'2010'da 350 milyon liralık yatırım öngörüyoruz'

Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, 2010 yılında 350 milyon liralık yatırım öngördüklerini ve şube sayısında net 50 adetlik artış planladıklarını bildirdi.

cumhuriyet.com.tr

Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, 2009 değerlendirmesi, 2010 beklentileri ve banka hedeflerine ilişkin düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada, banka olarak geçtiğimiz yıl özellikle maliyetlere yönelik gerekli düzeltmeleri yaptıklarını, çok tutarlı ve öngörülü strateji izlemeye çalıştıklarını söyledi. Geçen yıl bir toparlama gerçekleştirdiklerini ve müşteri portföyünü elden geçirdiklerini anlatan Akkurt, bankanın 2009 yılında 2008'e göre net karlılıkta yüzde 53'lük artışla 2 milyar 723 milyon lira rakamına ulaştığını kaydetti. Bankanın aktif toplamının ise yüzde 10,5 artışla 102,8 milyar liraya ulaştığını belirten Akkurt, ''Bu, belki büyük artış değilmiş gibi görülebilir. Bunun sebebi, 2009 yılının toparlanma yılı olmasıdır. Toparlanma yılı olduğu için biraz yavaş, dikkatli gitmek zorunda kaldık'' dedi.

Kredilerde bunun da etkisiyle yüzde 9,1'lik küçülme olduğuna işaret eden Akkurt, geçen yılın son çeyreğinde önceki çeyreğe göre yüzde 3,3'lük büyüme yaşandığını bildirdi. Mevduat yarışına girmediklerini ve 2009'da bu alanda yüzde 5,9'luk artışla 60,9 milyar liralık büyüklüğe ulaştıklarını kaydeden Akkurt, ''Kredilerde küçülürken anormal bir mevduat toplama ve mevduat yarışına girmedik. Maliyetlerimize dikkat etmek açısından mevduatı dikkatli bir şekilde toplayarak herhangi bir yarışa girmekten Akbank olarak o dönemde kaçındık. Mevduat el yakan konudur. Dikkatle yönetilmesi gerekir'' diye konuştu.
 

'Konut kredilerinde yüzde 0,2'lik daralma'

Ziya Akkurt, 2009'da kredilerin mevduata oranının yüzde 73,2 takipteki kredi rasyosunun yüzde 3,9 özsermaye karlılığının yüzde 21,5 sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 21 olduğunu söyledi. Geçen yıl toparlanma sırasında dikkatten kaçan maliyetlerin azaldığını, iş yapış şeklini değiştirdiklerini vurgulayan Akkurt, önümüzdeki dönemin, maliyet kontrolü ve problemli kredilerin banka karlılığı ile operasyonel etkinliği oldukça yakından etkileyecek bir dönem olacağına dikkati çekti. Konut kredilerinde 2008'e göre 2009'da yüzde 0,2'lik daralma olduğunu, son çeyrekte ise yüzde 5,5'lik artış kaydedildiğini belirten Akkurt, ihtiyaç kredilerinin yüzde 4,5 arttığını, kredi kartlarında yüzde 20,7'lik büyümeyle hacmin 5,8 milyar liraya ulaştığını anlattı.

Akkurt, KOBİ kredilerinde yaşanan düşüşte kredibilitesinde sorun olanlardan çıkışın etkili olduğunu, tüketici ve bireysele yönelik kredilerde ise oldukça iyi gelişim gösterdiklerini, yüzde 9,1'lik düşüşün yaşandığı kurumsal kredilerde yılın son çeyreğinde yüzde 3,5'luk artış yakaladıklarını ifade etti. Akbank Private Banking tarafından yönetilen portföyün geçen yıl yüzde 19 oranında büyüdüğünü kaydeden Akkurt, faizlerin düştüğü bir dönemde varlık yönetiminin çok kritik önem taşıyacağını vurguladı.
 

