Köyüne 31 yıl sonra eşcinsel olarak döndü

Doğduğu ve oniki yaşına kadar yaşadığı Akhisar Kayışlar Köyü'ne 31 yıl sonra eşcinsel kimliği ile döndü.

cumhuriyet.com.tr

Doğduğu ve oniki yaşına kadar yaşadığı Akhisar Kayışlar Köyü'ne, otuz yıl sonra eşcinsel kimliği ile döndü.

Zorluklar çekti, hakkında dedikodular ayyuka çıkınca birgün köy kahvesi'ni basıp "Bu beden benim, hem kim tek bir gün bile beni karısı veya kocasıyla uygunsuz bir durumda gördü..." diye posta koydu.

İşte İhsan Hala'nın öyküsü... "İhsan Hala" Manisa'da doğmuş ve 11 yaşına kadar oradaki köylerinde ailesiyle birlikte yaşamış.

11 yaşındayken de hep birlikte İzmir'e taşınmışlar. Ve 35 yaşına kadar da İzmir'de kalmış. Ailesi bir süre sonra tekrar köylerine dönmüş ama, o dönmemiş; uzunca bir süre yalnız yaşamış orada.

Ailesi hastalanınca o da dönmek zorunda kalmış köyüne. Zaten kısa zaman içinde annesini, 5 ay sonra da babasını kaybetmiş.

O, küçüklüğünden beri kadın gibi hissettiğini, gösteriş için hiçbir şey yapmadığını ve sadece hissettiği gibi davrandığını söylüyor. Daha küçük bir çocukken, annesi babası tarlaya giderken o evde ev işleriyle uğraşmayı sevdiği için onlarla birlikte gitmezmiş.

İlkokul 4'e giderken, bir gün sokakta kızlarla seksek oynuyormuş. Sıra tam ona geldiği esnada abisi ve arkadaşları dönmüş sokağın köşesinden ve İhsan'ı kızlarla oynadığı için "dişleri kırılana" kadar dövmüşler. "O günden beri aramız iyi değil abimle." diyor.

Askerliğini Malatya ve Van'da yapmış İhsan Hala. "Şoför olarak gittim ama mesleğimi kuaför olarak yazdırdığım için şoförlükle hiç işim olmadı askerlik boyunca." diyor. Bir de komutanların özel günlerinde, garsonluk yapıyormuş. İhsan Hala ve anlatıyor: "Yine bir akşam albaydan izin almak istedim oynamak için. Albay izin vermeyince de mutfağa gidip elimdeki bütün tabakları kırdım sinirimden..."

Başka yerde yaşamayı düşünmüyorum, İstanbul'da yapamam. Ne yapacağım bu yaşta, sermaye mi olacağım? Bütün gün eltilerim dediğim komşularımla beraberim.Bugün telefonda konuşurken bile ağladım. İstanbul'u gezerken dedim ki, "Bakın bende böyle bir ses yok, duyduklarım kedi, köpek, tavuk sesi... Sessizlik, huzur."

Başta çok dışlandım. İyiliğim, yardım etmekten kaçmamam sayesinde kendimi kabul ettirdim. Köyde yaşamaya başlamamın 2. veya 3. senesinde kahveyi basıp ben size ne yaptım dedim. Şimdi işler değişti. Bazen bir hafta dışarı çıkmam, tavuğumla, böceğimle, çiçeğimle vakit geçiririm. Hemen özler sorarlar, "Abla neredesin?" diye.

Düğünlerde insanlar bekler İhsan ne giydi diye. Mutfağa kimseyi sokmam. Su bardağı, rakı bardağı, viski bardağı bende hep ayrı ayrıdır. İhsan sana gelince bir sürü şey yapıyorsun huzursuz oluyoruz diyorlar. Bunu bana kimse zorla yaptırmıyor ki. Şimdi sen niye rakı bardağında su içesin ki. Özenerek yapıyorum.

Bizim köye yakın bir köyde bir eve temizliğe gidiyordum. O ailenin bir kızı var İzmir'de. Fotoğraflarımı çekiyordu. Ders içinmiş, sergiye koyacağım dedi. Tabii şalvarlı malvarlı, ben köyde öyleyim. Koy sergiye dedim. Gazeteciler gezerken görmüşler, "Böyle bir insan köyde nasıl yaşar?" demişler. Önce bir gazeteci röportaj yaptı, sonra diğer gazeteler de geldi röportaja.

Ameliyat olmayı düşünmüş ve bunu temizliğe gittiği bir evdeki aileyle paylaşmış. Hemşireymiş evin hanımı çünkü. Ameliyat sürecinin hem çok zor olacağını hem de cinsiyet değiştirirse köyde daha fazla yadırganacağını söylemiş ona.

Köyde de zaten, "Biz seni böyle kabullendik ama kadın olursan eşlerimiz bizi kıskanabilir." demişler. O da haliyle vazgeçmiş bu düşüncesinden.