5 yıl önce verilen karar açıklanıyor

Milletvekilleri, siyasi parti başkanları, yazarlar, rektörler, TSK'de en üst düzeyde görev yapmış komutanlar, teğmenler, polisler ve sendikacıların "Ergenekon terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği", "hükümete darbeye teşebbüs" suçlarından yargılandığı Ergenekon davasında hüküm bekleniyor.

cumhuriyet.com.tr

Silivri Cezaevi yerleşkesinin bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 21 Haziran’daki duruşmada karar için davayı bugüne ertelemişti. Mahkeme, Ankara temsilciliğimiz görevini yürütürken gözaltına alınıp 6 Mart 2009’da tutuklanan ve 12 Haziran 2011’de CHP İzmir milletvekili seçilen Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay ile birlikte 66’sı tutuklu 275 kişinin yargılandığı davayı karara bağlayacak. Savcıların esas hakkındaki mütalaasında Balbay’ın da aralarında bulunduğu 64 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet ve diğer sanıklar hakkında da ağır hapis cezaları isteniyor. Tutanaklara göre karar, bugünkü 321. duruşmada açıklanacak. Ancak birleştirilen davaların duruşmalarıyla birlikte Ergenekon davalarında 225’i Birinci Ergenekon davasında olmak üzere toplam 621 duruşma yapıldı. Mustafa Balbay, bu zor 5 yılı “Silivri’de her şeye karşın insanlığı, adaleti, yurtseverliği, hukuku, direnmeyi, demokrasiyi, gazeteciliği savunduk” sözleriyle ifade etti.

12 Haziran 2006’da emekli astsubay Oktay Yıldırım’ın, bir gecekonduya sakladığı iddia edilen 27 adet el bombasının ele geçirildiği operasyon, başlangıçta sıradan olay gibi algılandı. Sanık Mehmet Demirtaş’a ait olan ve yeğeni Ali Yiğit’in kiracı olarak oturduğu bir gecekonduda da patlayıcı olduğuna ilişkin ihbar, aynı günü Ali Yiğit’in babası Şevki Yiğit tarafından yapılmış ve operasyon gerçekleştirilmişti.

Ardından bu mühimmatın “Ergenekon” adlı İtalya’daki “Gladyo” yapılanmasını andıran, “darbeye zemin hazırlamak amacıyla kaos ortamı oluşmak için” çalışan bir derin yapılanmaya ait olduğu açıklamaları yapıldı. 21 Haziran 2010 tarihinde yitirdiğimiz Cumhuriyet Gazetesi başyazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, 21 Mart 2008 günü sabaha karşı evi basılarak gözaltına alındı.

Eşzamanlı olarak İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve birçok kişi gözaltına alındı. Halen İstanbul Başsavcı Vekilliği görevini yürüten Zekeriya Öz tarafından yürütülen soruşturma kapsamında art arda operasyonlar yapıldı, binlerce sayfalık iddianamelerle çok sanıklı davalar açıldı.

 

Zor yıllar

Ergenekon sözünün efsane olmaktan çıkıp “darbe yapmayı hedefleyen, bu nedenle kaos ortamı oluşturmayı amaçlayan” terör örgütü”ne dönüştüğü 2007’den bu yana, özellikle tutuklu yargılananlar için süreç kolay geçmedi.

Gazeteci Tuncay Özkan duruşmalarda yıllarca “Suçum ne, suçum açıklansın!” diye feryat etti. Suç duyuruları, salondan çıkarılmalar, mikrofonların kesilmeleri, süre kısıtlamaları, duruşmalardan yasaklanmalar, gizli tanıkların iddiaları ve cezaevinin dört duvarı arasında üzerlerine yıkılmaya çalışılan sayısız suçu işlemediklerini kanıtlamaya çalışmakla geçti bu beş yıl.

Sanıklar sık sık “Olmayan bir şeyin olmadığını nasıl ispat edeceğiz!” diyerek haklarındaki suçlamalara isyan etti. Balbay ve Tuncay Özkan, 1 yılı aşkın süre tek kişilik hücrede tecrit edildiler.

20 Temmuz 2009 tarihinde başlayan 2. Ergenekon davası kapsamında 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Mustafa Balbay, cezaevinde yazdığı Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan “İnsanlığı, Adaleti, Yurtseverliği, Hukuku, Direnmeyi Demokrasiyi, Gazeteciliği Savunma” kitabından alıntılarla 5 yıllık süreci Mustafa Balbay’ın kaleminden aktarmaya devam ediyoruz.

