sağlığında hiç kitaplaştırılmamış Sevda Sokağı Komedyası, bu soruya eğlenceli bir cevap veriyor.

cumhuriyet.com.tr

Abdülhamid devrinden Cumhuriyet’e uzanan bir süreçte geçen olaylardan oluşan roman, tıpkı yazarın Yolpalas Cinayeti, Sonsuz Panayır, Döner Ayna, Kerim Usta’nın Oğlu romanlarında olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı yıllarında yakından tanıma imkânı bulduğu Anadolu köylülerinin Cumhuriyet’le birlikte göç ettikleri büyük şehirde yaşadıkları geleneksel değerlerle günün değerleri arasındaki çatışmaları canlı bir şekilde aksettirir. Sevda Sokağı Komedyası bir bakıma, toplumda yaşanan sosyal ve psikolojik değişimin romanıdır.

Emine, ana babası yangında ölmüş bir köylü kızıdır. Köylülerden biri onu evlatlık alır, büyütür. Bir gün İstanbul’dan bir Kilercibaşı’nın aşçısı köye gelir, konak için bir besleme kız aramaktadır. Emine’yi  beğenir ve İstanbul’daki konağa götürür. Bu kararla birlikte Emine için değişen tek şey yaşadığı yer olmayacaktır… Konaktaki hanımlar, adını beğenmedikleri Emine’ye yeni ismini bildirirler: Numune! Becerikli olduğu kadar güzeldir Numune ve kısa zamanda çok başarılı, kurnaz bir oda hizmetçisi olur. Günün birinde hanımı seyahate çıkmaya karar verip hizmetçisini de komşu konağa emanet edince
aşk denen illetin pençesine düşer! O, mahallede çapkınlığıyla nam salan Macit’e gönül vermiştir. Ancak, Macit de Leyla’ya aşıktır…

Can yayınlarından çıkan 'Sevda Sokağı Komedyası' 7 Harizan Salı gününden itibaren okurların beğenisine sunuldu.


Halide Edip Adıvar

1884’te İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1908’de
gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı.
31 Mart Ayaklanması’nda, bir süre için Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde etkili bir konuşma yaptı. 1920’deAnadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Kendisine önce onbaşı, sonra üstçavuş rütbesi verildi.

Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası’yla siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917’de evlendiği ikinci kocası Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı. O yıllarda konferanslar vermek üzere ABD’ye ve Mahatma Gandi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Adıvar, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi ve 1964’te öldü.