O hep 17 yaşında (13.12.2013)
12 Eylül darbesi 32 yıl önce Erdal Eren'i idama gönderdi.
cumhuriyet.com.tr
Aysel Gürel’in yazdığı, Sezen Aksu’nun seslendirdiği “Aman aman yandım amman / Acı yüzler kurşun gibi izler / Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda” eserinin atfedildiği kişiydi o. (FIRAT KOZOK/CUMHURİYET)
33 yıl önce bugün... Altındağ’ın Ulucanlar semtinde bulunan, 1925’ten 2006’ya kadar Türkiye demokrasi tarihine damga vuran anılara ev sahipliği yapan Ulucanlar Cezaevi’nin avlusundaki ağacın altında idam edildi 17 yaşındaki o genç.
Eren, 12 Eylül öncesi, 4 Şubat 1980’de, er Zekeriya Önge’i öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanmıştı. Bu haber Cumhuriyet’in 8 Şubat 1980 tarihli sayısında “Hoşdere Caddesi’nde inzibat eri Zekeriya Önge’i öldürmekten sanık olarak gözaltına alınan Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nce tutuklanmıştır” diye duyuruluyordu.
Bundan 6 gün sonra da Eren’in yargılanmaya başladığı haberi yansıdı sayfalara. Eren 19 Mart’ta Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı.
İdam kararı ve Eren’in tepkisi Cumhuriyet’ten 20 Mart’ta şöyle veriliyordu: “Karar okunduktan sonra sanık Erdal Eren mahkeme salonunda ‘Faşizme ölüm halka hürriyet’ diye bağırmıştır. Bunun üzerine sanık görevli askerler tarafından mahkeme salonundan çıkartılmıştır.”
Dosyadaki tutarsızlıklar nedeniyle, Askeri Yargıtay 3. Dairesi, idam kararını bozdu. Dosyadaki en önemli noktalardan birisi, Eren’in 18 yaşından küçük olmasıydı. Askeri Yargıtay, Eren’in 18 yaşında olup olmadığının saptanması amacıyla, kemik grafiğinin çekilmesini istiyordu. Ama Askeri Yargıtay Genel Kurulu, daire kararını bozmuştu. Daire kararında ısrar etse de Genel Kurul ısrarla “idam” diyordu.
Oğlu Erdal’ın ellerinden kayıp gitmemesi için çabalayan baba Ahmet Eren son çare olarak “vicdanlara seslenmeye” karar vermişti. Baba Eren, idamı “Asmayalım da besleyelim mi diye” savunabilecek bir vicdanın sahibi olan Kenan Evren’e mektup yazarak oğlunun affını istemişti.
12 Eylül uygulamalarından bazı günler kapatıldığı için okuruna ulaşamayarak nasibini alan Cumhuriyet, bir babanın son çabasını 22 Kasım 1980 tarihinde şöyle haberleştirmişti: “Çıkmadığımız günlerde Askeri Yargıtay Erdal Eren’in idamını onaylamıştır. Erdal Eren’in babası Ahmet Eren, Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren’e başvurarak, oğlunun affını istemiştir.”
12 Aralık’ta MGK, Eren’in idamını onadı ve infaz 13 Aralık’ta hemen gerçekleştirildi… 17 yaşındaki Erdal Eren de Necdet Adalı gibi bir gece yarısı çıktı darağacına. Çıkmadan önce son mektubunu babasına yazıyordu Erdal. Cumhuriyet, 14 Aralık 1980’de, yürek burkan o haberi veriyordu:
“Erdal Eren, infazdan önce babasına bir mektup yazmış ve ailesine verilmek üzere avukatlarına 800 lira ile bir kol saati bırakmıştır.” Geriye ise Erdal’ın Cumhuriyet’in 3 Aralık 1993 tarihli sayısında bir kez daha yayımlanan o “son bakışı” ve avukatı İsmail Sami Çakmak’ın sözleri kalıyordu: “İdam çağdışı bir cezadır. Devletin öç alması, taammüden can almasıdır.”