40 milyon ton ağırlığında buzdağı göl sularına gömüldü

Dünyadaki buzdağlarının (aysberg) giderek yok olmasının nedeni yalnızca iklim değişikliği değil. 22 Şubat'ta Yeni Zelanda'nın ikinci büyük kenti Christchurch'ü vuran 6.3 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 30-40 milyon ton ağırlığındaki devasa bir buzdağı, Tasman Buzulu'ndan koparak Tasman Buzulu Terminal Gölü'nün sularına gömüldü.

cumhuriyet.com.tr

6.3 büyüklüğünde bir deprem yerel saatle 12.51’de Christchurch kentini vurdu. 80 yılın bu en şiddetli depreminde ölü ve yaralı sayısı kesin olarak bilinmiyor. Bunun son 6 aydır bölgeyi sallayan seri depremlerin bir uzantısı olduğu düşünülüyor. 3 Eylül 2010 tarihindeki 7.0 büyüklüğündeki depremin neden olduğu hasar yaklaşık 1.4 milyar Yeni Zelanda dolarına (1 milyar ABD doları) dolayındaydı. Neyse ki bu depremde can kaybı olmadı. Nature dergisi bu depremlerin birbiri ile ilişkisi olup olmadığını ve nedenlerini araştırıyor.

Şu ana kadar son depremde ölü sayısı 65 olarak belirtiliyor. Ancak arama ve kurtarma ekipleri enkaz altından canlı çıkma olasılığının yüksek olduğunu işaret ediyor. Bu nedenle Christchurch Valisi acil durum ilan etmiş durumda.

Yeni Zelanda haber kanallarına göre depremin neden olduğu sarsıntıya bağlı olarak Tasman Buzulu’nun taban ve terminal yüzeyinden kopan 30 milyon tonluk buzul Terminal Gölü’ne gömüldü.

 

Depremi ne tetikledi?

Bu depremin, geçen eylül ayındaki depremin tetiklediği bir diğer artçı şok olduğu tahmin ediliyor. O depremden bu yana sonuncusunun da aralarında bulunduğu, büyüklüğü 5’in üzerinde altı artçı şok daha meydana gelmişti. Salı günkü deprem bugüne dek meydana gelen artçı şokların en büyüğü idi.

 

Eylül'deki depremi tetikleyen neydi? 

Yeni Zelanda’nın bulunduğu bölge jeolojik olarak faaldir. Başlıca iki büyük (North Island ve South Island) ve birçok küçük adadan oluşur. Kuzey Adası’nın doğusundaki Pasifik Levhasının Avustralya Levhasının altına doğru kaydığı bölgeye dalma-batma zonu denir. Bu bölgede yanardağlar ve başka fay hatları da bulunur. Hepsi birden Pasifik Ateş Halkası adı verilen çemberi oluşturur. Ülkenin Güney Adası’nın güneyine doğru başka bir dalma-batma zonu daha vardır. Burada Avustralya Levhası Pasifik Levhası’nın altına doğru kayar.

Burada Güney Adası boyunca uzanan üçüncü ana faya Alpin Fayı adı verilir. Bu fay birbiri üzerine kayan iki levhadan oluşur. Bu olay doğrultu-atımlı fayı olarak bilinir. Bu bölgenin her 200-400 yılda bir yırtıldığı ve yaklaşık 8 büyüklüğünde depremler ürettiği düşünülüyor. Kuzey İrlanda’daki Ulster Üniversitesi’nden jeofizikçi John McCloskey’ye göre geçen yılki deprem, dalma-batma zonunun doğrultu-atımlı faya dönüşmüş olduğu bölgede meydana gelmişti.

• 6.3 büyüklüğündeki bir artçı şokun 7.1 büyüklüğündeki depremden daha büyük bir yıkıma yol açmasının nedeni nedir?