'2010, müşteri memnuniyeti yılı'

Konuşmasında bu yıla ilişkin beklenti ve hedeflerini de anlatan Akkurt, 2010'da mümkün olduğunca sektörün üzerinde büyümeye çalışacaklarını, yeni şube yapılanması, alternatif dağıtım kanalları, değişim ve gelişime yapacakları yatırımlar ile müşteri ihtiyaçlarına uygun yeni ürün ve hizmetler sunacaklarını belirtti. Amaçlarının Akbank'ı rekabette daha ileriye taşımak olduğunun altını çizen Akkurt, ''2010 yılında 350 milyon liralık yatırım öngörüyoruz. Şube sayısında da net 50 adetlik artış planlıyoruz'' dedi. ATM yatırımlarına devam edeceklerini, internet kanalında da iyileştirmeler yapacaklarını kaydeden Akkurt, müşteri memnuniyetini ön planda tutacakları 2010 yılının müşteri memnuniyeti yılı olacağını vurguladı.

Ziya Akkurt, bu yıl kredilerde yüzde 20 civarında büyüme, mevduatta yüzde 16-18 bandında büyüme hedeflediklerini, takipteki kredileri yüzde 3,3'e düşürmeyi öngördüklerini bildirdi. Bu dönemde KOBİ bankacılığını da ön plana çıkaracaklarını anlatan Akkurt, yeni şube yapılanmaları çerçevesinde şirket bankacılığı ile ticari bankacılık bölümlerini KOBİ bankacılığı adı altında topladıklarını, bu sayede 861 şubeden bireysel, şirket ve ticari bankacılık hizmetlerini tüm bireysel müşteriler ile KOBİ'lere ulaştıracaklarını ifade etti.
 

'Şekerpınar'da kasaba gibi operasyon merkezi'

Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Şekerpınar'da operasyon merkezi kurmak için çok büyük bir yatırım yaptıklarını ve bu merkezin Mart ayında biteceğini belirterek, 5 bine yakın Akbank çalışanının faaliyetlerini bu merkezde sürdüreceğini, burada ''resmen küçük bir kasaba'' kurduklarını söyledi. Bu yıl Akbank için öne çıkacak yatırım ürünlerine de değinen Akkurt, faizlerin düştüğü ve yeni yatırım araçlarına duyulan ihtiyacın artacağını dikkate alarak ana para korumalı fonlar gibi ürünleri daha sık sunacaklarını, ayrıca yeni hizmet ve kanallara yatırım yapacaklarını, yoğun biçimde hisse senedi ve VOB işlemi yapan müşterilerin farklı ihtiyaçlarını karşılamak için 2009 sonunda oluşturdukları Akbank Yatırımcı Merkezi'nin öneminin artacağını dile getirdi. 2010'da Türkiye'deki yükselişin lokomotifi ve büyümenin itici motorunun bankacılık olacağını, bu yıl Avrupa'da büyümenin lokomotifinin de Türkiye olacağına inandıklarını belirten Akkurt, Doğu Avrupa'da en yüksek sıçramayı yine Türkiye'nin yapacağını düşündüklerini kaydetti.

 

'Türkiye tabii ki buna kayıtsız kalamaz'

Akkurt, mevduat toplamaya sınırlama getirilmesi konusuyla ilgili soru üzerine, bütün dünyada sektörle ilgili düzenlemelerin yaygınlaşacağı, yeni kuralların gelebileceğinin açık olduğunu, ancak bunların büyük çoğunluğunun Türkiye'de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BBDK) tarafından uygulandığı için krizi rahat atlattıklarını söyledi.
Akkurt, şöyle devam etti: ''Diğer ülkelerde, benim de hep sorguladığım bir konu, bankalar uçarken, her türlü işlemi yaparken oradaki kamu otoritesi ne yaptı? Bence tamamıyla seyrettiler. Şimdi 'biz bunu nasıl toparlarız'ı düşünüyorlar. Onun için de her gün yeni bir şey çıkıyor. Türkiye tabii buna kayıtsız kalamaz. Zaten Türkiye, BIS'ın (Bank For International Settlements-Uluslararası Ödeme Bankası) üyesidir ve onlara uyar. BIS, uluslararası standartlar oluşturup herkesin bir kulüp gibi buna geçmesini istiyor. Türkiye'nin, Batı dünyası ve globalleşen dünyadan ayrı kalmamak için bankacılık sektöründe uluslararası kurallara benzer bir kulvar içinde hareket etmesi gerekmektedir. O açıdan Batıda düşünülen bazı uygulamaların Türkiye'de de tartışılması, Bakan tarafından dile getirilmesi normaldir. Ama 'yüzde 10 ket koyacağım veya yapacağım', daha tartışma halinde bir konudur.''
 

