AB-Fransa ve Türkiye'nin Almanya Çıkarması

cumhuriyet.com.tr

Türkiye’nin Fransa, Almanya ve AB ile olan ilişkileri ciddi bir şekilde gündemde yer aldı. İlk olarak artık önümüzdeki seçimlerde iktidarda göremeyeceğimiz Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türkiye’ye çok aşağılayıcı bir ziyaret yaptı ve 4,5 saat içinde Avrupa Birliği’ne yönelik Türkiye’ye neredeyse hakaret eden söylevlerden sonra kendi ülkesine gitti. Sarkozy’nin ciddi bir şekilde sıkıntısı var. Son aylarda Fransa aşırı sağının büyük ölçüde gelişmesi Sarkozy’nin başkanlık şansını azaltıyor ve sosyalistlerin Fransa’da iktidara gelme şansı artıyor.

Fransa şu anda OECD ülkeleri içinde en az büyüme hızını gösteren, işsizliğin arttığı ve yanlış politikaların uygulandığı bir ülke konumunda. Son yanlışı da bugüne kadar taparcasına destek verdiği Libya’nın Kaddafi’sine hemen yüz çevirerek büyük ölçüde şansı olmayan, yeni kurulan alternatif hükümeti tanımasından kaynaklanıyor. Bu nedenle Libya’ya en hızlı saldırıyı Sarkozy yaptı.

Aynı gelişmeleri Almanya için de söyleyebiliriz. Başbakan Tayyip Erdoğan Düsseldorf’ta 16 bin Türk’e hitap etti. Konuşması Alman politikacılar tarafından çarpıtıldı.

Tayyip Erdoğan’ın söylevlerinde iki cümle çok önemli. İlk olarak “Asimilasyona hayır ve uyuma evet” diyen Tayyip Erdoğan, dünyadaki bütün dilbilimcilerinin kabul ettiği bir görüşü de savundu, “İlk önce anadil öğrenilir sonra ikinci dil gelir” açıklamasını yaptı. Buna göre Almanya’daki Türklerin ilk önce analarının dili olan Türkçeyi, daha sonra Almancayı öğrenmeleri gerektiğini belirtti. Başta Hür Demokrat Parti Başkanı ve Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle olmak üzere bütün politikacılar Tayyip Erdoğan’a saldırdı. Vize konuşmasında da Hannover’de Merkel, Erdoğan’a olumsuz bir tavır aldı.

CHP ve Almanya

Bir hafta sonra ikinci gelişmeyi de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Bochum toplantısında gördük. Bochum’da 6 bin kişiye hitap eden Kemal Kılıçdaroğlu, Türklerin Avrupa’ya göçünün 50. yılının önemini vurguladıktan sonra Almanya’da yaşayan Türklere büyük ölçüde moral verdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da konuşması, gerek hazırlanış gerekse sunuş açısından iyi bir görünüm içindeydi.

Bir hafta içinde Türkiye’nin iki önemli liderinin Almanya’ya gelip Türk toplumuna hitap etmesi Almanları huzursuz etti. Kendilerinin sahip çıkmadığı Türk toplumuna Türkiye’nin başbakanı ile Türkiye’deki muhalefet parti liderinin art arda iki konuşma yapması Almanya’yı etkiledi. Özellikle TAVAK Vakfı’nın son yaptığı araştırmanın FOCUS’ta yayımlanması ve Türk toplumunun yüzde 32’sinin Fransa’yı, yüzde 25’inin de Almanya’yı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giden yolunda engel olarak görmesi hem Alman hem de Fransızları düşündürmeli. Yavaş yavaş bu iki ülke Türkiye’yi tamamıyla kaybediyor. Bundan zararlı çıkacaklar arasında Türkiye olmayacak.

Avrupa Birliği son Avrupa Parlamentosu Raporu ile de Türkiye’ye saldırıya devam ediyor. Bu gelişmeler çerçevesinde Avrupa Birliği - Türkiye ilişkileri dar bir boğaza girmiş bulunuyor.

Fransa’nın yanlış politika uygulayıcısı Sarkozy’den sonra Alman Başbakanı Angela Merkel’in de Türkiye’ye ve Türk halkına gösterdiği sevgisizlik, bölgesinde bir güç haline gelen Türkiye’yi kırıyor. TAVAK’ın yaptığı araştırmanın ortaya çıkardığı diğer bir görüş de Türk toplumunun artık Avrupa Birliği’nden hiçbir beklentisi olmadığına yöneliktir.

Bu gelişmeler çerçevesinde önümüzdeki 10 yıl hakikaten ciddi bir darboğaz yaşayacak olan Avrupa Birliği yavaş yavaş Türkiye’yi unutmalıdır. Avrupa’daki Türk karşıtlığı, Türk insanını uyandırıyor. Yavaş yavaş “Sen bizi tanımıyorsan, biz de seni tanımıyoruz” tavrını takınıyor.