İstanbul Sözleşmesi nedir, zaman kabul edildi? İşte maddeleri
Kadına yönelik şiddeti önlemek ve eşitliği tesis etmek amacıyla imzalanan İstanbul Sözleşmesi, geçtiğimiz yıl yürürlükten kaldırılmıştı. Artan kadın cinayetleri ve aile içi şiddet olayları ile toplumun sözleşmenin kaldırılmasına gösterdiği tepki doğru orantılı olarak büyüyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NE ZAMAN KABUL EDİLDİ?
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, İstanbul’da imzaya açılması sebebiyle kısaca 'İstanbul Sözleşmesi' ismiyle anılıyor.
Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalayıp üç gün içinde onayladı.
Ve sözleşme 1 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye'de yürürlüğe girdi.
anitsayac.com üzerinden edindiğimiz bilgiye göre, sözleşmenin kabul edildiği 2014 senesinde 290 kadın şiddet kurbanı oldu.
Daha sonra sırasıyla 2015 yılında 293, 2016 yılında 289, 2017 yılında 321, 2018 yılında 406, 2019 yılında 422 ve 2020 yılında ise 413 kadın öldürüldü.
TÜRKİYE, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN NEDEN ÇIKTI?
Kanun hükmünde olan Sözleşme, 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan kararı sonucunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından feshedildi.
2021 yılında 417 kadın öldürüldü.
2022 yılının ilk üç ayında ise sayaç 72 kadının şiddet kurbanı olduğunu söylüyor.
Peki asıl amacı eşitlik sağlamak ve şiddeti önlemek olarak özetlenebilecek olan sözleşme neden kaldırıldı?
Kaldırılması taraftarları, hakların ve eşitliğin yabancı sözleşmeler ile sağlanamayacağını belirtti.
Hükümet üzerine baskı oluşturarak sözleşmenin fesih edilmesine sebep olan gruplar, dış kaynaklı sözleşmelerin değil iç hukukun Türk kadınlarını koruyacağını söylerken aynı zamanda sözleşmenin aile yapısına zarar vereceğini de iddia ettiler.
Sözleşmenin aslında nasıl bir amaçla oluşturulduğunu ve gerçekte nasıl bir etkisi olabileceğini anlamak için, siyasetçilerin yorumları ve eklemeleriyle manipüle edilmemiş orijinal metnin doğrudan sözleşmede belirtilen cümlelerine bakmamız gerekiyor elbette.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN MADDELERİ
Orijinal metnin, "Bölüm I – Maksatlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması, genel yükümlülükler" kısmının ilk maddesi sözleşmenin amaçlarının listelendiği bir bölümden oluşuyor. Bu bölüme yakından bakmak gerekirse,
Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları
Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
a kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
e Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.
Görüldüğü gibi sözleşmenin ana metninde belirtilen maksatlar, sözleşmeye yöneltilen suçlamalardan çok uzakta.
Sözleşmeye göre açıklanan tanımlara da bir bakmak gerekirse,
"Madde 3 - Tanımlar"
Bu Sözleşme maksatlarıyla:
a “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır;
b “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır;
c “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır;
d “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır;
e “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır;
f “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.
Sözleşmenin manipulasyonlardan ve yorumlardan bağımsız ana metnine bakığımızda sözleşmenin asıl amacının cinsiyet farkı gözetmeksizin eşitliği sağlamak, şiddeti önlemek ve her türlü şiddet failinin cezasız kalmasını engellemek gibi prensiplerle yazıldığı görülüyor.
Sözleşmenin akıbeti şimdilik belirsiz ancak muhalefet partilerinin seçim propagandalarında, seçilmeleri halinde hiç vakit kaybetmeden sözleşmeyi tekrar yürürlüğe koyacaklarını söylemeleri en ilgi çeken ve en destek gören vaatlerinden biri.
Sözleşmenin geleceğinin henüz bilinmediği bu günlerde; tüm insan hakları, eşitlik ve şiddet karşıtı çalışmaların, siyasi çıkarlardan, yorumlardan ve menfi manipülasyonlardan uzak incelenmesini ve değerlendirilmesini temenni ediyoruz.