'Uslu bankacılık yaptık, niye cezalandırılıyoruz anlamıyorum'

Ziya Akkurt, bir gazetecinin, ''Türkiye'de bankalar sanki cezalandırılıyormuş gibi bir hava yaratılıyor? Son dönemdeki açıklamalar, eğilimler o yönde. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?'' sorusu üzerine ise esprili şekilde, ''Biz Türk bankaları uslu bankacılık yaptık. Niye cezalandırılıyoruz anlamıyorum'' karşılığını verdi. Akkurt, şöyle konuştu: ''Bütün dünyada bir rüzgar esiyor. Türkler olarak bu olayı çok severiz. Biz Türkiye'de kumar oynamadık, toksik asset yaratmadık ama kredileri bankalar azalttılar diye çok yüklenildi. Bunun iki sebebi var. Bir; talep olmadığı için zaten kredi rakamları düştü. İki; öyle bir dönemdi ki bankalar değil, firmaların kendileri, mal sattıkları daha küçük ölçekli firmalara verdikleri kredileri kapattılar. Hiç kimse açık hesap veya çek almaz oldu. Hiç kimse bunu tartışmadı. Herkes 'bankalar yaptı, bankalar bunun sebebidir' diyor. Bunu da normal karşılamak lazım. Neden? Biz başarılı olanı arada bir taşlamayı severiz herhalde. Kamuoyunda öyle bir trend oluştu. 'Yurt dışında öyle, o zaman Türkiye'de de böyle' diye düşünüldü. Ama sonuçta bankacılık sektörü özellikle bu krizden alnının akıyla çıktı. 2001'den sonra son derece düzgün şekilde gerçek anlamda bankacılık yapılıyor. Onun için bankaları suçlamak biraz yersiz.''
 

'Harçların sürekli olmaması önemli'

Bonus dağıtılması konusunda ise Akkurt, ''Türkiye'de hiç zarar etmiş bir bankanın bonus dağıttığını duymadım. Ama Amerika'da, Avrupa'da duydum. Batmış banka hala bonus dağıtıyor. 1 milyon dolar, 2 milyon dolar değil, 20, 30, 50 milyon dolar... Bunlar antipatik oldu, toplumun dikkatini çekti. Batmış bir kuruluşun yöneticisine para ödemek... Bunların bir kısmı da devlet zoruyla ayakta tutulmaya çalışılıyor. O zaman Obama'nın, Gordon Brown'ın buna tepki göstermesi çok doğal. Ama Türkiye'deki herhalde farklı bir anlayışla yapıldı'' şeklinde konuştu.

Akkurt, banka şubelerine harç uygulaması konusuyla ilgili de ''Harç meselesi var. 'Evet hoş olmadı, odur, budur...' Ama şunu da unutmamak lazım; Türkiye Cumhuriyeti ayakta kalabilmek için çok fazla piyasaya likidite vermek zorunda kaldı. Biz hepimiz aynı gemideyiz. Biz üstümüze düşen yardımı yaptık, bu harçlar da geldi, onu da belki kabul ettik, ama bunun sürekli olmaması önemli. Sınırlı olması önemli. Çünkü oradaki bazı maliyetler bizlerin şube açma politikalarımızda, yer belirleme konusunda iki kere düşünmemizi gerektiriyor'' dedi.
 