Bu depremin merkezi Güney Adası’ndaki Christchurch merkezine çok yakındı. Oysa bir önceki depremin merkezi kentin 45 kilometre batısındaydı. Liverpool Üniversitesi’nden sismolog Andreas Rietbrock merkeze yakınlığı şöyle açıklıyor: “Bir depremin ne kadar ölümcül olduğu insanların yoğun olarak yaşadığı bölgelere yakınlığına bağlıdır. Örnek olarak Haiti ve Şili’deki son depremleri gösterebiliriz. Şili’deki 8.8 büyüklüğündeki deprem 500 kişinin ölümüne yol açarken, Haiti’deki 7.0 büyüklüğündeki deprem 300 binden fazla can kaybına neden olmuştu.”

Yeni Zelanda’daki son deprem Eylül’deki deprem gibi yüzeye yakındı, yüzeye uzaklığı 5 kilometreydi. McCloskey’ye göre bu olabilecek en sığ depremdi; yüzeye doğru doğrusal bir itiş yaratırken, merkezde hissedilen ivme, yerçekimi kuvvetinden yaklaşık 1.90 misli fazlaydı.

Deprem ayrıca yerden suların fışkırmasına da yol açtı. McCloskey bunu, yüzey altındaki toprağın çok gevşek olmasına bağlıyor. Bu ayrıca sallantıyı da artıran bir etmendir. Depremin yıkıcılığının altında yatan nedenleri McCloskey şöyle özetliyor: “Deprem yüzeye çok yakındı, itme mekanizması vardı, gevşek toprağın altındaydı. Bütün bunlar sarsıntıyı artıran etmenler”

• Bütün bunlar bölgede olabilecek depremler için ne anlama geliyor?

Kimse depremlerin ne zaman olacağını tahmin edemez. Ancak uzmanlar artçı şokların olasılık dahilinde olduğunu söylüyor. Son deprem halihazırda 5’den büyük 4 artçı depreme neden oldu.

McCloskey, bu depremin tetikleyicisinin Eylül 2010 depremi olmasına karşın enerjisinin başka yerden geldiğini ileri sürüyor. Enerji zaten birikmişti ve bir önceki deprem stresi artırmış ve depremi yaratmıştı.

• Araştırma merkezleri etkilenmiş olabilir mi? Christchurch’teki Canterbury Üniversitesi bilinmeyen bir tarihe kadar kapatıldı, ancak ciddi bir hasar olduğu yönünde bir bildirim söz konusu değil. Lincoln Üniversitesi’nin hasar görmediği söyleniyor.

• Türkiye’de olsaydı ölü sayısı ne olurdu?

Scientific American dergisi Corvallis’teki Oregon State Üniversitesi’nden jeoloji profesörü Robert Yeats’e Yeni Zelanda’daki bu son depremden çıkartılacak en önemli dersin ne olduğunu sordu. Yeats, depremlerin yarattığı hasarları minimumda tutabilmek için önce imar yasalarının depremler göz önünde bulundurularak hazırlanmasını ve bina yapımında bu yasalara kesinlikle uyulmasını şart koşuyor. Yeats, bu bağlamda Türkiye ile ilgili de görüş bildiriyor: “Bilindiği üzere Yeni Zelanda dünyanın en sert imar yasalarından birine sahiptir ve insanlar bu yasalara kesinlikle uyarlar.

Bu da şu anlama geliyor: Depremlerde can kaybı olabilir ancak bu sayı en fazla 100 ya da 200 civarında kalır. Eğer böyle bir deprem gelişmekte olan bir ülkede, aynı yoğunlukta bir kentte meydana gelmiş olsaydı can kaybı binlerle ölçülürdü. Örneğin Türkiye çok sıkı imar yasalarına sahip bir ülke. Ancak bu yasa, 1999 yılındaki 7.6 büyüklüğündeki İzmit depreminde binlerce insanı kurtarmaya yetmedi, çünkü insanlar bina yaparken bu yasalara dikkat etmediler.

Türkçesi: Reyhan Oksay

Kaynak: Nature, online