Okumadan geçilmemesi gereken 10 Rus klasiği
Rus edebiyatının önde gelen isimleri arasında Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy, İvan Turgenyev, Gogol ve Maksim Gorki gibi yazarlar yer alıyor.
Dünya edebiyatına da damga vuran Rus yazarlar yazın dünyasına yeni bir boyut getirdi.
İşte, düşünce tarihine damgasını vuran ve günümüzde bile güncelliklerini hala kaybetmeyen 10 Rus klasiği...
SAVAŞ VE BARIŞ
Savaş ve Barış, Napolyon döneminde geçen Rusya ve Fransa arasındakı çekişmeli savaşı anlatmasının yanında saray hayatı ve saray insanlarının bulundukları konumların değişiminden sonra nasıl karakter değişikliğine de uğradığına değiniyor.
Savaş, Rusya ile Fransa arasındaki bitmek bilmeyen vahşet; barış ise kişiler arasında yaşanan aşklar...
OBLOMOV
Yatağında hayal kurarak uyuklamaktan başka bir arzusu olmayan Oblomov’un, önce taşınma derdiyle boğuşmak, sonra çiftliğini denetlemek zorunda kalmakla altüst olan dünyası, eşine az rastlanır bir mizahla anlatılıyor. Her biri unutulmaz birer kahraman olan Zahar, Ştoltz ve Olga, Oblomov’u tek karakter etrafında örülen bir roman olmaktan çıkararak, bir dönem romanı kılıyor.
BABALAR VE OĞULLAR
Klasik Rus edebiyatının unutulmaz yazarı Turgenyev, çağdaşlarından bütünüyle farklı bir yol izlediği döneminde, Avrupa'da yazılan romanlara ve Avrupa kültürüne daha yakın bir tavır sergiliyor.Turgenyev'in başyapıtı olarak tanımlanan Babalar ve Oğullar, bu etkinin izlerini taşıyor.
YERALTINDAN NOTLAR
Yeraltından Notlar, modernite eleştirileri için erken sayılabilecek bir yılda, 1864'te, Rusya'da köleliğin feshedildiği 1861'den üç yıl sonra basıldı.
Dostoyevski'nin bu eserini Çernişevski'nin "Nasıl Yapmalı" adlı ütopik sosyalist eserine bir nevi cevap olarak yazdığı kabul ediliyor. Çernişevski'nin yine Petersburg'da geçen romanındaki iyimserliğin karşısında Yeraltı'nın karanlık gurultusunu seslendiriyor Dostoyevski.
ANA
Maksim Gorki’nin 1906’da sürgünde yazdığı romanı Ana, toplumcu gerçekçilik akımının başyapıtlarından biri kabul ediliyor.
Rus proletaryasının Çarlık Rusya’sına karşı verdiği devrimci mücadeleyi anlatan eser, fabrikalarda zor şartlarda çalışan binlerce işçiden biri olan Pavel’in özgürlükçü fikirlerine başlangıçta korkuyla yaklaşsa da, sonradan onun ilkelerine sahip çıkarak devrimin meşalesini taşıyan kadınlardan biri olan annesi Pelageya’nın hikâyesini anlatıyor.
VE DURGUN AKARDI DON
“Ve Durgun Akardı Don”, Don bölgesinin destanı, bir Kazak ailesi ekseninde Don bölgesini ve savaşın, devrimin ve iç savaşın bölgeye yansıyışını çok yönlü, derinlemesine ama sade bir dille anlatıyor.
Durgun Akardı Don isimli bu nehir romanıyla Şolohov, 1965 yılında Nobel Edebiyat Ödülü aldı.
NASIL YAPMALI?
Roman, Rus köylü komününe dayanan, ancak endüstriyel üretime yönelik olan küçük sosyalist kooperatiflerin kurulmasını savunuyor.
Yazar, entelektüellerin görevinin Rusya'daki emekçi kitleleri kapitalizmi atlayan sosyalizme giden bir yolda eğitmek ve yönlendirmek olduğu fikrini destekliyor. Kitabın çerçevesi, devrim için çalışmaya karar veren ve hayatlarındaki her şeyi amansızca davaya tabi kılan ayrıcalıklı bir çiftin hikâyesinden geçiyor.
USTA VE MARGARİTA
Stalinizmin en karanlık günlerinde kaleme alınmış Usta ile Margarita, sihirbaz kılığında 1930'lar Moskovası'na gelen şeytanın şehri birkaç gün içinde sersem etmesini, rejimin ardındaki korkaklık ve ikiyüzlülüğü ortaya çıkarmasını anlatıyor.
UYSAL KIZ
Fyodor Dostoyevski’nin Uysal Kız adlı bu öyküsü bir gazete haberinden, gerçek bir olaydan yola çıkmakla birlikte yazarın da belirttiği gibi tümüyle düşsel boyutlara uzanıyor. 20. yüzyılın sadece romanını değil, düşünce yaşamını da derinden etkileyen yazar, bir karakterin düşünceleri arasında gezinerek benzersiz bir öykü yaratıyor.
Karısının cansız bedeniyle karşı karşıya kalan ana karakterin vicdan azabı içinde, çaresizce neler olup bittiğini sorgulamasıyla başlayan Uysal Kız, yaklaşmakta olan bir felaketin gerilimini ve karakterlerin ruhsal derinliğini kusursuzca yansıtıyor.
PETERSBURG ÖYKÜLERİ
Petersburg Öyküleri’nde, Rusya’nın ünlü bulvarlarından geçip memurların tekdüze yaşamlarına, soyluların gösterişli yemek davetlerine, yoksul bir ressamın virane atölyesine konuk oluyoruz. Kahkahayla gözyaşı arasında hassas bir dengede ilerleyen öyküler, okuyucuya her satırda gülmenin karanlık yüzünü hissettiriyor.
Yayımlandığı dönemde Gogol’ün büyük toplumsal tepkiyle karşılanmasına sebep olan öyküler, Çarlık Rusyası’nda yaşanan sosyal sınıf çelişkisini zekâ dolu bir alaycılıkla yansıtıyor.