Sosyal ve aşk hayatımız ona bağlı: İşte oksitosin hormonu...

cumhuriyet.com.tr

Oksitosin, toplumda “Aşk hormonu” ya da “Bağlılık hormonu” olarak da biliniyor.

Doğumdan emzirmeye, cinsellikten sosyal bağlanmaya kadar birçok fizyolojik ve psikolojik olayda önemli görevler üstleniyor. Oksitosin eksikliği özellikle kadınlarda zor doğum ve emzirme ile ilgili sorunların yanı sıra duygudurum bozuklukları gibi bazı psikiyatrik hastalıklara neden olabiliyor. Sadece doğum sürecinde doğuma yardımcı olmak veya doğum sonrası kanamaları önlemek amacıyla kullanım onayı bulunan oksitosin hormonunun farklı hastalıklarda kullanımı ile ilgili çalışmalar ise devam ediyor.

Erkeklerde de bulunan oksitosin hormonunun cinsel çekim ve eşine bağlanma duygusunu artırdığı düşünülüyor. 

Oksitosin, hipotalamus tarafından üretilip hipofiz bezine gelen ve hipofiz bezinin arka bölümünden bazı uyarılar sonucu salgılanan protein yapıda bir hormon; beyinde kimyasal bir haberci görevi üstlenen oksitosin insan davranışlarının birçoğunda önemli bir role sahip.

Oksitosin hormonunun hem fizyolojik hem de psikolojik etkileri bulunuyor. Bu hormonun üreme sistemi üzerinde, doğum ve doğum sonrası dönemde fizyolojik etkileri;  annelik içgüdüsü, bağlanma ve cinsellik konuları üzerinde ise psikolojik etkileri görülmektedir.

Stres ile tetiklenen kortizol salınımını baskılayarak anksiyeteyi (kaygı bozukluğunu) azalttığı ve güven duygusunu artırdığı, bununla birlikte antiinflamatuar etkileri sebebiyle de yara iyileşmesinde rol alıp ağrı kesici etki gösterdiği düşünülüyor.

Oksitosin hormonu, doğum esnasında doğum sürecini hızlandıran rahim kasılmalarını sağlayarak kolay bir doğum olmasını, doğum sonrasında ise memelerdeki süt kanallarının kasılmasını sağlayarak anne sütünün meme ucuna gelmesini sağlıyor. Bununla birlikte annelik içgüdüsünün oluşması ve anne bebek arasındaki bağın kurulmasında da etkili olduğu düşünülüyor.

Ayrıca cinsel uyarılma, güven, romantik bağlanma gibi birçok insan davranışında önemli bir role sahip.

Oksitosin ve reseptörüne ait genlerin ekspresyonu, bazal oksitosin düzeyi, oksitosin reseptörlerinin duyarlılığı, sayısı, yerleşimi ve oksitosin sisteminin diğer sistemlerle etkileşimi kişiden kişiye değişiyor. Bu nedenlerden ötürü kan oksitosin düzeyinin standardize edilmiş kesin bir referans aralığı bulunmuyor. 

Oksitosin eksikliği özellikle kadınlarda hem fizyolojik hem de psikiyatrik sorunlara yol açar. Doğum sırasında yetersiz rahim kasılmaları zor doğuma neden olabiliyor. Lohusalık döneminde ise emzirme ile ilgili problemler olabiliyor. Yine oksitosin eksikliğinde duygudurum bozuklukları ve bazı psikiyatrik hastalıklarda gelişebiliyor.

Oksitosin hormonu en çok cinsel ilişki sırasında, orgazm sırasında, doğum eylemi başladığında ve emzirme döneminde salgılanıyor.

Oksitosin hormonu erkeklerde de bulunuyor. Erkeklerdeki işlevi kadınlardaki kadar net anlaşılmış olmasa da fertilite, duygudurum ve insan ilişkileri üzerinde etkili olduğu düşünülüyor.

Beyinde oksitosin salınımının ten teması, dokunma, güzel kokular ve müzik ile uyarıldığı bulundu.

Meditasyon, sanat terapisi, aroma terapi gibi alternatif terapilerin oksitosin salınımını artırarak etki gösteriyor olabileceği düşünülüyor.

Doğal oksitosin hormunun plazma yarı ömrü 3-20 dakika arasında bulunuyor.

Oksitosin hormonunun çiftler arasındaki bağlanmadaki rolünün anlaşılmasına hayvan deneyleri öncülük etti. Bağlanmadaki rolünden dolayı “Aşk hormonu”  ya da “Bağlılık hormonu” olarak da adlandırılıyor.

İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar oksitosinin sosyal davranışlarda görev aldığını ortaya koydu. Erkeklerde cinsel çekim ve eşine bağlanma duygusunu artırdığı düşünülüyor.

Cinsel ilişki sırasında salgılanan oksitosin, rahimde ritmik kasılmalara yol açarak spermlerin rahim içinde hareketini kolaylaştırıp gebelik şansını artırıyor.

Doğum başladığında ve bebeğin başı rahim ağzına baskı yaptığında oksitosin hormonu salınımı uyarılıp rahim kasılmalarının gücünü artırarak doğumu kolaylaştırıyor. Bununla birlikte ağrı eşiğini de yükselterek annenin doğum sancılarına dayanma gücünü arttırıyor.

Sentetik oksitosin, ilaç olarak kullanılabiliyor. Ancak oksitosin günümüzde sadece obstetrik (doğum ile ilişkili) durumlarda kullanılmak üzere onay aldı. Yapılan çalışmaların sonuçları otizm başta olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ümit verici olmakla birlikte; gelecek çalışmalarda aydınlatılmayı bekleyen konular bulunuyor.

Başta otizm ve şizofreni olmak üzere birçok psikiyatrik hastalık patogenezinde (gelişim mekanizmalarında) oksitosin sisteminin rolü olduğu düşünülüyor.

Vücutta oksitosin üretimi pozitif feedback (pozitif geribesleme) olarak adlandırılan sistem ile kontrol ediliyor. Örneğin doğum sırasında rahmin kasılması başladığında oksitosin salgılanıyor. Bu, daha fazla kasılmayı ve daha fazla oksitosinin salınmasını uyarıyor. Bu sayede kasılmaların şiddeti ve sıklığı artıyor.

Süt atma refleksinde de olumlu bir geri bildirim bulunuyor. Emzirme sırasında meme ucunun uyarılması, oksitosin üretiminin artmasına ve kana salgılanmasına neden olup sütün memeye bırakılmasını sağlıyor. Bebek emmeyi bırakana kadar pozitif geri besleme döngüsü devam ediyor. Doğum sırasında oksitosin üretimi de kendi kendini sınırlayarak bebek doğduktan sonra hormonun salınımı durduruluyor.

Tüm yeşil yapraklı sebzeler, yumurta, süt ve süt ürünleri, kuruyemişler, zeytin, kırmızı biber, buğday, pirinç, çavdar, yulaf, avokado, elma, muz, çilek, nar oksitosin yönünden zengin besinler olarak biliniyor.

Oksitosin, protein yapıda bir hormon olduğu için ağız yolu ile alındığında sindirim sisteminde parçalanacağından dolayı damar yolu, kas içi uygulama veya burun spreyi şeklinde kullanımları bulunuyor. Ancak günümüzde sadece obstetrik (doğum ile ilişkili) durumlarda kullanılmak üzere onaylandı. 

Doğum sırasında gerekli görülen hastalarda hekim kontrolünde doğum indüksiyonu (doğumun yapay olarak başlatılması) amacıyla ve doğum sonrası kanamalarını önlemek amacıyla kullanılabiliyor.

Baş ağrısı, iştahsızlık, bulantı kusma, karın ağrısı, sersemlik hissi, bilinç kaybı, nöbetler ve yüksek dozlarda düşük kan sodyum düzeyi ile seyreden su zehirlenmesi tablosu görülebiliyor.

Oksitosin hormonunun annelik üzerinde birkaç önemli rolü bulunuyor:

Doğum: Doğum sürecinde rahmin kasılmaya başlaması ile doğumu başlatıyor. İlgili hormonların üretimini artırarak sürecin ilerlemesine yardımcı oluyor. Ayrıca doğumdan sonra rahmin eski boyutuna dönmesine katkı sağlıyor.

Emzirme: bebek annesinin memesini tuttuğunda oksitosin salınımını tetikliyor. Oksitosin de süt kanallarında kasılma sağlayarak anne sütünün bebeğin ağzına gelmesini sağlıyor.

Bağlanma: Oksitosinin anne-çocuk bağı üzerindeki etkilerine ilişkin insan ve hayvan çalışmalarında, annelerin (bebeği sık sık kontrol etmek, sevgi dolu dokunuş, bebekle konuşma ve şarkı söyleme gibi) sevgi dolu ebeveynlik davranışlarına girme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koydu.