Karpuz kollu elbise
Kızların saçları hep derli toplu, üstü başı temiz, edebiyatı çok iyi. Erkek çocuğu kabul edilebilir bir salaşlık içinde, matematiğe çok meraklı... Kodluyoruz her şeyi. Bir proje çizer gibi atıyorlar, atıyoruz adımları. Biraz da iğneleri kendimize batıralım...
Pınar SurHayallerini gerçekleştirmeyenleri yazmıştım geçen hafta. Hani bir zamanlar imkanları varken, zamanları çokken yapmayan şimdinin biraz yaşı büyüklerini. Dediler ki, peki ya çocuklar, onların nedir dilekleri? Çocuklarda yük daha fazla sanki. Kurmadıkları düşlerin nöbetçileri bazıları. Büyüklerinden devralmış, bir mirası sahiplenir gibi. Tencerenin dibinde yemek kalmasın, bunu da sen ye gibi. Ne olur benim için, ne olur der gibi. İstekli olana, gönülden yapana diyecek yok. Onların gözleri parlıyor zaten. Ne mutlu ki, aynı durakta, o duraklardan geçen araçlarda buluşmuşlar yollarını açanlarla. Ya aynı düşleri kurmayanlar. Ya başkalarının hayallerinde oyalananlar. Oynuyormuş gibi yapanlar.
Batıralım iğneleri kendimize. Çocuklar, istemedikleri dünyayı güzel ambalajıyla veren ebeveynlerin partisindedir bazen. Parti eğlencelidir. Balonları vardır. Şatafatlıdır. Herkes kendi ritminde sahnenin en güzel tarafındadır. Ama duyulmaz onların sesleri. Müzik çok açıktır.
Kendini beğendirmek zorunda hissetmek ne yorucu. Bir çocuğun yüreğinde özellikle çok ağır. İstedikleri gibi giyinmek, istedikleri uğraşlara sahip olmak, istedikleri gibi yürümek kısacası. Tek dertleri keyif aldıkları şeyleri yapmakken aslında. Onlar başkasına ait hayallerin öznesi olma yolunda değiller uzun zamandır. İstekleri bunu kabul eden yüzleri görebilmek, her seferinde sürekli edilen sitemlerin gölgesinde üşümemek.
Bir proje çizer gibi atıyorlar, atıyoruz adımları. Bir üçgenin iç açılarını toplar gibi, bir evin odalarını ölçer gibi, banyoya küveti sığdırır gibi. Bir mühendislik harikası çıkarıyoruz duygulardan, düşlerden, beklentilerden. Proje değerleri taş, toprak, çimento olsa iyi ama değil. Duyguları örüyoruz yukarıya doğru. Kimse kötü niyetli değil elbet, belki konuşulunca çokça da anlayışlı. Bilgisi olmadan. Fikri oluşmadan. Yeteneğine bakılmadan. Kim bilir belki de sorulmadan yapılan kayıtlardan mutsuz onlar. Bir diğerinden, bir diğerine koşmaktan yorgun. Kendi hayallerine ayıracakları zamanı kollar gibi kontrol ediyorlar, gözlerinin bir ucuyla kollarındaki saati. Belki onlar da kendi hayallerini pas geçip, çocuklarına bir ambalaj sunacaklar, orada kazanacaklar kendi hayallerini.
Kodluyoruz her şeyi. Çocuklar üzerinde de. Kızlara pembeyi yakıştırıyor, bale yaptırıp, piyano çaldırıyor, biraz seviyorsa rolleri, drama çalıştırıyoruz. Erkek adam giyiyor lacivert, gri, siyah, oynuyor basketbol, futbol. Biraz kulağı var diye, alınıyor gitar, davul. Vur oğlum davula biraz daha hızlı vur diye tempo tutuyoruz. Kızların saçları hep derli toplu, üstü başı temiz, edebiyatı çok iyi. Erkek çocuğu kabul edilebilir bir salaşlık içinde, matematiğe çok meraklı idi. Bu masal da hep böyle, böyle uzayıp gitti.
Israrcılığımızı onların keyif aldıkları şeyler konusunda oluşturmak ve içimizdeki beklentilerin, aslında sadece bize ait olduğunu görmek, bunu kabul etmek, herkesin işini kolaylaştıracaktır. Çocukların istekleri, ailelerinin beklentilerinin dışındaysa bunu saygısızlık olarak anlamak, olmamalı doğru. Onları hiç istemediği bir kostümün içinde, duymayacağı alkışlarla terk etmemeliyiz.
Sonra aile fotoğrafında o en şık kıyafetini giyip, gülümse diyoruz. Olmuyor işte. Giymiyor zaten. Tutku başka bir şey. Tarif edilmez. O öyle bir içten gelir ki. Zamanı, sayıyı, havayı, yorgunluğu es geçer gider. Verdiğiniz gitarın tellerinden ritim değil ses çıkınca sonra küsmeyin. En özel kutlamanızda kızınızın karpuz kollu elbise giymesini beklemeyin. Herkes kendi yolunda yürüsün.
ZİHNİNİ AÇ
Birisini ikna etmek zorunda kalıp, hiç çok zorlandınız mı? Orada, sizi zorlayan duygunun ne olduğunu hiç düşündünüz mü?
HAYATINI AÇ
Bu hafta birisine en sevdiğiniz şiiri yollayıp, biraz etkileşimde bulunmaya ne dersiniz? Bana da yollayın lütfen.
BİR SORU
Gözlerini kapa ve düşün, hayatınızda değiştireceğiniz ilk şey ne olurdu?