TOÇEV 30 yaşında: 'Çocuk, proje değil birey'

TOÇEV’in 30 yıllık öyküsü içinde onbinlerce çocuğunu hayalini barındırıyor...

Deniz Ülkütekin

Bundan tam 30 yıl önce kuruldu Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV). Vakfın kurucusu Ebru Uygun o yıllarda kendisini bekleyen yaşamı reddederek kendisinden farklı koşullarda büyüyen çocuklara el uzatmak istedi.

O el bugüne kadar 8 milyondan fazla çocuğa dokundu. Gerisini kendisinden dinleyelim...

- Sanırım sizi normal şartlarda aile şirketinde bir çalışma yaşamı bekliyordu. Yönünüzü değiştiren ne oldu?

Evet, aldığım eğitimden dolayı aile şirketinde çalışmam bekleniyordu. Bir süre de çalıştım aslında. 15-16 yaşlarımda Almanların yürüttüğü çocuk işçilerle ilgili bir sosyal projede yer alırken küçücük ellerin atölyelerde olması beni çok etkilemişti. Yurtdışında eğitim alırken bir Amerikan sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışmaya başladım. Güney Afrika’daki çocuklara yardım ediyorlardı. Neden Türkiye’deki çocuklar okula gidemiyor, bu imkânlara sahip değil ve biz kendi ülkemizde bir şeyler yapmıyoruz diye kalbime düşmeye başladı. Kapitalist dünyaya doğdum ama sosyalist ve aktivist bir yapıya sahibim. Ben ve çevrem iyi koşullarda eğitim aldık. Bu şans bize verilmişti.

O zaman bütün çocuklara şans tanınmalıydı. Herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil ama en azından lise-meslek lisesi eğitimi alma hakkına sahip olmalıydı. Vakfı kurarken önce ailemi ikna edemedim. Babam, ‘’Çok büyük sorumluluk alacaksın, hayatında çok şey olacak ama hiçbir zaman buradaki sorumluluğunu bırakamayacaksın. İşi bırakabilirsin, dükkânını, şirketini kapatabilirsin ama bunu bırakamazsın’’ dedi. Haklıydı ama bunlar bana yük değil, kuvvet oldu ve böylece arkadaşlarımı ikna ederek yola koyuldum.

- 90'lı yıllarda Anadolu'daki köyleri gezdiğinizi biliyoruz. Sizi derinden üzen bir olay veya eksikle karşılaştınız mı?

90’larda önce Doğu Anadolu’ya gittim. İlk Tunceli’yi ilk ziyaret ettim. Hayatımın  dönüm noktasıdır. Halkından, çocuklardan çok etkilendim. İlk defa tiyatro götürme şansına sahiptik. Ohal dönemiydi akşam 6’dan sonra sokağa çıkma yasağı vardı. Çocukların tiyatroya karşı ilgileri ve bir daha bir daha izlemek istemeleri çok etkilemişti. TOÇEV Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu’nu kurup köy köy dolaşarak çocukları tiyatro ile buluşturalım diye o zaman karar vermiştim. Tunceli’de bir amcanın sözleri nerede olduğumu ve ne yapmak istediğimi anlamama neden oldu.

Vakfı kuralı 3-4 yıl olmuştuk. Pazarlarda kıyafet satarak para toplamaya çalışıyorduk. Amca bana; “Sen buraya niye geldin? Bir kere geldin oldu mu? Biz burada yaşıyoruz, hastanemizde ateş ölçerimiz bile yok biliyor musun?” demişti. ‘’Biz bir daha geleceğiz’’ dediğimde, inanmadı. ‘’Aman hep öyle denir’’ dedi. Ancak önce hastaneyi donattık. 10’a yakın okul onardık. Onlarca çocuğun eğitimine destek verdik. İyi ki o amca benimle öyle bir konuşma yaptı, bana yol gösterici oldu.

- Bugüne kadar kaç çocuğa destek oldunuz ve hangi projeleri geliştirdiniz?

