28 yıl sonra Karşıyaka’da her yer şampiyonluk coşkusu

Siz bu yazıyı okurken Pınar Karşıyaka şampiyonluğunu ilan etmiş olabilir. Ya da büyük kutlama için yarın akşamki maçın sonucunu bekliyordur. Ama her durumda değişmeyen bir gerçek var. Basketbol takımının katbekat zengin rakipleri eleyip ligin tepesine çıkması Karşıyakalıları coşturdu. “Yine gelecek o güzel günler” sloganıyla semtte 28 yıl sonra şampiyonluk konuşuluyor.

Alp Ulagay/Cumhuriyet

16 Haziran Salı gecesi. Saat 23.00. İzmir’de Mavişehir’i Karşıyaka’ya bağlayan caddelerdeyiz. Aziz Nesin Bulvarı, Cahar Dudayev Bulvarı, Selçuk Yaşar Sokağı’nda büyük bir coşku var. Yeşile ve kırmızıya bürünmüş yüzlerce araçlık konvoyda kornalar bir an bile susmuyor. Otomobillerin camından sarkıp tezahürat yapanlar mı istersiniz, bayrakları, flamaları sallayanlar mı… Karşıyaka sahiline doğru akıyor araçlar… Gece yarısına kadar sahil yolunda devam ediyor bu şenlik. Ama bu saatte kimse trafiğin tıkanmasından şikayetçi değil. Herkes mutlu, yüzünde güller açıyor Karşıyakalıların.

Nasıl mutlu olmasınlar! Pınar Karşıyaka basketbol takımı o akşam playoff final serisinde kıran kırana bir maç sonunda Anadolu Efes’i bir kez daha yenmiş ve şampiyonluğun eşiğine gelmiş. Hâlâ bir galibiyet daha lazım ama Karşıyaka taraftarı o maçı beklemeden kutlamaları başlatıyor.

 

ÇARŞI PANKARTLA DONATILMIŞ

Gündüze dönelim. Henüz öğlen saatleri ama akşamki maçın heyecanı herkesi çoktan sarmış. Karşıyaka semti ufaktan maçın havasına girmeye başlamış bile. Vapur iskelesinden çarşıya uzanan Kemal Paşa Caddesi boydan boya dev pankartlarla kaplı. Karşıyaka Belediyesi’nin astırdığı “Yine gelecek o güzel günler” pankartının yanı sıra esnaf da boş durmamış. Mesela Türk kahvecisi Küçük Avcı maçı beklemeden zaferi ilan etmiş “Şampiyon Karşıyaka’ya başarılar dileriz” sloganıyla.

Cep telefonu bayii Aslankaya ise basketbol takımının baş antrenörü Ufuk Sarıca’nın geçen sezon söylediği ve daha sonra taraftarların da hemen benimsediği “Bizim bir hayalimiz var” sözlerini pankarta dönüştürmüş. Dükkanın sahibi Mehmet Aslan sırf bu iş için grafiker arkadaşı Ozi’den yardım aldığını anlatıyor: “Bugüne yetişmesini istedim pankartın. Grafiker geceyarısından sabah 6’ya kadar uğraştı. Sabah ilk iş iki bina arasına astık.”

 

ESKİLER BİLE BUNU BEKLEMİYORDU

Sıcaklığın 30 dereceye çıktığı bu nemli İzmir gününde ana cadde etrafındaki sokaklarda kırmızı-yeşil renkler artmaya başlıyor. Bir örnek Karşıyaka tişörtlü el ele kızlar oğlanlar, formayı sırtına geçirmiş esnaf, boynunda kaşkolla satış yapan dönerci… Çocuklarını takım renkleriyle giydirmiş anneler… Semt yavaş yavaş maça hazırlanırken biz de takımın eski oyuncu ve yöneticilerinin bulunduğu Cibez lokantasına yöneliyoruz. 1960’lardan bugüne kadar Pınar Karşıyaka basketbol takımına emek vermiş Ateş Özerk, Nuri Sakal, Şadi Olcay ve dostları samimi bir ortamda hem yemek yiyor, hem de takım hakkında muhabbet ediyor. Bu tecrübeli grup “Dem Akademi” ismini vermiş kendilerine. Maç günleri burada buluşup her beraber gidiyorlar salona. Gruba arada sırada dahil olanlar arasında gazeteci Mustafa Balbay da var.