 

İnsani ilişki terör ilişkisi olmuş

Balbay, kitabında okurlarıyla paylaştığı savcıların esas hakkındaki mütalaasına karşı duruşmada yaptığı son savunmasında “terör örgütü” suçlamasına şu örneklerle yanıt verdi: “..Bu mütalaada ne bir hukuk metni var, ne kişilere yönelik suçların tarifi var ne de bu yüklenen suçlarla ilgili deliller var. Bu öyle bi mütalaa ki insanlar arasında kurulan ilişki üzerinden terör örgütü kurulmuş. İnsan kendisiyle ilgili suçlamayı bir başkasının bölümünde buluyor. Örneğin benim İlker Başbuğ’la bağlantım yok. Ama İlker Başbuğ’un benimle bağlantısı var. Çünkü benim bölümümde adı geçmiyor ama Sayın Başbuğ’un bölümünde ‘Balbay’la aynı örgüttendir’ diye adım geçiyor... Yani Einstein gelse bu mütalaanın denklemini çözemez... Bizi adeta Kabahatler Kanunu’ndan yargılar gibi alt alta sıralanan faaliyetlere baktığımızda bundan bir şey çıkmaz diyorsunuz, en altında da ‘ağırlaştırılmış müebbet’ diyor.”

Mustafa Balbay, kitabında, birbirleriyle hiçbir şekilde bir araya gelemeyecek düşüncelere sahip, aralarında bağlantı olmamasına karşın aynı örgüte üye olmak, yönetmek ve yardım etmekle suçlanan sanıklardan bir “torba dava” çıkarılmasına ilişkin bir anısını da aktarmış.

Alparslan Arslan’a Danıştay saldırısında kullandığı iki Glock marka tabancayı aracılara satarak temin etmekten sanık Mahmut Güzel’in sözlerini Balbay şöyle anlatıyor: “Davanın en çarpıcı zıtlıklarından birini 26. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile hamal Mahmut Güzel oluşturuyordu. 700 bin kişilik silahlı kuvvetin komutanlığını yapan Başbuğ, iddianameye göre terör örgütünün yöneticisiydi. Mahmut Güzel de bu terör örgütüne silah sağlamaktan tutuklu yargılanıyordu. Başbuğ’un çok ender katıldğı günlerden birinde az ötesinde de Güzel oturuyordu. O günkü duruşma arasında Mahmut Güzel kendine has şivesiyle ‘Abi ben bu koca orduya silah temin etmişim he mi’ dedi.”

 

Milli irade

Ergenekon tutukluları Mustafa Balbay ve Prof. Dr. Mehmet Haberal, Yüksek Seçim Kurulu tarafından adaylıkları onanarak 12 Haziran 2011 seçimlerinde aday olarak milletvekili seçildiler. Tutuksuz yargılanan eski Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün de Ankara milletvekili seçildi.

Ancak tutuklu milletvekilleri İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sonradan görevinden alınan Başkan Köksal Şengün’ün muhalefetine karşın tahliye edilmediler.

Oysa, Balbay’ın kitabındaki anlatımlarına göre cezaevi yönetimi bile tahliye olacağı düşüncesiyle “Mustafa Bey, tahliye kararı çıktığında aniden gidersiniz, elektrik borcunuzu şimdiden tahsil etsek ya da burada kalacaklardan kiminle samimiyetiniz varsa ondan kessek” demişlerdi.

Balbay, son savunmasında binlerce kişinin oyunu almasına karşın TBMM’de görev yapmasının engellendiğine bir kez daha dikkat çekti: “Ben Türkiye’de yasama yapma gücüne sahip 550 kişiden biri olarak anayasanın 14. ve 83. maddesini çok yanlış ve aleyhimize yorumladığınız düşüncesindeyim. Bizler bu salonda bulunan Sayın Mehmet Haberal ve ben, aslında özgür insanlardan daha zor koşullarda milletvekili seçildik. Çünkü tutukluyduk, kendimizi ifade etmemiz daha zordu.”

Balbay, savunmasında şöyle söz verdi: “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılsam da hatta devamında sırat köprüsünden geçiş yasağı konsa da ben bu ülke için çalışacağım. Birikimlerimi milletvekili olarak bu ülke için kullanacağım.”

 

Ergenekon’un rekorları

Mustafa Balbay, “Savunma” adlı kitabında hücre arkadaşı Tuncay Özkan’ın dava sürecine ilişkin derlemelerini de paylaştı. Kitapta yer alan “Ergenekon’un rekorları”ndan bazıları şöyle:

- Ergenekon’un silahlı terör örgütü olduğu iddia ediliyordu, yargılanan tüm sanıkların yaş ortalaması ise 55 civarındaydı. Dünyada yaş ortalaması bu kadar yüksek terör örgütü davası olduğunu sanmıyoruz.

- 30’u aşkın meslekten ve iş alanından sanık vardı. Davada bir gün sabahtan Genelkurmay karargâhı yargılanıyordu. Öğleden sonra mafya davalarından tanınmış kişiler yargılanıyordu. Ertesi gün de eski rektörlerle devam ediliyordu.

 

iligili haberler için tıklayınız:

ERGENEKON'DA KARAR GÜNÜ

MAHKEMEDEN 6 MADDELİK SİLİVRİ YASAĞI

TUTUKSUZ SANIKLAR BAVULLA GELDİ

SİLİVRİ'YE GİDEN OTOBÜSLER DURDURULDU

ERGENEKON SANIKLARININ SAVUNMALARININ TAM METNİ

DÜNDEN BUGÜNE ERGENEKON

5 AĞUSTOS BAŞLANGIÇ