'2010'da büyüme hedefliyoruz'

Yapı Kredi Bankası Murahhas Azası ve Genel Müdürü Faik Açıkalın, bankacılık sektörünün 2010 yılı için Türkiye ekonomisinin üzerinde bir büyüme senaryosu olduğunu belirterek, "2010'da Yapı Kredi'nin Türkiye ekonomisinin üç dört daha üzerinde büyüyeceğini öngörüyoruz" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Ekonomi basını temsilcileriyle İstanbul'da bir sohbet toplantısı düzenleyen Yapı Kredi Bankası Murahhas Azası ve Genel Müdürü Faik Açıkalın Türkiye ekonomisin ilk yarıda yüzde 14.2 ile 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en yüksek küçülmeyi yaşadığını, yıl sonunda yüzde 5.2'lik bir negatif büyüme beklediklerini ifade ederek "2010 için iyimseriz. Türkiye ekonomisinin 2010 da yüzde 3.2 pozitif büyüme göstereceğini tahmin ediyoruz.2011'de ise yüzde 4'lük bir büyüme tahminimiz var" diye konuştu.

 

'Kurumsal ve ticari bankacılıkta sorun yok'

2001 deneyiminin ardından Türkiye'de hem bankacılığın hem de reel sektörün krize karşı refleksinin geliştiğini söyleyen Açıkalın , "Şu ana kadar bankacılıkta çok önemli bir sorun yaşanmadı. Kredi kartlarında ve küçük işletmelerde sorunlar gözleniyor. Ancak kurumsal ve ticari bankacılık cephesinde bir sorun yok. Ekonomide canlanmaya devam ettikçe kredilerde de daha sağlıklı bir tablonun ortaya çıkacağını düşünüyoruz" diye konuştu. Açıkalın, kredilerde bir sorun olsa bile Türkiye'de bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 18'ün üzerinde olduğunu belirterek, "Bu önemli bir güvence,bu nedenle bir sıkıntı olacağını tahmin etmiyoruz.Hatta öyle ki eğer kriz yaşarsak Türkiye'de yaşamayı tercih ederiz diyen bankacılar var" dedi.  

'Çıkış iç taleple olacak'

Tüm dünyada krizin teşhisinde hatalar yapıldığını bu nedenle de bir boyut yanılsaması yaşandığını kaydeden Açıkalın, ''Aslında kimin gen yapısı, DNA'sı bu hastalığın iyileşmesine daha müsaitse o daha az hasar gördü'' derken, Türkiye'nin kriz ortamından çıkışının iç taleple olacağını vurguladı. Açıkalın, "İç talepteki düşüklüğe ve büyüme oranlarındaki negatif gelişmeye rağmen bankacılıkta mevduat artışı yaşanmaya devam ediyor. Bu nedenle iç talepte bir canlanma gerçekleşirse, bankaların büyüme senaryoları ile örtüşen bir ortamın oluşması kolaylaşacak" değerlendirmesini yaptı.

 

'Sektörün ve ekonomunun üzerinde büyüme hedefliyoruz'

Bankacılık sektörü yanı sıra Yapı Kredi'nin hedefleri hakkında da bilgi veren Açıkalın, şöyle dedi: "Biz 2010 yılında sektör için yüzde 5 ile yüzde 10 arasında bir büyüme bekliyoruz. Yapı Kredi'nin büyümesi ise yüzde 10'un üzerinde olacaktır. Yani hem sektörün hem de ülke ekonomisinin büyümesinin üzerinde büyüme bekliyoruz. Yapı Kredi 2007-2009 arası dönemde Türkiye çapında 240 yeni şube açarak nerdeyse bir orta hacimli banka kurmuş kadar bir büyüme gösterdi. Şubeleşme hedeflerinde geçici bir duraklama olsa da yeni şubeler açmayı sürdüreceğiz. 2010 yılında doğru yerlerde olmak kaydıyla 50'nin üzerinde yeni şube açmayı planlıyoruz. Bu arada mevcut şubelerimizin verimliliğini arttırmayı amaçlıyoruz. Bir anlamda krizi fırsat bilip mutfak çalışmasına hız vereceğiz. Çünkü şube üretkenliği çok önemli hale geldi artık."