'Faiz ve fiyat rekabetinin sonu yok'

Akbank Genel Müdürü Akkurt, Hüsnü Özyeğin'in bankacılık sektörüne geri dönmesiyle ilgili de rekabetin ''güzel'' olduğunu vurgulayarak, günümüzde Türkiye'de rekabetin hizmet kalitesi ve hizmet sunma yönünde yoğunlaştığını belirtti. Akkurt, ''Çünkü faizle ve fiyatla yapılan rekabetin bir yere varmadığı, bunun ekonomik sonunun olduğunu herkes bildiği için rekabet o tarafa doğru kaymıştır. Hüsnü Bey'in de tekrar sahalara dönmesi bize mutluluk verir. Mutlaka piyasaya yeni şeyler katacaktır. Onu izlemekten zevk duyacağız'' yorumunu yaptı.

IMF ile ilgili ise Akkurt, şu görüşlerini dile getirdi: ''Türkiye bence makus talihini yıkmıştır. IMF'siz de yoluna devam edebilecek kapasitede bir ülkedir. 2009'un sonunda olsaydı belki piyasalarda güven teşkil edebilirdi. Şimdi olmasının bana göre bir anlamı kalmadı. Not artışları zaten geldi. Mühim olan Türkiye'nin orta vadeli programı, mali kuralı, ciddiyetle devam ettirmesidir. Belki IMF olmadan not artışlarının devam etmesi, Türkiye için çok çarpıcı bir başarı hikayesi olacaktır. Öteki açıdan da baktığımızda, durup dururken şu sıralarda her şey düzelmişken, IMF ile anlaşmaya girmek de belki farklı yorumlanabilir diye düşünülebilir. Bizim tüm hesaplarımız IMF olmayacakmış gibi yapılmıştır. Eğer IMF anlaşması olursa ortaya koyduğumuz rakamlar daha iyiye gider.''
 

'Teknolojiye 155 milyon dolar'

Ziya Akkurt, 350 milyon liralık yatırımın nerelere yapılacağı sorusu üzerine de bunun yaklaşık 155 milyon dolarlık kısmının belli teknolojilerin altyapısına harcanacağını, geri kalan miktarın şube yenilenmesi, şube açılımları, ATM alımı gibi konulara yatırılacağını bildirdi. Bir toparlanma yılı olan 2009 yılında kredibilitesi problemli olan şirketlere ağırlık verdiklerinin altını çizen Akkurt, ''Ekonomide 'rüzgarın estiği' dönemde pek çalışılmaması gereken gruplar vardı. Oralarda çalışmalar yaptık'' dedi. Karlılığa ilişkin bir soru üzerine de Akkurt, karın büyük kısmının normal bankacılık faaliyetlerinden geldiğini, buradaki büyümede Hazine bonolarına yaptıkları yatırımların da etkisi olduğunu kaydetti. Bankanın müşterisiyle olan ilişkisinin temelinde hep bir kredi olduğunu ifade eden Akkurt, kredilerdeki büyümenin bankanın motoru olacağını söyledi.

Akbank Genel Müdür Yardımcısı Cem Mengi de 2010 yılındaki özelleştirme programına değinerek, özelleştirmelerde 51 milyar dolarlık proje büyüklüklerinin söz konusu olduğunu, bunun yüzde 70'inin borçla yapıldığı varsayıldığında, söz konusu oranın 35 milyar dolarlık borçlanmaya tekabül ettiğini söyledi. Mengi, banka olarak bu alanda yüzde 15-20'lik pay almayı hedeflediklerini, bunun da 5-6 milyar dolar gibi proje finansmanı anlamına geldiğini ifade etti.

Akbank Başekonomisti Fatma Melek ise bu yıl bankacılık sektörü kredilerinde en az yüzde 15 oranında artış, ihracatta yüzde 15'lik büyüme beklediklerini, Türkiye'nin da yüzde 4'ün üzerinde büyüyeceğini öngördüklerini bildirdi.