Evcilleşmemiş sanat
Sanatın en saf hali insanın doğup büyüdüğü topraklarda, yani kökeninde yatar. Bunun üzerine kurulan sanat algısı deneyimle biçim bulur...
Kübra Müjde“Kırsal topraklarda doğmuş büyümüş bir sanatçıyım.” diye tanıtıyorum kendimi. Dünyanın neresine gidersem gideyim hep böyledir. Bu tanımlama bana ne kadar köklü, bilgi ve deneyimli, kültür kokan, eskinin devamı olan bir ruhu hissettiriyor. Peki bu, bölgeye göre değişir mi sizce? Tarih kokmayan, kültürün olmadığı bir nokta var mı? Ya da eski olmadan yeni doğan bir yerle hiç tanıştınız mı?
Peki sanat bunun neresinde? Sanat bunun her yerinde, eski de, yeni de , kültürde, modernde, deneyimde, tarihte, bilgide ve ruhta. Sanat bu saydıklarımın tamamen hepsinde kendi dokusuyla yaşamakta.
Bir çocuk doğar, dünyaya gözlerini açtığı anda içinde bulunduğu coğrafyaya bakar ve gördüğü her şey kendi algısının ona ulaştırdığı süzgeçle anlamlanır. Bunun içinde, bilinçsiz bilinçte bir sanat vardır. En ham ve süzülmemiş, evcilleşmemiş bir zevk vardır. Deneyim katlandıkça zevk törpülenir, biçim bulur ve anlamlanır. Bu farkındalığa ulaşması için yetişkin olması gerekmez. Bir çocuğu giysilerini giyerken kendi haline bıraktığınızda seçtiği bir kombinasyon örneğindeki basitlikten, karşısına çıkan seslere verdiği tepkiler ve içinde yaşadığı titreşimlere kadar örneklenebilir.
Özetle, sanat sizin dünyaya gözlerinizi açtığınız an ile başlar. Bu da sizi doğuştan sanatı görebilen bir birey yapar. Bu farkındalığın anlam kazanması yetişkinliği bulabilir, şayet sanat farkındalığı yüksek bir ebeveyn ile büyümekte bir çocuksanız yaşadığınız, ürettiğiniz, tepki verip seçtiğiniz her şeyin sanat olduğunu öğrenmeye ve deneyimlemeye başlayacaksınızdır.
Haftanın görevi, kendinize ve çocuğunuza sorulacak bir adet soru. Sanat nedir?