Son yıllarda takımın hep üst sıralara oynadığını hepsi biliyor ama finale kadar gelmek onları bile şaşırtmış. “Takımın en azından yarı finale çıkacağını tahmin ediyorduk az çok ama Fenerbahçe Ülker’i elemek başlı başına bir olay oldu” diyor 1974’teki 2. Lig şampiyonu takımın oyuncusu Nuri Sakal. “Hem de son maçı 26 sayı farkla kazanarak” diye atılıyor Şadi Olcay. Bundan sonra ise takımın şampiyonluğu bırakmayacağını söylüyorlar. 

 

SEMBOL İSİM BOBBY DIXON

Takımın sembol ismi konusunda ise hemfikirler: Bobby Dixon. Üç sezondur takımı sürükleyen 32 yaşındaki oyuncu semtin öz evladı gibi benimsenmiş. Kulübün basketbol şubesine oyuncu, antrenör ve yönetici olarak emek vermiş Ateş Özerk’e göre bunun sebebi basit: “Türkiye’deki en iyi oyun kurucu. Semti sahiplenmiş bir oyuncu aynı zamanda. Zaten eskisi gibi genç takımdan oyuncu çıkaramadığımız için bir yabancının da sembol oyuncu olması normal.”

Gün boyunca Bobby Dixon hikâyeleri dinliyoruz zaten. Esnafla selamlaşarak antrenmana ve maça gitmesi, sıcakkanlı bir kişi olması belli ki Karşıyakalıları da etkilemiş. Zorlu bir gençlikten çıkıp şimdiki konuma gelmiş olmasıyla da puan toplamış onların gözünde.

 

ÖNCE DEMLENME SONRA MAÇ

Maça iki buçuk saat kala bu kez Deniz Kent Restoran’dayız. 40 kadar Karşıyaka taraftarı masalara kurulmuş, rakıları kadehlere doldurmuş, maç öncesi demleniyor. Akşam galibiyetten emin herkes. Uğurlu formalar da giyilmiş. Hatta İstanbul’daki beşinci maç için uçak ve maç biletleri ayarlanmış bile. Kadehler Karşıyaka için kalkıyor. Yan masadan birkaç Kaf Kaf tezahüratı geliyor. Artık maça az kaldı. Ufak ufak salona doğru yollanmak lazım.

Salon yolunda önce Mavişehir sahiline uğruyoruz. Burada da hummalı bir hazırlık var. Belediye maça giremeyenler için iki dev ekran kuruyor önceki maçta yaptığı gibi. Malum, böyle önemli maça bilet bulmak pek zor. Örneğin salı günü öğleye doğru satışa çıkan öğrenci biletleri için kıyasıya bir kapışma yaşanmış maçın oynanacağı Karşıyaka Arena’nın önünde. Geceden salonun önüne yatıp yer tutmak isteyenler bile çıkmış. 

Biletsiz seyirciler ufak ufak yer tutmaya başlamışlar kendilerine. Çilingir sofraları kurulmuş. Bir saat sonra burası tıklım tıklım dolacak. Bu akşam yine 5 bin kişinin maçı dev ekranda izlemesi bekleniyor.

 

BİLET VAR MI BİLET?

Oradan ayrılıp taraftarların bir başka buluşma noktası Ege Park AVM’nin önüne yollanıyoruz. Burada da tribünün gençleri Üni KSK üyeleri var. Üniversiteli Karşıyakalıların 2002’de kurduğu Üni KSK maçları genellikle rakip yedeklerinin arkasındaki tribünde izliyor. Yani maçtaki o uğultulu tezahüratların göbeğindeler. Maç için sabırsızlanan gençlerin salona doğru yönlenme zamanı geliyor.

Mavişehir'deki Karşıyaka Arena’ya yaklaştıkça renk cümbüşü başlıyor. Arabasını tamamen bayrakla kaplayanlar mı istersiniz, yüzünü yeşil-kırmızıya boyayanlar mı yoksa forma giydirdiği çocuğunu omzunda taşıyan babalar mı? Salonun önü tam bir ana baba günü. Bir kısım seyirci otoparkta son içkileri yudumluyor. Tabii bilet peşinde koşanları unutmayalım. Karaborsacılar kadar elindeki fazla bileti satanlar da var. Tam yanımda 50’şer TL’den üç bilet el değiştiriyor. Biletliler içinse salona girişi kuyruğu yılan gibi uzanıyor. Yüzlerce kişi sabırla adım adım ilerliyor.

