3. paket kurtarmış

Hâkimin, eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı yeni düzenlemeye dayanarak adli kontrolle serbest bıraktığı öğrenildi.

cumhuriyet.com.tr

28 Şubat soruşturmasında gözaltına alınan ve hâkim tarafından serbest bırakılan eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın 3. yargı paketinde yer alan “adli kontrol” düzenlemesinden yararlandığı belirtildi. Savcı Murat Bilgili’nin ise serbest bırakma kararına itiraz edeceği öğrenildi.

Karadayı’nın serbest bırakılmasının nedeninin 3. yargı paketi olduğu öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Karadayı’yı serbest bırakan Ankara 3. No’lu TMK 10. maddeyle görevli hâkim Halil İbrahim Kütük, kararında tutuklama koşullarının olduğunu, ancak 3. yargı paketiyle ceza üst sınırı kaldırılan adli kontrol hükümlerinin uygulanabileceğini kaydetti. Nöbetçi hâkimlik, Karadayı’nın tutuklanma talebini şu gerekçeyle reddetti: “TCK 312-1 maddesindeki cebir ve şiddeti kullananlara, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmecebren iskata veya vazife görmesini cebren men etmek, bunları teşvik etmek suçunun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı olgularının bulunduğunu (...) atılı suçun CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin yasaya göre varsayılabileceği 6352 sayılı yasada 98 maddesindeki değişiklik ve 109 maddenin 1. fıkrası gereği tutuklamama sebebinin varlığı halinde şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol kararı verilebileceği göz önüne alınarak soruşturma dosyasının geldiği aşama, mevcut delil durumu itibarıyla şüpheli hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olduğundan tutuklanma talebinin reddine...”

5 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 3. yargı paketinde adli kontrol hükümlerini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinde değişiklikler yapılmıştı. Daha önce 3 yıl ve daha az hapis cezası öngören suçlardan ötürü yargılananlar hakkında adli kontrol kararı alınabilirken, 3. yargı paketinde ise bu süre sınırı kaldırılmıştı.

Öte yandan savcı Mustafa Bilgili’nin, nöbetçi hâkimlik tarafından Karadayı’nın serbest bırakılması kararına itiraz edeceği öğrenildi. İtirazın pazartesi günü yapılacağı belirtildi. Karadayı’nın mahkeme sorgusunda “BÇG yapılanmasının haberinin ve onayının olmadan oluşturulamayacağı” suçlamasına 27 Mayıs 1960 darbesini örnek göstererek yanıt verdiği öğrenildi. 27 Mayıs ihtilalini albayların yaptığını anımsatan Karadayı, “Dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, darbeye karşı çıkıyordu. Buna karşın albaylar, darbeyi gerçekleştirdi. Hatta Erdelhun Paşa darbeyi yapanlar tarafından tutuklandı, yargılandı; rütbeleri sökülerek, er statüsüne indirildi” dedi.

‘Anayasal zeminde kaldık’

Karadayı, mahkemedeki savunmasında, “Ben devlet şeref madalyası olan, demokrasiye bağlı biriyim. O dönemde ortam gergindi. Ancak anayasal zeminin dışına çıkılmadı. Hükümete baskı yapmadım. Demokrasiye bağlı kaldım. Ancak o dönemde görevinin sınırlarını aşan arkadaşlar olmuş olabilir” dedi.

 

Bir'in avukatı: Siviller de sorumlu

Karadayı’nın gözaltına alınmasında soruşturma kapsamında tutuklu olan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in yaptığı suç duyurusunun etkili olduğu belirtilmişti. Karadayı’nın serbest kalmasının ardından Çevik Bir’in avukatı Fevzi Çamlı, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Serbest bırakılma kararını olumlu değerlendiriyorum” dedi. Ancak Karadayı’nın BÇG’den haberinin olmadığı şeklindeki savunmasına katılmadığını belirten Çamlı, “Bir karargâhta yasal düzenlemelerden, hiyerarşik yapı çerçevesinde verilen emirlerden, o hiyerarşik yapının başındaki kişinin haberdar olmaması düşünülemez” dedi.

28 Şubat döneminde yapılanların suç olmadığını belirten Çamlı, eğer savcının suçun varlığında ısrar etmesi halinde soruşturmanın da genişletilmesi gerektiğini kaydetti. Avukat Fevzi Çamlı, soruşturma genişletildiğinde dönemin Genelkurmay Başkanı’nın yanında sivil yönetimin de buna dahil edilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “O zaman dönemin Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, emniyet genel müdürleri, Adalet Bakanı, MİT Müsteşarı da suçlu. Çünkü, MGK kararlarıyla yapılan irtica ile mücadele çalışmalarında onlar da yer aldı. Devlet, irtica ile mücadeleyi bir numaralı mesele olarak kabul etti. O dönemde Cumhurbaşkanlığı, İçişleri, Emniyet, MİT ve Dışişleri Bakanlığı’nda BÇG gibi çalışma grupları oluşturulmuştu. MİT’in irtica ile ilgili iki yüz sayfalık fişleme raporu vardı.” Karadayı ile Bir arasında çatışma olmadığını da savunan Çamlı, savcılığa verdikleri 11 sayfalık dilekçenin suç duyurusu değil, savunma olduğunu kaydetti.