21. yüzyılın insanlığı tehdit eden en büyük üç problemi
21. yüzyılın insanlığı tehdit eden en büyük üç problemi
cumhuriyet.com.tr
21. yüzyılın insanlığı tehdit eden en büyük üç problemi: Obezite, yetersiz beslenme ve iklim...
Her 3 sorun da giderek derinleşiyor. Ve bunun 3 nedeni var: Politika belirleyicilerin duyarsızlığıyla, şirketlerin kâr hırsının siyasiler üzerindeki baskısı, halkın değişim talebinin yetersiz olması...
Şubat ayı başında yayımlanan uluslararası bir raporda, kâr hırsı ve politik uyuşuklukla ilişkilendirilen obezite, yetersiz beslenme ve iklim değişikliği, dünya nüfusunun karşılaştığı en büyük tehdit unsurları olarak gösterildi. Tarım, ekonomi, insan hakları ve diğer alanlardaki uzmanların bir araya gelerek hazırladığı Lancet Obezite Komisyonu raporunda sağlık, çevre ve ekonomik refahı desteklemek için acilen gıda politikasını ve üretimini hedefleyen 1 milyar dolarlık fon ve eylem stratejisine ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Komisyon ayrıca, obezite, beslenme yetersizliği ve iklim değişikliği sorunlarının, tarımsal üretim, ulaştırma, kentsel tasarım ve toprak kullanımı yöntemleriyle iç içe geçtiğini söyledi.
‘Zamanımız tükeniyor’ George Washington Üniversitesi’nde halk sağlığı uzmanı William Dietz, içinde bulunduğumuz bu düzeni “sürdürülemez” olarak nitelendirdi. Çalışmanın yazarlarından da olan Dietz, gazetecilerle yaptığı bir konferansta, umut edebilecekleri tek şeyin bir “aciliyet” duygusunun yayılması olduğunu söyledi ve ekledi, “zamanımız tükeniyor.” Komisyon, sığır eti, mandıra ve diğer gıda endüstrilerine verilen 500 milyar dolarlık devlet sübvansiyonunun sürdürülebilir, sağlıklı çiftçiliğe kaydırılması ve fosil yakıt sübvansiyonlarında kullanılan 5 trilyon doların, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir taşımacılığa taşınması gerektiğinin altını çizdi.
Raporda, üç küresel tehlikenin, yalnızca obezite ve zayıf beslenmeye değil, aynı zamanda iklim değişikliğine de katkıda bulunan büyük sera gazı emisyonlarına neden olan, işlenmiş, besin bakımından fakir gıdaların seri üretimiyle de bağlantılı olduğu belirtildi. Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) ifade ettiği gibi tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımlarının, gezegeni ısıtan sera gazı emisyonlarının dörtte birinden sorumlu olduğu hatırlatılarak, tarımsal üretim ve dağıtımın, artan küresel sıcaklıklara, kuraklığa ve aşırı hava koşullarına katkıda bulunan fosil yakıtlara ihtiyaç duyduğuna dikkat çekildi. Raporda, problemlerin, politika belirleyicilerin duyarsızlığıyla daha da kötüleştiği ifade edilirken kâr amacı güden gıda şirketlerinin kamu politikası üzerindeki etkisinin ve halkın değişim talebinin eksikliği nedeniyle daha da şiddetlendiği belirtildi.
2016 yılında, şekerli meşrubat üretimi yapan şirketlerin, ABD hükümetinin yetersiz beslenme ve şişmanlığa katkıda bulunduğu düşünülen içeceklerin tüketimini azaltmak için başlattığı girişimlere karşı bir kampanya düzenleyerek bunun için yaklaşık 50 milyon dolar harcadığı örneği verildi. İngiliz kökenli Dünya Obezite Federasyonu›nda politika direktörü olan Tim Lobstein, “Piyasa gücü, sektörün gücüyle birlikte geliyor” ifadelerini kullandı. Komisyonun yazarı da olan Lobstein, önlemler almaya istekli hükümetlerin bile sanayi baskısıyla karşılaştığına vurgu yaptı.
Her yıl yaklaşık 4 milyon ölümün obeziteye bağlı olduğunu ve 815 milyon kişinin kronik olarak yetersiz beslendiğini hatırlatan komisyon, gıda üretimi ve dağıtımını ele almak ve geliştirmek için 2015 yılında küresel ısınma için yapılana benzer, bağlayıcı bir uluslararası anlaşmaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Üç yıl önce, yaklaşık 200 ülke, küresel ısınmayla mücadele doğrultusunda sera gazı emisyonlarını kesmek için yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya katılmak üzere Paris’te bir araya gelmişti. Derleyen: Batuhan Sarıcan Kaynakça: https://www.weforum.org/agenda/2019/02/obesity-bad-nutritionclimate-change-pose-triple-dangercommission-says