İşte, 12 Eylül temalı filmler

İşte 12 Eylül temalı filmler

cumhuriyet.com.tr

1986 yapım, ilk 12 Eylül temalı film, darbeden 6 yıl sonra Şerif Gören imzası çıktı seyirci karşısına. Yıllarca hapiste yatan işkencelere uğrayan Hayri’nin cezaevinden çıkışı ile başlar film. Kadir İnanır’ın canlandırdığı Hayri karakteri, yedi yılın ardından evine döndüğünde, karşısında ona hala kızgın bir baba, zengin olmuş dava arkadaşları ve ona tuhaf davranan mahalle arkadaşları bulur.

Aynı yıl içinde bu sefer Zeki Ökten, “Ses” ile çevirir kamerasını 12 Eylül’e. Ses, altı yıl cezaevinde kalan ve gördüğü işkenceden dolayı sol kolu sakat kalan bir gencin, bir sahil kasabasında yeniden hayata uyum sağlamaya çalışırken, bir adamın sesini işkencecisinin sesine benzeterek onunla girdiği hesaplaşmayı anlatır.

Yine bir devrimci hapisten çıkıyor ve dağılmış hayatını toparlamaya uğraşıyor. 12 Eylül öncesinde siyasi olaylara karışan Hüseyin, abisinin ölümüne neden olduğu için ailesi tarafından adeta lanetlenmiştir. Bu kez dönemin tahribatı Hüseyin’in üzerinden değil de geride kalan kadın ve çocuk üzerinden anlatılırken, Alasya, cuntanın dolaylı mağdurlarının izini sürer. (Yön: Zeki Alasya, 1986)

“Av zamanı” 1980 öncesi olaylara değinen ilk film olsa da, 12 Eylül Türkiye’sini sadece fon olarak kullandı. Darbe ile pek bir derdi olmayan film, terör olaylarının da siyasi boyutlarını irdelemekten uzak durdu. (Yön: Erden Kıral, 1987)

“Sis” ile Zülfü Livaneli de 1980 öncesi Türkiye’ye cevirdi kamerasını. Kardeş kavgasını, mecazi olarak değil, farklı görüşlere sahip iki kardeş üzerinden anlattı. Livaneli de Erden Kıral gibi politik bir tez olmadan seyirciye bir dönemin kesitini sundu.

Aslında Prenses, askeri darbe ile yüzleşmekten çok 1980 öncesi sol harekete göz atar. Film, devrimci bir militan olan Tarık ile uçarı fotoğrafçı Selim ve onların arasında kalan Nevres’in 12 Eylül öncesi yaşamlarını konu alır. (Yön: Sinan Çetin, 1987)

Ümit Efekan tarafından beyazperdeye uyarlanan, Bekir Yıldız uyarlaması “Darbe”, işkenceye dayanamayarak örgüt arkadaşlarını ele veren, daha sonra da pişmanlık yasasından yararlanarak, estetik ameliyatla yüzünü ve kimliğini değiştiren bir devrimcinin, yeni hayatında kendisiyle hesaplaşmasını anlatır.

Atıf Yılmaz’ın vizörden Türkiye’nin karanlık siyasi geçmişine baktığı Bekle Dedim Gölgeye, Ümit Kıvanç’ın aynı adlı romanından uyarlandı. Film, flashback’leri ve uzun monologları ile akıllarda yer etti.

Yusuf Kurçenli, “Çözülmeler” ile 12 Eylül sonrası aydın kesimin çaresizliğini anlattı

1994 yılında ise, 12 Eylül darbesini konu edinen ilk kadın yönetmen olan Handan İpekçi, Berlin film festivalinde gösterilen ve birçok festivalden ödülle dönen “Babam Askerde” filmi ile 12 Eylül’de cezaevine düşenlerin ailelerine, özellikle de çocuklarına çeviriyordu kamerasını..

Çok altı çizilmese de İslami kimliğine dair ipuçları verilen karakter, tıpkı devrimciler gibi hapiste işkencelerden geçmiştir. Film onun cezaevinden çıktıktan sonra yaşadığı bunalım etrafında gelişir. (Yön: İsmail Güneş, 1998)

Habib Bektaş’ın Gölge Kokusu romanından uyarlanan film, askeri darbeyi annesi ve babası ya cezaevinde ya kaçak olduğu için, dedesi ile birlikte adada yaşamak zorunda kalan küçük Metin’in gözünden anlattı. (Yön: Atıf Yılmaz, 1999)

1980’de Amasra’da yaşayan, biri siyasi olaylara bulaşmış, diğeri apolitik iki kardeş; Can ve Cemal… Cemal, jandarma kardeşini almaya geldiğinde kendini feda eder. Can ise 20 yıllık uzun bir yolculuğa çıkar. Tabii arkasında gözü yaşlı sevgilisini bırakarak. (Yön: Yusuf Kurçenli, 2002)

Serinin ilkinde televizyonla tanışan Türkiye’nin epey doğusundaki unutulmuş köyün halkı, ikinci filmde askeri darbe ile tanıştı. Kütüphanesi olmayan köye sürgün gelen kütüphane müdürü üzerinden yaşananlar ve köydeki solcu-sağcı ayrışmaları perdeye yansırken darbe öncesi, neredeyse güllük gülistanlık anlatıldı.

Babasının planladığı hayatı reddettiği için evinden kovulan Sadık, yıllar sonra oğlu ile birlikte baba evine döner. Genç adam 12 Eylül darbesinde önce karısını, hapiste geçirdiği senelerde de sağlığını kaybetmiştir. Darbe mağduru çocuk temasını merkeze oturtan Babam ve Oğlum’da açılış sahnesinden sonra 12 Eylül bir daha filme uğramaz. (Yön: Çağan Irmak, 2006)

Bu filmin konusu bizzat 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi. Bir dönem Türkiye’de yaşanılan hukuksuzlukları bugüne kadar anlatılmış en sert haliyle veren Eve Dönüş, özellikle işkence sahneleri ile çok konuşuldu. (Yön: Ömer Uğur 2006)

Mizahın ön planda olduğu filmde, 12 Eylül döneminde Adıyaman’ın yerel çalgıcıları gevendelerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Yörenin sıkıyönetim komutanı, konsey üyelerini karşılamak için gevendeleri çağdaş bir orkestraya dönüştürmek isteyince, bu karşılama töreni çok ses getirdi.

Film çok yağmurlu bir gece trafik kazası geçiren akademisyen Süha ve Alevi genci İsmail’in üzerinden Türkiye’nin yakın tarihini perdeye taşıdı. Ahmet Ümit’in aynı isimli romanından uyarlanan Bir Ses Böler Geceyi, mistik bir Alevi hikâyesiyle 12 Eylül’ü buluşturmayı deniyor. (Yön: Ersan Arsever, 2012)