Marmara Denizi'nde dibe çöken müsilaj parçalanmaya devam ediyor
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi'nde dibe çöken müsilajın (deniz salyası) parçalanmaya devam ettiğini söyledi.
Sarı, gazetecilere yaptığı açıklamada, geçen yılın sonlarından itibaren yüzey ile 30 metre derinlik arasında şeritler, tüller ve büyük parçacıklar halinde müsilaj görüldüğünü hatırlattı.
Erdek Körfezi'nde son dalışını 4 Eylül'de yaptığını belirten Sarı, "Benim ve ekibimin dalışlarında ve Marmara'da yapılan dalışlarda verilen bilgilerin hepsi, 17 Ağustos tarihinde suda müsilaj kalmadığını, yüzeyin temizlendiğini ortaya koyuyor. Su kolonundaki büyük parçacıklar halindeki müsilajların bazıları dibe çöktü. Bunlar az akıntılı bölgelerde yığıldılar. Dipte parçalanma devam ediyor." dedi.
Sarı, son dalışında dipte yaklaşık 10 santimetre kalınlığında, tabaka halinde birikmiş, parçalanmış simsiyah renkte müsilaj gözlemlediğini, bunun beklentileri doğrultusunda iyi bir gelişme olduğunu anlattı.
Müsilajın dipte parçalanması sırasında oluşan etkilere değinen Sarı, şu bilgileri paylaştı:
"Yüzeyde bulunduğunda da sorun, su kolonunda bulunduğunda da sorun, dipte bulunduğunda da sorun, parçalanırken de sorun. Parçalanırken ne oluyor? Suyun içindeki çözülmüş oksijeni kullanıyor. Diplerdeki oksijeni tüketiyor. Organik yapıdaki müsilaj parçalanırken elementlerin geri beslenmeye neden olarak azot gibi besin elementlerini tekrar suya salmış oluyor. Bir dönem için azotu fosfat yükünü artırmış oluyor."
Prof. Dr. Sarı, Marmara'dan avlanan balıkların tüketilmesi konusunda resmi kurumların açıklamalarına itibar edilmesi gerektiğini anlattı.
Devletin kurumları tarafından balıkçılığın sürekli gözlendiğini dile getiren Sarı, şöyle konuştu:
"Marmara Denizi'nin çevresi yaklaşık 1000 kilometre. Bu 1000 kilometrelik kıyı şeridinin her tarafından karaya balık çıkarılıyor. 11 bin 350 kilometrekarelik yüzey alanda ben tek başıma Mustafa Sarı olarak bir araştırma yapacak olsam, bir seferde bütün noktalardan birer örnek alabilirim. Bu yeterli değil. Halbuki devletin kurumlarının yerel teşkilatı var. Her ilde, her ilçede Tarım ve Orman Bakanlığı var, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var, Sağlık Bakanlığı var. Bunlar sürekli analizler yapıyorlar. Balık yenilmesi sakıncalı olsa bunu saklayabilirler mi, böyle bir şey mümkün mü? Kim kimin canını tehlikeye atar? Böyle bir şey olamaz. Onun için vatandaşlarımız yetkili kurumlardan bir açıklama gelmediği sürece, normal şartlarda balık tüketirken nelere dikkat ediyorlarsa, bunlara dikkat ederek balık tüketebilirler."