Tehlike kapıyı çaldı
1999 depreminden sonra risk azalmadı, arttı. Depremde toplanma ve çadır alanları imara açıldı.
İstanbul’da beklenen yıkıcı deprem sonrası insanların toplanabilecek alanları kalmadı. İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi’nde 2001 yılında belirlenen 480 adet çadır ve toplanma yerinin yarısı artık yok. Kâğıt üzerinde gözüken 240 adet çadır ve toplanma alanının bir kısmı yapılaşmaya açıldı, üzerinde binalar yükseldi. Yapılaşmaya açılmamış mevcut toplanma yerleri arasında Zeytinburnu ve Bakırköy sahili gibi depremde büyük risk taşıyan dolgu alanları bulunuyor. İstanbullular deprem sonrasında toplanacakları yerleri bilmiyorlar çünkü bu konuda yerel yönetimler tarafından hiçbir şekilde bilgilendirilmediler.
Kaçacak yerimiz kalmadı
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi’nde insanların toplanacağı çadırların kurulacağı 480 nokta belirlendiğini belirtti. 1999 depreminin sıcaklığı devam ederken toplanma ve çadır yerlerinin öneminin fark edilmesi üzerine İstanbul’un boş kamu arazilerinin, parkların, yeşil alanların bu iş için ayrıldığını anlatan Gökçe, gelinen noktada çadır ve toplanma alanlarının yarısının yok edildiğini vurguladı. Gökçe, “Topbaş bu çadır alanları içinde şahıs arazileri olduğunu açıkladı. Şahıs arazileri de var. Ama onlar imara açılmaması gereken yeşil alanlardı. Şimdi o alanlarda imar hareketleri ile rezidanslar yükseliyor” dedi. Gökçe “Madem bir ihtiyacın sonucuydu, bu alanları yapılaşmaya açıyorsanız neden yerine başka alanlar göstermediniz” diye sordu.
Halk bilmiyor
İstanbul halkına deprem sonrası toplanacağı alanların açıklanmadığını belirten Gökçe, İBB tarafından riskli olduğu açıklanan ilçelerde bile böyle bir çalışma yapılmadığını söyledi. Gökçe, depreme dayanıklı yapıların yanında boş alanlara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerek, kamulaştırma hareketleri ile artan nüfusa bağlı olarak yeni boş alanlar yaratılması gerekirken mevcut alanların yapılaşmaya açılmasını eleştirdi. Gökçe, Kadir Topbaş’ı deprem sonrası İstanbul’da insanların toplanacakları yerleri açıklamaya çağırdı.
‘Çadır alanları imar planlarında yok’
Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, 1999 depreminden sonra Afet Koordinasyon Merkezi aracılığı ile belirlenen 480 adet toplanma ve çadır yerinin afet koordinasyon planına işlendiğini, ancak imar planlarına işlenmediğini söyledi. Belirlenen kimi deprem toplanma yerlerinin de sorunlu olduğunu dile getiren Muhcu, “Toplanma alanlarının yarısı bugün itibarıyla iptal edildi. 240 adet kâğıt üzerinde gözüküyor. Depremde toplanma yerleri yapılaşmaya açılırken hatalı olarak belirlenen Zeytinburnu, Bakırköy sahili gibi dolgu alanları planlarda hâlâ toplanma alanı. Yani mevcut 240 toplanma yerinin hepsi bu özelliği taşımıyor” diye konuştu.
‘Türkiye’nin kırmızı kitabı depremdir’
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetimi Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, olası bir İstanbul depreminde afetin yönetilemeyeceğine dikkat çekerek, “Bugün Türkiye’nin kırmızı kitabı depremdir. Türkiye’nin en büyük ulusal güvenlik problemidir. Türkiye bu konuda ulusal ve uluslararası bir seferberliği başlatmak zorundadır. Bunun farkında değiliz. Afetler kriz yönetimiyle çözülemez, kriz yönetimi ilkel yönetim tarzıdır” dedi.
İstanbul’da olası depreme yönelik sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, İstanbul’daki afetin yönetilemeyeceğini “Aramayla, kurtarmayla, ilk yardımla, su dağıtmakla yönetilemez. Beklemek bir intihardır” dedi. “İstanbul’da deprem olursa bize ne kadar zarar verir” diye kendi kendimize sormak gerektiğini belirten Prof. Kadıoğlu, zararı azaltmak zorunda olduğumuzu ve afet yönetiminin kalbinin bu olduğunu vurguladı. Marmara depreminde aslında 20 bin kişinin değil, bir araba fabrikasında çalışan bekçinin düştüğü fay hattında öldüğünü, geri kalan herkesi binaların öldürdüğüne dikkat çekti. Sorumluyu hâlâ yanlış yerde aradığımızı ifade eden Prof. Kadıoğlu “Bizi öldüren cahilliğimiz” dedi.
Bütün bunlar şov
Türkiye’de toplum tabanlı afet yönetimi olmadığını belirten Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Şimdi bizim derdimiz acil durum değil, afet yönetimi. Afetler en kötüsüne hazırlanmaktır. Biz İstanbul depremini bekliyoruz. Ama ne kadar hazırlıklıyız? Hâlâ kurumlar kuruyor, başlığına acil durumlar diyoruz. Acil durum yerel bir olaydır. Yangın çıkar, gider itfaiye onu halleder. Bunun için Ankara’da kurum kurmaya gerek yok. Arama kurtarmayla, müdahaleyle bu problemle baş edemeyiz. 5 bin değil de bin bina çöksün. Bin tane binanın başına, bin tane arama kurtarma ekibi koyabilecek miyiz? Nerede bulacaksanız? Çadırlar, otobüsler, uzay üssü gibi merkezler tamamen gerçek dışıdır, bütün bunlar şovdur. Bunlarla afet yönetemezsiniz.”
Prof. Kadıoğlu, katıldığı birçok toplantıda yurttaşlara, “Sizler birey olarak afete hazır mısınız?” diye sorular yönelttiğini anımsatarak, “Yurttaşlar gibi İstanbul’da depreme hazır değildir” dedi.
İlk 30 dakika önemli
Türkiye’de afet yönetimi konusunda dil ve fikir birliği olmadığını belirten Kadıoğlu, özetle şunları kaydetti: “Önemli olan vatandaşın afete hazır olmasıdır. Valiliğin, kaymakamlığın afete hazır olmasının hiçbir anlamı yoktur. Deprem olduğu an, yalnızsınız. İlk saatlerde ölen ölüyor. 3 güne kadar kimse yok, Kızılay, AKUT, madenciler çok sonra geliyor. Ölümler ilk dakikalarda gerçekleşiyor. Bu ilk 30 dakikaya toplumu hazırlayabilirsek, bunun altından ancak kalkabiliriz. ”
"Riskli semtler" bugünkü Cumhuriyet'te...
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'