Adil Yargılanma Hakkı (04.11.2011)

cumhuriyet.com.tr

Tutukluluğun çok uzun sürmesi, ceza hukukunun evrensel ilkesi olan adil yargılanma ilkesiyle bağdaşmıyor. Adil yargılanma ilkesinin özü, makul süre içinde yargılanmaktır. Uzun tutukluluk süreleri kamu vicdanını yaralıyor.

Ülkemizde genellikle ceza davalarının yürütülme şekli kamu vicdanında haklı tepkiler uyandırıyor.

En başta Silivride özel yetkili bir mahkeme kurularak doğal yargıç ilkesi zedeleniyor. Evrensel hukukun temel ilkesi olan adil yargılanma hakkı göz göre göre çiğneniyor.

Masumiyet karinesi ve sanığı koruma ilkesi

Anayasanın 38. maddesine göre, Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”. Buna masumiyet karinesi denilir.

Sanıktan sadece kuşku duyulması yetmez. Kuşkunun makul kuşkunun ötesinde olması gerekir.

Mahkemenin sanığı adaletsizliğe karşı koruma yükümlülüğü vardır. Yargıç, sanığın kişisel onuruna, mesleki saygınlığına özen göstermek zorundadır. Ahlaki seciyesi üstün, sicili düzgün sanığın durumunu dikkate alma durumundadır. Yargıç; ezaya, cefaya, zulme dönüşebilen çok yorucu bir sorgulama sonucu sanığın kendisine karşı kullanılabilecek beyanlarını dikkate almaz.

Daha önce sabıkası olmayan bir sanığın tutuklanması olağanüstü bir durum yoksa istisnadır.

İstisna kural haline gelir, tutukluluk baştan mahkeme kararıyla cezaya dönüşürse suçsuzluk karinesi çiğnenmiş olur.

Hiçbir bakımdan haklı gösterilemeyecek uzun tutukluluk süresi sanığı manen çökertmeye yönelik olduğu için yargılama usulünü zedeler. Tutuklulukta geçen süreler çoğu kez verilebilecek cezanın tavanını aşmaktadır. Yargıç beraat kararı verdiği takdirde, sanığın bunca zaman tutuklu kalmasını nasıl açıklayacaktır? Bu da verilecek kararın üzerine gölge düşürür. Uzun süre tutuklu kalmış sanık hakkında zaten yargıcın karar vermesi de vicdanen zordur.

Yargılanmada ‘makul süre’

Adil yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi davaların makul sürede hakkaniyete uygun olarak sonuçlandırılmasını öngörür. Bir kişiye sanık sıfatı verip ta baştan suçluymuş gibi onu süründürmek, kişilik haklarına tecavüzdür. Ceza Muhakemesi Kanununda, tutukluluk süresinin iki yıllık sürenin ardından sona erdirilmesi öngörülmüştür. Yargıya düşen bu zorunlu haksızlık halini mümkün olduğu ölçüde uzatmamaktır.

Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Oysa Silivrideki davalarda sanıklar, deyim yerindeyse, deste deste, tomar haline getirilip sanki oklavayla açılıp dürüldükten sonra, üzerlerinden bir merdane geçirilmişçesine tek bir kalıba sokularak yargılanmaktadır. Bu davalarda suçlu olduğu yolunda güçlü karineler olan bir azınlık ile masum çoğunluk aynı kefeye konuyor. Sapla samanın karışması adaletin tecellisi konusunda derin kuşkular uyandırıyor.

‘Beyyine külfeti’

Hukukta beyyine külfeti, yani ispat yükü iddia edene, savcıya aittir.

Ceza Muhakemesi Kanununa göre, sanığa yüklenen suç, ancak hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delille ispat edilebilir.Yine anayasanın 38. maddesine göre kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”.

Hukukta dikkate alınmaması gereken deliller kuralı vardır.

Delilin ispatlayıcı kanıt sayılabilmesi için ağırlık derecesinin yeterli, güçlü ve inandırıcı olması gerekir. Delil araçları, ancak yargılama sırasında ortaya konulup tartışılmakla delil niteliği kazanabilir. Anlamlı bir bütün içerisinde yer bulamayan delil araçları, belirli bir ağırlığı olmayan deliller mahkemece dikkate alınmaz.

Eğer delillere başka yol ve yöntemlerle ulaşılabiliyorsa, telefon dinleme yoluna gidilemez. Telefon dinleme yoluyla elde edilen deliller kural olarak hukuka aykırıdır. Hukuka aykırı delillere dayanarak yargılama yapılamaz ve hüküm verilemez.

Yargı kararı olmadan telefonların dinlenmesi, telefon kayıtlarının yayımlanması ise suçtur.

‘Taksirli suç’

Oysa Ergenekon adı altında hayali bir örgüte üye oldukları gerekçesiyle ve yasaya aykırı telefon dinlemeleriyle yüzlerce insan tutuklanmıştır. Burada soruşturmanın temel kuralı olan delilden yola koyulma ilkesi hiçe sayılmıştır. Ümraniye örneğinde olduğu gibi, toprak altından silah depoları bulunup çıkarılmış, ancak öyle anlaşılıyor ki bu silahların nerede ya da nerelerde kullanıldığına dair bir soruşturma yapılmamıştır.

Sabahın köründeki keyfi polis baskınları, hüküm giymemiş insanların yıllarca tutuklu kalması adil yargılanma hakkına gölge düşürüyor. Telefon dinlemelerinin Samanyolu TV, Zaman, Star, Yeni Şafak gibi AKP yanlısı medyada sürekli ve sistemli şekilde yayımlanması, soruşturmanın gizliliği ilkesiyle bağdaşmıyor. Siyasal amaçlı bir davaya hukuki kılıf geçirilmek isteniyor. Ama mızrak çuvala sığmadığı için sonunda hukuk lekeleniyor.

Savcılar, telefon görüşmelerine ait dinleme kayıtlarını kamuoyuna sızdıran kaynaklara yönelik soruşturma başlatmaları gerektiği halde başlatmıyorlar. Yapmaları gerekeni yapmayarak görevlerini savsaklıyor, yapmamaları gerekeni yaparak yetkilerini aşıyor, taksirli suç işliyorlar.