AB kriterlerine göre Türkiye'de bankaların yeni şube açmaları ve bu yolla büyümeleri için ortamın uygun olduğunu kaydeden Açıkalın, "Şu anda Yapı Kredi'nin iştirakleriyle birlikte 17 bin 200, banka olarak da 14 bin personeli var. Şube sayımız ise 850'ye yaklaştı. Şube sayısı itibariyle Türkiye'nin dördüncü büyük bankasıyız. Sermaye yeterlilik rasyomuz yüzde 17 düzeyinde. Yani büyümek ve yola devam etmek için depomuzda yeteri kadar benzin var" diye konuştu.

 

'Hedefimiz sürdürülebilir karlılık'

Açıkalın, Yapı Kredi'nin sürdürülebilir karlılık vizyonu içinde hareket ettiğini ve edeceğini belirterek, "Karlılığımızı korumak ve istikrarlı bir şekilde arttırmak temel hedefimiz. Diğer hedefimiz ise seçilmiş alanlarda büyümemizi sürdürmek. Daha da önemlisi seçtiğimiz hizmet alanlarında tartışmasız lider olmayı hedefliyoruz" dedi. Açıkalın, seçilmiş alanlar olarak da kurumsal ve ticari bankacılıkta etkinliklerini ve büyümeyi sürdüreceklerinin altını çizerek, "2009'da sorunlu alanlar olarak ortaya çıkan tüketici finansmanı, kredi kartları bizim için büyüme alanları olmaya devam edecek. Ayrıca küçük işletmelerde önemli bir gelişme bekliyoruz. Ayrıca proje finansmanı gibi alanlar çok öne çıkacak.Varlık yönetimine de ağırlık vereceğiz" diye konuştu.

Açıkalın, Merkez Bankası'nın 2009'da şimdiye kadar 950 baz puan faiz indirimine gittiğini ve faiz indirimlerinin devam edecek gibi göründüğünü belirterek, "Bankaların işlerin açılmasına bağlı olarak özellikle hizmet ve komisyon gelirlerinin artacağını öngörüyoruz. Bu yönüyle , bunun bankacılık sisteminin belki bu yılki gibi bir defalık karlar değil ama, orta ve uzun dönemde sürdürülebilir ve daha kaliteli karlılığı oturtmasına zemin hazırlayacağını düşünüyoruz" dedi.
 

'Mevduat eksenli rekabet devam edecek'

Açıkalın, "bankacılıkta rekabetin dinamiği yeni dönemde neler olacak" şeklindeki soruya, kurumsal ve ticari bankacılıkta marjların çok daralması nedeniyle yoğun bir rekabetin yaşandığını belirterek, "Kredi kartlarında, ticari bankacılıkta rekabet aynı şekilde devam edecek. Faizlerdeki düşme nedeniyle rekabet artık varlık yönetimi şekline kayacak. Fon yönetimi öne çıkacak. Müşteri-bankacı arasındaki ilişki kalitesi daha da yükselecek. Bu tabi ki bugünden yarına olacak bir değişim değil, zamana yayılmış bir değişim olarak gerçekleşecek" dedi. Açıkalın, bankacılığın esas fon kaynağının mevduat olduğunu altını çizerek, "Rekabette mevduat eksenli özellik devam edecek. Çünkü bilançolar TL ağırlıklı. Kredi tarafı da öyle. Bankacılık büyüyen ekonominin motoru olacaksa kuşkusuz ki bu fonlama zeminini genişletmek yeni fon kaynakları yaratmak durumundayız. Yurtiçinde kısa vadede önemli bir tasarruf artışı olmayacağına göre, bankalar sendikasyonlar yoluyla kaynak sağlamaya devam edecekler" görüşünü ifade etti. 