Artık salona giriş vakti. 5 bin 500 kişilik Karşıyaka Arena tıklım tıklım dolu görünüyor. Peki dışarıdakiler nasıl girecek içeri? Birazdan anlıyoruz nasıl olacağını. Merdiven boşlukları ve pota arkası dahil hiç boş yer kalmıyor salonda. Kapasitenin üzerindeki seyirci yüzünden havalandırma yetersiz kalıyor. 15 dakika içinde sucuk gibi terliyoruz.

 

HİÇ OTURMAYAN SEYİRCİ

 Daha maç başlamadan küçük bir bölümü hariç tüm seyirci ayakta. Bir nevi şenlik hakim salona. Kırmızı-yeşil cümbüşü var. Hep bir ağızdan tezahüratlarla hazırlanıyorlar maça. Tabii ki seyircinin belki de dörtte birini oluşturan kadınlar da katılıyor herbirine. İstiklal Marşı ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” tezahüratları nedeniyle hava atışı iki dakika gecikiyor. Maç boyunca da rakip Anadolu Efes ve hakemler üzerinde baskı kurmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor Karşıyaka seyircisi. Efes hücum ederken bir uğultu hakim salona. Efesli oyuncular faul atışı kullanırken pota arkası tribünde üzerinden çıkardığı tişörtünü sallayanları görmek şaşırtıcı değil artık.

Saat 20.02’de başlayan maç, Engin Altan Düzyatan’la fotoğraf çektirme kuyruğunun uzadığı devre arasıyla beraber iki saatten fazla sürüyor. Bir ara 16 sayı farkla geriye düşen Karşıyaka müthiş bir geri dönüşle rakibini yakalıyor ve uzatmada 91-88 galip geliyor. Maç sonrası saha ortasında oyuncular seyirciler birlikte kutluyor galibiyeti. Kaptan İnanç Koç ve Erkan Veyseloğlu tribünden çocuklarını da alıp katılıyor bu şenliğe. Karşılıklı tezahüratlar 10 dakika sürüyor, sonra takım için istikamet soyunma odası, seyirciler içinse sokak kutlamaları…

 

28 YIL ÖNCEKİ  ŞAMPİYONLUK 

Karşıyaka 1966-67’deki ilk Türkiye Ligi’nin kurucu üyelerinden. 1968’de 2. Lig'e düştüler. 1974’ten beri 41 sezondur ise aralıksız 1. Lig'deler. Bir de şampiyonluğu var. 1986-87 sezonunda genç takımdan yetiştirdiği Birtan Saka, Cihangir Başaran, Suat Olca gibi oyuncuları iki Amerikalı Melvin Davis ve John Wiley ile kaynaştıran Karşıyaka finalde Galatasaray’ı yenerek tarihinin tek şampiyonluğunu kazanmıştı. 

3 MİLYON EURO 50 MİLYONA KARŞI 

Maçtan önce menajer Selim Çınar yoğun bir telefon trafiğinin içinde. Gündem tabii maç biletleri ve davetiyeler. Yüzlerce talep geliyor. Ama hepsine olumlu yanıt verebilmesi mümkün değil. Çınar’a göre final serisinin yeri ayrı ama seyircinin ilgisi bu maçla kısıtlı değil. “Türkiye’de tribün geliri en yüksek takımlardan biriyiz. Bu sezon VIP biletler, kombineler ve tek günlük biletlerden toplam gelirimiz 2 milyon TL’yi bulacak.” Buna karşılık takımın bütçesi ligde ilk beş arasında yer almıyor. Çınar, oyuncu ücretleri ve diğer bütün harcamalar dahil sezonluk bütçenin 9 milyon TL civarında olduğunu söylüyor. Bu da yaklaşık 3 milyon euro eder ki yarı final ve finaldeki iki rakipleri Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes’in toplam bütçesinin 50 milyonu bulduğu hesaba katılınca bu başarı daha da çarpıcı.