‘Cumhuriyet'e borcu olan kadınlarız’

Tohumluk Sosyal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Ayhan ve Başkan Yardımcısı Serra Menekay, vakfın çalışmalarını Cumhuriyet'e anlattı. Atatürk'ün de 100 yıl önce önerdiği konulara kulak vererek "Kırsala gitmeliyiz, köylere gitmeliyiz" dediklerini belirten Ayhan "Köy Enstitüleri ekibi, İsmail Hakkı Tonguçlar, Hasan Ali Yüceller de çok çalışmalar yapmışlardı. Belki yarım kalmıştı ama onların yarım kalan çalışmalarını ipin ucundan tutup sürdürmek belki de bize düştü" dedi. Menekay ise "Cumhuriyete borçları olduğunu düşünen kadınlarız. Toplumsal olarak da bir şeyler yapmak lazım" ifadelerini kullandı.

Merve Kılıç

Tohumluk Sosyal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Ayhan ve Başkan Yardımcısı Serra Menekay, vakfın çalışmalarına ilişkin Cumhuriyet'e konuştu. Vakfın 2020'de kurulduğunu belirten Ayhan, "Kuruluşuna kadar pek çok çalışmayı başlatmıştık. Ankara'nın Gölbaşı ilçesinin Subaşı Köyü'nde bir okul tamiratına başlamıştık. Neden? Çünkü yıllarca hepimizin aslında aklımda soru işaretleri vardı: Ülkemiz için ne yapmalıyız? Gıda için, tohum için ne yapmalıyız?" dedi. Ayhan, "'Daha sağlıklı yaşamak için, ülkemizi kalkındırmak için, daha ileriye götürmek için ne yapmalıyız' diye soran insanlarız zaten. Cevabı bulduktan sonra da gereğini yapmaya karar verdik. Yola böyle çıktık. Çalışmalar hızlanınca, ilgi alaka artınca ve sayımız çoğalınca resmileşelim dedik" ifadelerini kullandı. Vakfın Ankara merkezli olduğunu kaydeden Ayhan, "Başkan yardımcımız Sayın Menekay İzmir'de yaşıyordu. Benim de çok yakın sevgili dostum, hekim, yazar. Hemen İzmir kuruldu. O nereye giderse zaten elinde tohumla gider, onu hemen toprağa eker, sular büyütür. Sonra Kayseri'ye gitti, orayı da kurdu. Öte yandan Bursa'da gönüllülerimiz vardı. Bursa kuruldu. Eskişehir, Mersin, Denizli, İstanbul... Yol almaya devam ediyoruz. Çoğaldık, büyüdük. Bine yakın gönüllümüz var" diye konuştu.

'HEPİMİZİN ORTAK ESERİ OLACAK'

Ayhan, "Biz bütüncül yaklaşımı kendi hayatlarımızda da zaten tecrübe eden insanlarız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkümüz cumhuriyeti kurarken ne yaptı? Hayatın bütün olgularını, bütün dinamiklerini bir arada ayaklandırdı; kalkındırdı. Çünkü bir olgu diğerinden daha geç olursa ya da hiç olmazsa denge şaşıyor" değerlendirmesinde bulundu. Atatürk'ün de 100 yıl önce salık verdiği konulara kulak vererek "Kırsala gitmeliyiz, köylere gitmeliyiz" dediklerini belirten Ayhan, "Bugün çoğunun adı mahalle ama aslında hala köy konumunda, kırsal konumunda. Kaldı ki Köy Enstitüleri ekibi, İsmail Hakkı Tonguçlar, Hasan Ali Yüceller de çok çalışmalar yapmışlardı. Belki yarım kalmıştı ama onların yarım kalan çalışmalarını ipin ucundan tutup sürdürmek belki de bize düştü" dedi. Ayhan, şunları kaydetti:

"Kırsalı iyi anlamak, doğru anlamak, o gün yarım kalan bir şeyleri belki bugün tamamlayabilmek... İsmail Hakkı Tonguç, 'Bu tek taraflı bir alışveriş oldu. Aydın köye gitti ve öğretmeye gitti. Devamını getiremedi. Halbuki köylünün de Aydın'a öğreteceği çok şey vardı' diyor. Bunu fark ettikten sonra dedik ki: Karşılıklı birbirimizden öğreneceğiz, birbirimizin dilini öğreneceğiz, birbirimize öğreteceğiz ve ortaya çıkan eser hepimizin ortak eseri olacak."

'KIRSAL, UYGULAMA ALANIYDI'

Kentlerde, devletin sağladığı imkanlarda yaşamlarını sürdürdüklerini söyleyen Ayhan, "Kendimize çok şey kattık. Çalıştık, öğrendik. Kırsal da toprağı iyi bildi. Doğayı iyi bildi. Gıdayı, tohumu iyi bildi. Uygulama alanıydı orası. Biz burada teoride yaşıyorduk. Dolayısıyla teorinin kırsala taşınması, uygulamanın da kentte yaşayana gösterilmesi gerekiyordu" dedi. Ayhan, "Bilgiye ulaşım arttı ama yine de uygulamada zafiyetler var. Artık her şeyi biliyoruz ama hiçbir şey yapamıyoruz. O zamanlar çok az şey biliniyordu ama sahada olunduğu için her şey yapılabiliyordu. Bir köy okulu öğretmeni kendi evini de inşa ediyordu, köylüye de öğretiyordu. Kimya, matematik öğretirken; öbür taraftan ekip biçmeyi, aşılamayı da öğretiyordu. Kendi de öğreniyordu köylüden. Çok amaçlı bir eğitim sistemiydi bu. Dolayısıyla hep birlikte kalkınılıyordu" ifadelerini kullandı.

