Sanatın tanıklığı (07 Ocak 2024)
Tarihi belgeler ve arkeolojik kalıntılar kadar sanat dalları da üretildikleri çağı anlamamız için önemlidir.
Üstün DökmenResimden romana pek çok sanat eseri, ortaya çıktığı çağa tanıklık etmiştir.
RESMİN TANIKLIĞI
Resimler çoğunlukla yapıldıkları çağın yaşantısını, yüzünü yansıtırlar bize. Bir dönem Avrupa’da zenginler ressamlara portrelerini veya tüm bedenlerini gösteren resimlerini yaptırmışlardı. İlk bakışta bu resimlerde bir güç gösterisi görürüz. Ancak resim okuma konusunda beceri kazandığımızda bu resimlerde üstü kapalı bir şekilde kumaş reklamı yapıldığını da fark ederiz. Bugün filmlerde ürün yerleştirme yapıldığının belirtilmesi gerekiyor. Sanırım bol dökümlü, kıvrımlı, ipekli kumaşların resmedilmesi izleyiciyi uyarmadan yapılan bir ürün yerleştirmesiydi o dönemde.
Değerli bir sanat tarihçisi, başarılı bir resim eleştirmeni Prof. Dr. Kıymet Giray eserlerinde çeşitli resimlerin yapıldıkları çağlara nasıl tanıklık ettiğini de anlatır bize.
EDEBİYATIN TANIKLIĞI
Tüm sanat dalları arasında galiba en çok edebiyat söylendiği, yazıldığı çağın tanığı oluyor. Homeros, İlyada’yı söylemeseydi Troya Savaşı’nı nasıl bilecektik? Kalevela, Nibelungen, Gılyamış destanları kadim kültürleri günümüze taşır. Pazırık Kurganları eski Türklerin yaşamı hakkında bize bazı bilgiler verir ancak bilgi eksiğimizi Manas, Altay Destanları, Dede Korkut hikâyeleri tamamlar.
Arkeolojik buluntular gibi edebiyat da bize geçmişi anlatır. Hansel ile Gretel Masalı’nda açlık çeken anne babalar çocuklarını ormana bırakırlar. Ne yazık ki bunun bir kurgu olmadığı, geçmiş çağlarda Avrupa’da böyle üzücü olaylara rastlandığı düşünülüyor. (Orta Asya Türk edebiyatında böyle ormana bırakma hikâyeleri yoktur.)
Hüseyin Rahmi Gürpınar cebinde küçük bir defterle dolaşır, vapur kuyruklarında, vapurlarda duyduğu konuşmaları not eder sonra da romanlarına yerleştirirmiş. Puşkin, “Yüzbaşının Kızı”nda o günkü köylü isyanı olan Pugaçev ayaklanmasından söz eder, ayrıca gelecekteki asker ve aydın ayaklanmasının tohumu olacak Dekabrist hareketini ima eder. Gogol, “Ölü Canlar”da, insanın açgözlülüğünden, ölü canlardan bile nemalanma isteğinden söz eder; günümüz dünyasında da seçimlerde oy kullanan ölü canlar vardır. Pirandello’nun romanlarında kolera salgının ve çağının ekonomik sıkıntılarının gölgesi görülür.
Ortaokuldaki bir yardımcı ders kitabımızda Yakup Kadri Karaosmanoğlu için, “Tanzimattan bu yana belli dönemlerin tarih ve toplum olaylarını eserlerine konu edinmiştir” yazıyordu. Şimdi anladığım kadarıyla sadece o değil Halide Edip, Reşat Nuri, Faruk Nafiz ve benzerleri de Osmanlı’nın son Cumhuriyetin ise ilk yıllarına tanıklık etmişlerdi. Yaşar Kemal’in, Orhan Kemal’in romanları dünya edebiyatında çağına tanıklık etmiş önemli eserlerdendir.
Edebiyat ürünleri sadece yazıldıkları çağa tanıklık etmezler. Yazarlardaki değişime, kapitalist sistemin sanatçıları değiştiren, öğüten yanına da tanıklık ederler. Gazap Üzümleri’nde bir sosyalist, hümanist olan Steinbeck daha sonra yazdığı “Cennet’in Doğusu”nda faydacı, kapitalist bir insana dönüşmüştür. Romanın başlarında cennetin doğusuna yakışmayan bir ifade vardır. Yazar, “Evet Kızılderililere haksızlık ettik ancak yapacak başka şey yoktu” demiştir. Ben bu düşünceyi, “Kızılderilerin toprakları verimliydi, bize de lazımdı” şeklinde yorumluyorum. Sanatla kalın.