29 Ekim'e Doğru...
cumhuriyet.com.tr
İzmir’in, İstanbul’un işgalden kurtuluş yıldönümlerini yaşayıp geride bıraktık. Şimdi Anadolu’nun yarısını işgal etmiş düşmanı silip süpürdükten ve onların “geldikleri gibi gittikleri”nden sonra kurulan ve bir ulusu arkasına alarak laik, demokratik ve üniter bir devleti dünyaya ilan eden o “Mucize Adam”ın unutturulmak, dahası tarih kitaplarımızdan silinmesi girişimlerine tanık olduğumuz günlerde Cumhuriyetimizin seksen beşinci yılını kutlamaya doğru gidiyoruz.
Ben de bir İstanbul akşamının kalabalığına karışmış, Dolmabahçe’den Ortaköy’e doğru giden caddenin solundaki kaldırımda yürüyorum. Yol boyunca duvarlara yerleştirilmiş her biri bir kitap olacak düşünce zincirleri oluşturan o kocaman siyah beyaz fotoğraflardan her akşam olduğu gibi gözümü ayıramıyorum. Onları oraya koyduran anlayışı büyük bir saygı ile candan kutluyorum, Kurtuluş Savaşımızın ve kahramanlarının zihnimde çağrıştırdığı coşku, gurur ve hayranlık verici daha yüzlerce tablonun akışı içinde bugünlerimize geliyorum. Derin bir acı ve hüzünler içinde. Yolunuz düşerse siz de insan zihni denilen yeteneğin duyarlı bir kişiliği nerelere götürdüğünü yaşayabilirsiniz. Soluk siyah beyaz fotoğraflarda yoktan yoksulluktan yaratılmış, Anadolu insanının içinden çıkmış “düzenli ordu”nun Kurtuluş Savaşı arşiv filmlerinden bildiğiniz üniformaları içindeki her yaştan askerleri, sade yalın çizgileriyle aynı renk giysiler, uzun kalın kaputları ile kalpaklı, kendilerini “kurtuluş”a adamış paşalar, türlü grupların merkezinde gözünün içine bakılan o zor günlerin zorluğa, imkânsızlığa inanmayan “Ulusun istikbalini yine kendisi tayin edecektir” diyen başkomutanın değişik fotoğrafları. Silah arkadaşları, gözleri ışıl ışıl, belli belirsiz o zeki gülümsemesi ile kendini aynı davaya adamış Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, o heybetli duruşu ile Karabekir Paşa ve kurtuluşun diğer kahramanları her rütbeden zabitler, Memedler. Kolağası (yüzbaşı) Mustafa Kemal’den Cumhurbaşkanı Atatürk’e annesinin elini öpen, kaputunu sırtına çekmiş cephenin bir yerinde karlara uzanmış bir nefes dinlenen, Kocatepe’de Nâzım’ın “...Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı./Yürüdü uçurumun başına kadar,/eğildi, durdu. /Bıraksalar/ İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak/ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı” dizesinde dile getirdiği o unutulmaz resim. Yol boyu duvardaki o büyük boyutlu siyah beyaz fotoğraflar devam ediyor. Büyük Taarruz’da Batı’yı işaret ederek “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” diyen kalpaklı paşadan, TBMM kürsüsünden yoksul ve savaş yoksulu bir ülkeye “Ne mutlu Türküm diyene” sloganı ile devrimlerin hiç sönmeyecek ateşlemesini, dinamizmini tüm ulusa bir gurur ve dinamizm unsuru olarak yerleştiren bir Atatürk. Yenilgiye uğramış ülkeler dahil dünyanın kendisine takdir ve saygısını dile getirdiği ülkelerin devlet başkanlarının bizzat makamına gelerek de bunları ifade ettiği bir Atatürk. Halkı ile kaynaşmış bir önder.
TBMM kürsüsünden “Yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz efendiler” diyen ve hemen ardından bilime, uygarlığa yönelmiş bir ışık, yani devrimlere başlayan Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı Atatürk. “Efendiler. Bu şerpusun adı şapkadır” diyen, modern merasim giysileri içinde resmi geçitlerde yerini alan Atatürk. Bir ilkokulda karatahta başında elinde tebeşir harf devriminin ilk sahnesine çıkan, balolarda modern kıyafetlerle ve zarafetle dans eden bir Atatürk, cumhuriyetimizin temeline laiklik, demokrasi ve kadın erkek eşitliğini koyan bir Atatürk.
Denizin, ticaret filosunun ülke ekonomisindeki yerini kavramış “Denizciliği Türkün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız” diyen, o harp yorgunu ve yoksulu Türkiye’ye derhal ve peşin para ile gemiler alan vizyon sahibi bir Atatürk.
Yaşadığımız günlerin konjonktürü içinde duvardaki fotoğraflara bakarak yolda Ortaköy’e doğru yürürken bu fotoğraflar onun ve cumhuriyetimizin ölümsüzlüğü ile zihnimde oluşan geleceğe ait daha yüzlerce tablolarla sürüp gidiyor. O tabloları bu sayfalara sığdıramam. Ama ben devrimlerin ve cumhuriyetimizin her şeye karşın, her şeye üstün gelerek süreceğine kesinlikle inanıyorum.
Oktay SÖNMEZ Denizci Yazar