'TOPRAK ÖLÜYOR'

Zamanında Yunus Emrelerin, Ahmet Yesevilerin, Mevlanaların "Birlik olalım, bir olalım" sözünün; Batıda "holistic approach" olarak kullanıldığını anımsatan Ayhan, "Halbuki o bizim içimizde vardı zaten. Hatta imece anlayışı da oradan geliyordu. Biz bunları canlandırmak istiyoruz. Toprakta yaşayanlar ve betonda yaşayanlar olarak birbirimize öğretiyoruz" diye konuştu. Ayhan, "Bunu da neyle canlandırıyoruz? Kültür çalışmalarımızda canlandırıyoruz. Aynı şeyi fiziki olarak toprakta da yapıyoruz. Toprak ölüyor çünkü" değerlendirmesinde bulundu. Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine işaret eden Ayhan, "Biz zaten yıllar önce tam da böyle yaşıyorduk. Hiçbir şeyi ziyan etmeden" dedi.

Ayhan, vakfın çalışma komitelerini şöyle sıraladı:

"Sağlık, eğitim, kültür-sanat, tarım-tohum, proje, genç-tohumluk, spor komiteleri. Bilim komitesi aktif olmak üzere. Hepsi uzmanlar zaten. "

'TİYATRO, KÖYE GİRİŞİMİZİ SAĞLADI'

Başkan Yardımcısı Menekay da "Köye gidince köylüye 'Ne istiyorsunuz' diye sorduk. İlk İzmir kurulmuştu ve Vişneli köyüne gidip onlara sorduk. 'Drama kursu istiyoruz' dediler. Hemen değerlendirdik" ifadelerini kullandı. Bir drama hocasının gönüllü olduğunu kaydeden Menekay, şunları söyledi:

"Vakfımızın ilkelerini, doğru tarım ilkelerini, kadının tarıma kazandırılması, çevre ve iklim değişikliği, kuraklık, kuraklıkla mücadelede tarımda yapılması gerekenleri ele alan bir tiyatro oyunu aradık. Öyle bir oyun bulamadık. Onu da yazıverdik. Meltem Karabağ'la birlikte 'Dünyayı kurtaracağız' diye bir oyun yazdık. Köylüler, bunu oynadılar. Prömiyerini ATO Congresium'daki Uluslararası Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi'nde yaptılar. Televizyonlara çıktılar. Ege bölgesinde turne yaptılar. Şimdi onların köyüne Kemalpaşa Belediyesi bir kültür merkezi açıyor."

Tiyatronun köye girişi sağladığını farkettiklerini kaydeden Menekay, "Köydeki eğitimi eğlenceli hale getiriyor. Vakfın ilkelerini insanlara geçirmemizi kolaylaştırıyor. Bir de çok insanlar zevk alarak yapıyorlar bunu. Yüreklerine dokunuyor. Hiç unutmuyorlar o kuraklıkla ilgili o ensantaneleri" dedi.

METRUK BİNA, SANAT ATÖLYESİ OLDU’

Zamanı Atılan Tohumlar projesini anlatan Menekay, “İzmir’de taşımalı sistemle pek çok köyden öğrencilerin toplandığı bir okulda, metruk durumda bulunan iki artı bir lojmanı yenilediler. Badanalarını yaptılar, tamiratını yaptılar, orayı bir atölyeye çevirdiler. O atölyede resim, müzik, el işi çalışmalarıyla çocuklara bir sanat ortamı sağlanmış oldu. Eş zamanlı olarak köyde her hafta veya iki haftada bir eğitim çalışmaları sürdürüldü. Tiyatro oynadılar, koro kuruldu” dedi. Menekay, “Bir taraftan da orası bir sanat atölyesi olmuş oldu. Ama bir yandan da eğitim çalışmaları sürdü. Burada yapılan faaliyetler, çocukların ve öğretmenlerin o kadar hoşlarına gitti ki. Öğretmenimiz bir beste yaptı. Sözlerini de kendisi yazdı. Zamanla Atılan Tohumların bir bestesi, bir şarkısı var artık. Çocuklar da bunu seslendirdiler. Pınar Hanım stüdyo ayarladı. İzmir’de bir stüdyoya gittiler ve kayıt aldılar. Çeşitli müzik platformlarında yayınlandı. Projenin çıktıları, elle tutulur çıktılara dönüştü” ifadelerini kullandı.

