119 yıllık tarihi pencere (02.06.2020)
Ayşe Övür, Botter Apartmanı’nda, kaçamadığımız kendimize ve geçmişimize bakarak bugüne dair neler öğrenebileceğimizi ve kendimizi bir şekilde iyileştirmemiz gerektiğine ikna ediyor.
Adalet ÇavdarBotter
Apartmanı İstanbul’daki Art Nouveau Mimarisinin ilk eseri. 1900 yılında
İstiklal Caddesi’nde inşa edilmiş. İstiklal Caddesi’nin sonlarında Türk-Alman
Kitabevi’nin hemen yanında bulunan bina.
Mimar
Raimondo D’Aronco tarafından II. Abdülhamid’in saray terzisi Jean Botter’in
ailesiyle birlikte yaşayacağı konut olarak inşa edilmiş.
Haftada
bir kaç kez önünden geçtiğim binaya dair daha önce böyle bilgiler bilmiyordum
elbette. Ta ki Ayşe Övür’ün yazdığı ve Remzi Kitap tarafından yayınlanan ikinci
romanı Botter Apartmanı’nı okuyana kadar.
2010 YILININ İSTANBUL’U
Ayşe
Övür İstanbul Üniversitesi’nde Klasik Arkeoloji eğitimi almış, yüksek lisansını
aynı üniversitede Eskiçağ Tarihi Bölümü’nde tamamlamış. Ve daha önce Sahra 1911
adında bir romanı yayınlanmış. Botter Apartmanı 2010 yılının İstanbul’undan
bahsediyor ve insanın her halini sorguluyor. Kurduğu dil ve sakinliği ile
dramatik olayları anlatışıyla okuru etkiliyor.
Okura
ayna tutan romanlardan biri Botter Aparmanı bir psikiyatrist olan Dr. Kaan M.
Yamaner’in odasında başlıyor roman. Danışanlarından Zehra aklının içindeki
sesleri susturamadığından şikayet ediyor.
Dr.
Kaan’ın muayenehanesi Botter Apartmanı’nda. Bugün 119 yıllık olan binanın
içinde geçmişle bugüne dair pek çok şey canlanıyor. İlişkiler, bağımlılıklar,
aile ve birey olma kavramları, kadın ve erkek olma meseleleri temel olarak
insanı insan yapan pek çok şeye dair çeşitli sorgulamamalar anlatılıyor Ayşe
Övür’ün romanında.
GEÇMİŞLE BUGÜN ARASINDAKİ BAĞ
Yazar
gördüğü eğitimi romanın da kullanmış. Botter Apartmanı hikayesinde çeşitli
tarihsel dönemleri de ele alıyor. Osmanlı tarihi, o dönemin sosyete hayatı,
diğer yandan taşra, dönem dönem ise çeşitli coğrafyalar yer alıyor.
Bir
apartmanın boşlukları arasından çeşitli sesler duyuluyor ve hikâyeler birbirine
giriyor. Bu geçmişle kurulan ilişki son zamanlarda psikoloji alanında adı çokça
duyulan aile dizimi ve bununla ilgili terapileri hatırlatıyor.
Geçmişten
bugüne taşıdığımız travmaları iyileştiremediğimiz müddetçe gelecek yaşantımızı
onların ele almaları elbette muhtemel ve Botter Apartmanı karakterleri geçmişle
bugün arasında örtüşüyorlar.
Ailelerin
çoğu zaman kırılmasınlar, üzülmesinler diye düşünüp anlatmadıkları sırları ortaya
seriliyor ve herkes aslında oradan süre gelen acıların bir şekilde ortağı
olduğunu biliyor.
Mimar,
çamaşırcının kızı Nazlı, Matilda, Matilda’nın oğlu geçmişten gelen Botter
Apartmanı kahramanları. Dr. Kaan’ın hikâyesi bugünden geçmişe mimarın torunu
Esta’nın İstanbul’a gelmesiyle kesişiyor.
Danışanı
Zehra’nın geçmişiyle kurduğu hastalıklı bağları çözmeye çalışırken Dr. Kaan
kendi geçmişine kendi aile bağlarına kişisel tarihine yöneliyor.
FELAKETLERİN TEKRARI ÜZERİNE KURULU DÜNYA!
Mimarın
kızı Esta’ya âşık olan Kaan kendi terapisini ise Galata Mevlevihane’sinde
buluyor. Kendi arayışını Mevlevi’nin sözüyle anlamlandırıyor “Dünya felaketlerin
tekrarı üzerine kuruludur.”
Aslında
bu cümle dünyanın düzenini tanımlıyor. İnsan aynası bir başkasının gözünün
içindedir diyor roman. Özellikle Kapıcı Hamza vurgusu ve Hamza’ya romanın
içinde verdiği yer ile hiçbir suçun gizlenemediğini yeryüzünde yaptığımız her
şeyin bir izi bize olmasa bile bizden sonrakilere bir dönüşü olduğunu
gösteriyor.
Bu
romanı okuduktan sonra gidip o binanın karşısında bir süre durmak ve seyretmek
istiyorsunuz. Tarih ve psikolojinin iç içe girdiği bu roman yer yer kurgusuyla
polisiyeye de sıçrıyor. Ayşe Övür kaçamadığımız kendimize ve geçmişimize
bakarak bugüne dair neler öğrenebileceğimizi ve kendimizi bir şekilde
iyileştirmemiz gerektiğine ikna ediyor.
Botter Apartmanı / Ayşe Övür / Remzi Kitap / 208 s.