 

'4.5 milyar dolarlık proje finansmanı yaptık'

Faik Açıkalın, kredi verilebilir bilanço sayısının kriz koşullarında oldukça sınırlı olduğunu hatırlatarak proje finansmanı konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: "Proje finansmanı bankalar için bugün de önemli bir alan. Ancak fonlanabilir proje sayısı da düşmüş durumda. Özellikle rekabet şimdi enerji sektörüne yönelik projelerde. Ayrıca Libya, Cezayir, Rusya gibi ülkelerdeki altyapı yatırımlarına yönelik müteahhitlik projeleri yanı sıra gayrimenkul geliştirme projeleri de revaçta. Yapı Kredi olarak şu ana kadar 4.5 milyar dolarlık proje finansmanı sağlamış durumdayız. Bu finansmanın 2.5 milyar dolar gibi önemli bir bölümü enerji sektörü projelerine, 1.3 milyar dolarlık bölümü de denizcilik sektörüne yönelik oldu. Geri kalan kısım ise diğer projelerden oluşuyor. Önümüzde bir dizi bekleyen proje de var, ancak proje finansmanında doğru enerji projeleri öncelikli olmaya devam edecek."

 

'Bankaların birinci sorumluluğu mevduat sahibine'

Açıkalın, Yapı Kredi'nin yabancı ortağı Unicredit'in uluslar arası alanda sahip olduğu know-how'ın bu dönemde özellikle risk yönetimi uygulamalarının önemli bir katkısı olduğunu belirterek, yatırım bankacılığı ve perakende bankacılık alanında da kendileri için önemli bir katma değer yarattığını ve bu alanda yeni ürünlerin geliştirilebileceğini söyledi. Açıkalın, bir soru üzerine bankaların temel görevinin kendilerine emanet edilen mevduatları korumak olduğunun altını çizerek, şöyle dedi: "Bankaların görevi kredi vermek değildir, bankaların birinci sorumluluğu mevduat sahibinin parasını, bankayı doğru yönetip sağ salim mevduat sahibine söz verdiği gibi geri dönüşünü sağlamaktır. İkincisi de dış kreditörlerimize karşı olan sorumluluğumuzdur. Ondan sonra da para kalırsa sermayedarlara vermektir.''

 

'IMF çıpası olumlu olabilir'

Açıkalın IMF ile ilişkileri yorumlarken de IMF ile yapılacak bir anlaşmanın olumlu etkisi olacağını görüşünü ifade ederek "Şu anda temel göstergeler, ülkenin aritmetiği ve rakamları bir IMF anlaşmasını mecbur eder nitelikte görünmüyor. Hükümetin açıkladığı orta vadeli program ayakları yere basan, mantıklı bir program. Ama diğer taraftan şahsi kanaatim, IMF gibi bir çıpanın mevcudiyeti özellikle doğrudan yabancı yatırımın ülkeye yaklaşımının pozitif olması açısından iyi olabilir'' dedi.

 

'Reel sektör toparlanamazsa bankacılık da sıkıntıya girer'

Toplantıda küresel ekonominin durumu ve Türkiye'ye ekonomisine etkileri konusunda kısa bir sunum yapan Yapı Kredi Baş ekonomisti Cevdet Akçay da rakamlara bakıldığında mevcut krizin 2001 krizinden daha derin olduğunu belirterek, "Rakamlar böyle gösteriyor. Ancak krizin hayata yansımasına bakılırsa 2001 krizi tabi ki çok daha derin. Çünkü 2001 krizine Türkiye 2 bin dolar kişi başı milli gelir rakamıyla girmişti. 2008 krizinde ise bu rakam 9 bin dolar. Dolayısıyla krizin hayata yansıması çok farklı oldu. Bu nedenle de krizi normal bir ülke gibi yaşıyoruz.Artık herkes krizde en kötünün geride kaldığına inanıyor. Ancak toparlanmanın o kadar hızlı olacağını ben beklemiyorum" dedi. Akçay, reel sektör ile bankacılık arasındaki doğrudan bir ilişki olduğunu hatırlatarak "Reel sektör kötü gitmeye devam ederse ve toparlanamazsa bundan bankacılık da olumsuz etkilenir. O yüzden her şey büyümeye bağlı" diye konuştu.
 

'Düşük faizlere Ayşe Teyze alışmalı artık'

Akçay, Merkez Bankası'nın likidite yönetiminde oldukça başarılı bir politika izlediğini belirtirken, faizlerdeki düşük düzeyin devam edeceği öngörüsünde bulunarak, "Artık herkes düşük faiz rakamlarına alışmalı. Meşhur Ayşe Teyze de faizi bir gelir ve geçim kaynağı olarak gören herkes de faizlerin bu seviyelerine alışmalı" dedi.