Türkiye genelinde 8 milyon 337 bin 208 okuma istekli çocuğun eğitimine destek olduk. 30 proje, (ulusal ve uluslararası)? kapsamında tematik eğitimler verildi. Ağız ve diş sağlığından, beslenmeden, ilk yardıma, ergenlik sorunlarindan, akran zorbalığına kadar çeşitli konularda çocuklara, ebeveynlere ve eğitimcilere ulaştık. Çocuklara tiyatro ile animasyonlarla veya interaktif atölye çalişmalarıyla ulaşmaya çalıştık. 40 bin 590 egˆitim kurumunun iyiles¸tirilmesine katkıda bulunduk. 310 bin 500 ögˆretmen ile is¸birligˆi yapıldı. ?Şimdi de bin 800 badem agˆacı yetis¸tiriyoruz. Hem çocuklarımızın geleceği hem de dünyamızın geleceği için toprağımızı koruduğumuz projemizi yürütüyoruz.

ONUN HAYALLERİ ÖNEMLİ

- Çok kişi çocukların eğitime ulaşması gerektiğini söylüyor. Ancak eğitim oldukça geniş bir kavram. Çocukların eğitimine yönelik nasıl bir yaklaşımınız var?

Benim hep üzerinde durduğum, çocuk bir bireydir. Onu bir birey olarak kabul etmek gerekiyor. Birey gibi davrandığınızda onu dinlemeyi ve hayalini öğreniyorsunuz ve kendi kişiliğinin oluşmasına destek oluyorsunuz. Yani yapamadıklarınızı yapmasını istemektense onun ne istediğini, onunla birlikte nasıl yol yürüyeceğinizi belirlemek, güven ve desteğinizi hissettirmeniz çok önemli. Altını çizerek hep söylediğim bir şey var, çocuk bir proje değildir bir bireydir.

NEDEN TÜVANA?

“Ben Türk tarihine meraklıyım. Tüvana eski Türkçe’dir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin kütüphanesinde araştırarak 11 isim arasından seçmiştik. Tüvana güç, kudret demek. Yani bizim gücümüz çocuklara güç, kuvvet verecek. İyi ki koymuşuz, vakfımız tüm ruhunu sahiplenen bir isim oldu.”

OĞLU BELGESELİNİ YAPTI

- Oğlunuz Ansel Yarcan sizi ve vakfınızı anlatan bir belgesel film hazırladı. Onun hakkında neler söylersiniz?

Yıllar evvel yedi yaşındaki bir çocuğun “Anne senin iki çocuğun var neden başka çocuklara gidiyorsun? Biz yetmiyor muyuz” sorusuna nasıl yanıt vereceğimi bilemediğim noktada ‘’Siz eğitim alabiliyorsunuz, onlar da eğitim almalı ki ilerde yan yana geldiğinizde anlaşabilir, çalışabilir, yaşayabilirsiniz’’ demiştim. Evet o çocuk büyüdü, içinde onca hikâye biriktirdi, benimle Türkiye’nin birçok yerini dolaştı, çocukları tanıma şansı oldu. İçinde beslediği, benim bilmediğim bir çok duyguyu filminde anlatmaya çalıştı. Hikâyemizi çok güzel ifade ettiğini düşünüyorum. İnşallah herkes de aynı tadı alacaktır.   

‘SANAT BENI ŞİFALANDIRIYOR’

Aynı zamanda sanatçı bir kişiliğiniz de var. Sanat sizin için nasıl bir ifade aracı oluyor?

Sanat benim hayatımda bambaşka bir şey. Zaten vakfı kurduğumuzdan beri sanat ile iç içeydik. Birbirimizi besledik hep. Benim üzerimde sanatın şifa yönü var. Özellikle ebru sanatı ile uğraştığım için tamamen şifalandırıyor. Kendimi ifade edebilmek, kendimi anlatabilmek, içindeki tüm mutlulukları, heyecanları, acıyı, öfkeyi, kederi, gözyaşımı döktüğüm, aktardığım ifade ettiğim bir alan.