107 bin Suriyeliye 381 milyon lira harcandı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'ye gelen Suriyelilerin sayısının 30 Ekim itibariyle 107 bin 769 olduğunu belirterek, ''Suriyelilerin ihtiyaçları ve her türlü hizmetleri için yapılan harcamaların toplamı 381 milyon 873 bin TL'' dedi.
cumhuriyet.com.trCHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın yazılı soru önergesini yanıtlayan Davutoğlu, 2011 Nisan-Mayıs döneminden itibaren, ülkesindeki iç karışıklık nedeniyle Türkiye'ye gelen Suriyeliler'in sayısının 30 Ekim 2012 itibariyle 107 bin 769 olduğunu bildirdi.
Türkiye'de geçici koruma altında barındırılan Suriyeliler'in barınma, beslenme ve temel ihtiyaçları ve her türlü hizmetlerinin Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nca karşılandığını belirten Davutoğlu, ''Bu çerçevede yapılan harcamaların toplamı 30 Ekim 2012 itibariyle 381 milyon 873 bin 150 TL'dir'' dedi.
Davutoğlu, geçici koruma altındaki Suriyeliler'e yapılan yardımlar için ikili düzeyde yardım alınmadığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ülkemize sığınan Suriyeliler'e sağlanan tüm yardımlar ulusal kaynaklarımızdan karşılanırken, Suriyeliler'in sayısının artması üzerine, uluslararası toplumun, ülkemiz üzerinde oluşan yükü paylaşma yönündeki önerilerine olumlu yanıt verilmesi ve yardım kabul edilmesi uygun görülmüştür. Bugüne kadar BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden 20 Mart ve 11 Nisan günlerinde iki parti halinde 13 bin 600 çadır ve 83 bin 80 battaniye, 15 bin mutfak seti yardımı kabul edilmiştir. Ayrıca Uluslararası Göç Örgütü tarafından 3 bin 500 yatak, 12 bin yastık, 17 konteynır duş, 1000 mutfak seti, 8 konteynır tuvalet, lOO aile çadır yardımı yapılmıştır.
Suriye'deki gelişmeler karşısında izlediğimiz politika, üçüncü tarafların yönlendirmesiyle değil ulusal çıkarlarımız, bölgesel vizyonumuz ve benimsediğimiz evrensel değerler temelinde şekillenmektedir. Sınırımızın öte yanındaki mevcut istikrarsızlık ortamı ışığında, Suriye'deki olaylar karşısında hazırlıklı ve kararlı şekilde hareket etmemizi sağlayacak ulusal politikaların geliştirilmesi, bu ülkedeki gelişmelerin yakından takip edilmesini zorunlu kılmaktadır. Nitekim, 911 kilometre ortak kara sınırına sahip olduğumuz Suriye'deki gelişmelerin, dış politika boyutunun yanısıra, ülkemizi ilgilendiren insani ve iç güvenlik boyutları da bulunduğu ortadadır. Son dönemde ülkelerindeki şiddetten kaçarak ülkemize sığınan Suriyeliler'in sayısında görünen ciddi artış ve Suriye topraklarından ülkemize yönelik silahlı taciz vakaları bu tespiti doğrulamaktadır.''
''Uluslararası barış ve güvenliği tehdit eder hale geldi''
Davutoğlu, Suriye'deki olayların en kısa sürede barış ve istikrar odaklı bir seyir kazanmasının, Türkiye açısından büyük önem taşıdığına işaret etti.
''Bir bölge ülkesi olarak sahadaki koşulları en iyi bilen taraflardan biri olan ülkemiz, Suriye'deki gelişmeler karşısında tutarlı, bilinçli ve çok boyutlu bir politika izlemekte olup, ülkemizin menfaatleri hilafına bir 'oldu-bitti' ile karşılaşılması sözkonusu değildir'' diyen Davutoğlu, Suriye'de yaşanan krizin sadece ülkeyi değil, tüm bölgeyi etkilediğini belirtti. Ahmet Davutoğlu, rejimin halka müdahalesinin vardığı boyutlar ve başta mülteci akınları olmak üzere, komşu ülkelere yansımaları sonucunda; Suriye'deki krizin, bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrarı tehdit eder hale geldiğini kaydederek, Suriye sorununun, sadece Türkiye'nin değil tüm uluslararası toplumun sorunu olduğunu vurguladı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin; Suriye Yönetimi'nin Türkiye'ye verdiği reform taahhütlerini yerine getirmemesi üzerine, Suriye konusunda bölgesel ve uluslararası aktörlerle birlikte hareket etmeye, Suriye'de yaşanan krize siyasi ve diplomatik bir çözüm bulunmasına yönelik uluslararası çabalara katkıda bulunmaya özen gösterdiğini bildirdi.
Bu bağlamda, sorunun çözümüne yönelik çabaları öncelikle Arap Ligi ile uyumlu hale getirmeye çalıştıklarına işaret eden Davutoğlu, şunları belirtti:
''Ardından BM ve son olarak Suriye Halkının Dostları Grubu çerçevesindeki çabalara da destek verdik, yeri geldiğinde öncülük ettik. Suriye'de 'tampon bölge' ya da 'insani koridor' tesis edilmesi yönündeki önlemlerin hayata geçirilmesi için, gerekli meşruiyet zemini de tek taraflı adımlarla değil, ancak uluslararası toplumun ortak iradesiyle sağlanmalıdır. Suriye'deki krizin, bu tür adımlar atılmasını gerektirmeden kontrol altına alınması ve bu ülkede istikrarın, halkın meşru talep ve beklentileri temelinde başlatılacak bir siyasi geçiş süreci ile sağlanması en büyük temennimizdir.
Bununla birlikte, ulusal kapasitemizi zorlayacak büyüklükte ani bir göç dalgasının Suriye'den ülkemize yönelmesi ve ulusal güvenliğimizin tehdit altında kalması durumunda, kendimizi korumak ve ülkemize sığmanlan mağdur etmemek amacıyla gerekli görülen tüm önlemler ülkemizce şüphesiz alınacaktır.''