'115 hamile çocuk’ skandalı soruşturmasında tüyler ürperten detaylar

Hürriyet gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, "115 hamile çocuk" skandalıyla ilgili bir yazı kaleme aldı. Deniz Zeyrek'in yazısında yer alan mağdur ifadelerine göre şikayetçi olan yok.

cumhuriyet.com.tr

Deniz Zeyrek, "‘115 hamile çocuk’ olayındaki ürperten detaylar" başlıklı yazısından bir bölüm:

Hürriyet'in Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan “115 hamile çocuk” skandalıyla ilgili haberi, ‘Zeytin Dalı’ harekâtı nedeniyle arada kaynayıp gitse de sonuçları bakımından son yılların en önemli habercilik olaylarından biriydi. Önemliydi, çünkü:

- Kız çocuklarının bu çağda hâlâ “evlenmek ve anne olmak zorunda bırakılması”durumunun ülkemizdeki yaygınlığını...

- Medeni Kanun’un alanına giren konularda ve eğitim sisteminde son dönemde yapılan mevzuat değişikliklerinin, kız çocuklarını okulda tutacak devlet denetimini zayıflattığını...

- Bu durumu bir sorun olarak görüp engellemesi ve sorumluları cezalandırması gereken kurumların olayı “görmezden geldiğini”, hatta daha da kötüsü “meşrulaştırmaya çalıştığını”...

- Kamuoyuna yansımayan olayları alttan ve ağırdan alan yargımızın, düğmeye bastığında “İyi ki bu ülkede savcılar ve hâkimler var” hissi yarattığını...

- Medyanın “denetim” görevinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha açık ve net bir şekilde gösterdi.

5 tutuklama var

“Fikri takip” bizim mesleğimizde önemlidir. Hürriyet muhabiri Dinçer Gökçe’nin ortaya çıkardığı olayı takip etmek boynumuzun borcu. O nedenle bugün biraz kafamızı ‘Zeytin Dalı’ harekâtı haberlerinden kaldırıp bu konuya yoğunlaşmak istedim.

Küçükçekmece Adliyesi’nde bir başsavcıvekili ile iki savcı harıl harıl bu konu üzerinde çalışıyor. Bir taraftan küçük yaşta hamilelik mağdurlarının ve zanlıların ifadelerini alıyorlar, diğer taraftan da memur suçları açısından olayı ilgili birimlere bildirmeyen kamu görevlileriyle ilgili soruşturma yürütüyorlar. Elde edilen şu verileri sizinle de paylaşmak isterim:

- Hamile çocuk vakalarını (yani suçu) bildirmedikleri (TCK 279/1) gerekçesiyle 2 kamu görevlisi hakkında adli kontrol kararı alındı. Başka failler çıkar diye dosya açık tutuluyor. Verilebilecek cezanın üst sınırı 2 yıl olduğundan tutuklama yasağı var.

- Dosya sayısı 115 olarak açıklanmıştı, mükerrer olanlar ayıklanınca 110’a düştü.

- 50 dosya, zanlıların adrese dayalı nüfus kaydı esas alınarak “yetkisizlik” gerekçesiyle İstanbul’da Bakırköy, Çağlayan, Anadolu adliyelerinin yanı sıra Şanlıurfa, Bitlis, Van gibi adliyelere gönderildi.

- 20 şüphelinin, 50 mağdurun ifadesi alındı. İfadeleri psikolog eşliğinde alınan 15 yaşından küçük mağdurlara karşı eylemleri gerçekleştiren şüpheliler, şikâyet aranmaksızın resen “tutuklama” talebiyle adliyelere sevk edildi. 5 şüpheli tutuklandı.

Hiçbiri şikayetçi olmadı

Soruşturma sırasında ortaya çıkan gerçekler, kız çocuklarını esir alan o “öğrenilmiş çaresizlik” durumu, meselenin adliyeler ya da Sağlık Bakanlığı’ndan önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın meselesi olduğunu gösteriyor. Neden mi? Bakın anlatayım:

İfadesine başvurulan mağdurların;

- Tamamı, hem Suriyelilerin, hem doğudan İstanbul’a göç eden vatandaşların yoğun yaşadığı bölgelerden.

- Hiçbiri şikâyetçi olmadı.

- Hiçbiri tecavüz ya da ensest iddiasında bulunmadı.

- Hiçbiri resmen evli değil.

- Çoğunun yaşı şüphelilerle aynı ya da 1-2 yaş küçük.

- Hepsinin çocuğu var.

 

Yazının tamanını buradan okuyabilirsiniz