'ÇARE: BÜTÜNCÜL YAKLAŞMAK VE BİRLİK OLMAK'

Kayseri'deki projelerini anlatan Menekay, "Yatılı bölge okulunda ortaokul çocuklarıyla çalışıyoruz. Oradaki çocuklar kendileri bizi araştırırken buldular ve kendileri 'Biz de tiyatro yapmak istiyoruz' dediler. Dünyamız Her Şeyimiz'i yazdık onlar için. Onu oynadılar" ifadelerini kullandı. Üçüncü oyunu ise Gordion için yazdıklarını aktaran Menekay, "Bu kültür sanat çalışmalarına örnek ama birçok komite var ve birçok alanda çalışıyoruz. Çünkü gittiğimiz köyde farklı farklı sorunlarla karşılaşılabiliyor. Örneğin ilk girdiğimiz köylerden birinde bir bağımlılık sorunuyla karşılaştık. O dönem de Yeşilay'la bir paydaşlık imzaladık" ifadelerini kullandı. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) kırsala yetişmekte zorlandığının altını çizen Menekay, "Biz ise hep kırsaldayız. Kırsalın ihtiyacı olanı tespit edip ilgili STK ile bağlantıyı kurduğumuzda aslında amacımız olan o köprüler kurma işini de başarmış oluyoruz" diye konuştu. Menekay, "Çare: Bütüncül yaklaşmak ve birlik olmaktır" ifadelerini kullandı.

GELENEKSELLE MODERN ARASINDA KÖPRÜ’

Menekay, Dijital Tohumlar Filizleniyor Projesini de şu sözlerle anlattı:

Sahada gördüğümüz şu, anneler kooperatifler kurmuşlar. Devlet özellikle kadın kooperatiflerini çok destekledi. Çok, fazlaca kadın kooperatifi var. Herkes tarhana, salça, makarna yapıyor. Ama onları satamıyor, pazar bulamıyor. Halbuki bunu isteyen, organik tarımın peşinde koşan bir kitle var. Onlar, onları bulmakta zorlanıyor. Öte yandan bakıyoruz; köyde o ürünü üreten annelerin çocukları, ellerinde cep telefonu sosyal medyada bütün günlerini harcıyorlar. Oyun oynuyorlar. Bu faaliyet, bu internet kullanımı üretime dönüşmüyor. Bir işe yaramıyor. Şimdi burada üç tane birbirinden habersiz bir işler yapan taraf var. Şehirde organik tarhana bekleyen bir anne, köyde organik tarhana üreten ama kimseye haber veremeyen bir köylü kadın ve dünyaya hakim bir çocuk. Bunların arasında da köprü kurmak lazım. Dijital Tohumlar Filizleniyor, aslında bu köprüyü de kuracak. ”

Jenerasyonlar arası köprüyü kurarak internet kullanmayı bilen gençleri, annelerinin ürünlerini pazarlama konusunda eğitmek istediklerini kaydeden Menekay, “Annelerinin ürettiği ürünleri dijital dünya üzerinde markalaştırarak, hatta bunu pazarlamayı o çocuklara öğretmek istiyoruz. Annelere böylece bir pazarlama olanağı sunmak... Bu çocukların pazarladığı ürünlerle de o şehirde organik tarhana bekleyen anneyi de doyurmak. Gelenekselle modern arasında da köprü kurmak” diye konuştu.

'TOPLUMSAL BİR ŞEYLER YAPMALI'

Cumhuriyete borçlarının olduğunu düşünen kadınlar olduklarının altını çizen Menekay, "Bu borcu Pınar Hanım, sanat alanında yaptığı faaliyetlerle taksitlendirmiş ödüyor. Ben yazdığım kitaplarla taksitlendirmişim kafama göre ödüyorum ama yetmiyor. Toplumsal olarak da bir şeyler yapmak lazım" dedi. 100. Yılda 100 Kahraman Projesini de anlatan Menekay, "Kurtuluşta ve kuruluşta bu Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında yer alan 100 kahraman seçtik. Onların hayat hikayelerini onar dakikalık videolar halinde anlattık. O videolar şimdi okullarda gösterilmeye başlandı. Her cuma bir tane kahraman youtube kanalımızda yayınlanıyor. Yüze tamamlayacağız, sonra bir kitap haline getireceğiz. Bu da insanın Ata tohumu çünkü" diye konuştu.

'ANADOLU'NUN FERASETİ'

Kırsalla olan köprülerin eksikliğini gördüklerini kaydeden Menekay, "Sadece iyi niyetle ve 'Hadi birlik olalım' demeye gittiğinizi fark ettikleri anda Anadolunun feraseti denilen şey ortaya çıkıyor. Anadolu'nun feraseti denilen şey Mustafa Kemal Atatürk'ünde Kurtuluş Savaşı sırasında sırtını dayadığı şeydi. Ondan daha değerli bir şey yok bu ülkede" dedi. Menekay, "Bir vizyonumuz var bizim. O vizyon bize diyor ki: İleride tohumuna, toprağına, havasına, suyuna sahip çıkanlar ayakta kalacak. Çünkü  ileride gıdasız kalacağız" ifadelerini kullandı.