DDK'nin SPK raporu

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK), Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) SPK'nın 2006, 2007 ve 2008 yılları faaliyet ve işlemlerinin denetlenmesine ilişkin raporu yayımlandı.

DDK'nin SPK raporu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.03.2010 - 18:16

Raporda, Türkiye'de menkul kıymet stokunun 2008 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 220 milyar dolar düzeyine ulaştığı, aynı dönemde banka varlıklarının toplam tutarının da (yaklaşık 480 milyar dolar) bu rakama eklendiğinde yaklaşık 700 milyar dolar tutarında bir büyüklüğe erişildiği, bunun da Türkiye'deki finansal varlıkların, küresel finansal varlıklar içerisinde ancak binde 3,5 gibi bir orana ulaşabildiği anlamına geldiği belirtildi.

 

"Zaman zaman gerekli dikkat ve özen gösterilmediği tespit edildi"

SPK tarafından, sahip olunan özerklik statüsünün gereklerine uygun hareket edildiği ve özerklik statüsünün Kurum'un faaliyet ve sorumluluk alanı ile ilgili sektörün düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik asli işlevlerin yerine getirilmesinde önemli katkılar sağladığının tespit edildiği kaydedilen raporda, ''Öte yandan, idari ve mali özerklik uygulamasının mali karar ve işlemlerde yolsuzluk veya kamu zararına yönelik belirgin davranışlara yol açmadığı, söz konusu işlemlerin mevzuata uygun olarak yürütülmesi konusunda Kurumca zaman zaman gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, ancak, genel olarak hesap verilebilirlik ilkesine uygun davranışlarda bulunulduğu tespit edilmiştir'' denildi.

Söz konusu nihai tespit ve değerlendirmenin, SPK bünyesinde herhangi bir problemin var olmadığı ya da Kurul'un kendisinden beklenen fonksiyonları tam olarak yerine getirmekte olduğu anlamına da gelmediği belirtilen raporda, şöyle denildi:
''Türk sermaye piyasasının yeterince gelişememiş olmasında ve sermaye piyasasına girecek fonların bir kısmının piyasa dışında kalmasında; sermaye birikimin yetersiz olması, sermaye piyasasındaki fonların büyük kısmının kamu kesimi tarafından kullanılması, şirketlerin genelde aile şirketi hüviyetinde olması nedeniyle sermaye piyasasına girmek istememeleri gibi yapısal sorunların yanı sıra SPK ile doğrudan ilgili bir takım işlevsel sorunların da (denetim süreçlerinin hızlı ve etkili bir şekilde işletilememesi ve piyasayı bozucu işlemlerle mücadelede istenen ölçüde başarı sağlanamaması ya da kamuoyundaki bu yönlü algının değiştirilememesi gibi) etkili olduğu; diğer bir ifadeyle, bu tür eksiklik algılamalarının da piyasanın gelişimine göz ardı edilemeyecek düzeyde zarar verdiği anlaşılmaktadır.
Bu yapısal ya da işlevsel sorunların çözüme kavuşturulmasında başlıca görev ve sorumluluk, SPK'ya aittir. Kurulca bu görevin etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilebilmesi için, öncelikle, iyi işleyen bir kurumsal yapının oluşturulmasına ihtiyaç bulunduğu düşünülmektedir. Ayrıca, kurumun faaliyet alanına ilişkin mevzuatın yeni ihtiyaçlar ve sorunları kapsayacak şekilde yeniden ele alınması ve denetim fonksiyonuna ilişkin kurumsal kapasitenin daha etkin hale getirilmesinin de kurumsal yapı ile ilgili eksikliklerin giderilmesi kadar SPK'nın kendisine verilen görev ve sorumlulukları etkin ve verimli bir şekilde yerine getirmesi açısından önemli ve zorunlu olduğu değerlendirilmektedir.''

 

"Hesapları işlem yasağı getirilen kişilere kullandıran şahıslar"

SPK'nın 2006, 2007 ve 2008 yılları faaliyet ve işlemlerine ilişkin çeşitli tespit ve önerilerde bulunulan raporda, aracı kurumlarda açtıkları hesapları, Kurulca hakkında işlem yasağı getirilen kişilere kullandıran şahıslarla ilgili olarak daha etkili tedbirler alınması gerektiği kaydedildi.

Kurulca yapılan denetimler neticesinde, manipülatif işlemler yaptığı kanaatine varılan kişiler hakkında bir yandan suç duyurusunda bulunulduğu bir yandan da bu kişiler ve birlikte hareket ettikleri tespit edilen diğer kişiler hakkında, Kurul karar organınca ''borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem yapma yasağı'' getirildiği hatırlatılan raporda, şöyle denildi:
''Kurul kararlarının incelenmesinden, hakkında işlem yasağı kararı verilmiş olan kişilerin çok büyük bir kısmının bu yasağı etkisiz hale getirecek şekilde başka kişiler adına hesaplar açtırdıkları ve bu hesapları kullanarak yine manipülatif karakterli işlemler yapmaya devam ettikleri görülmüştür. Bu surette gerçekleştirilen işlemler, hesapların gerçekte kim tarafından kullanıldığının tespitinin zorluğu nedeniyle denetim sürecinin uzamasına ve verimsizleşmesine sebebiyet vermektedir. Kurulca, kendi adına açtırdığı hesabı işlem yasaklı kişilere kullandıran kişilerle ilgili olarak 'hesaplarını işlem yasaklı kişilere kullandırmaması konusunda' bir uyarı yazısı gönderilmek dışında herhangi bir işlem yapılmamaktadır.''

Raporda, belirtilen durumun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla, hesaplarını işlem yasaklı kişilere kullandıran kişilerin, bundan vazgeçmelerini teminen bazı tedbirlerin alınmasının gerektiği değerlendirildiği kaydedildi.

Kurul bünyesinde yürütülen çalışmalarda, konusu suç teşkil eden eylemlere yönelik olarak Denetim Dairesi'nce gerçekleştirilen denetimlerin çok uzun sürelerde tamamlanabildiği ve sermaye piyasasının kendine has koşullarının da etkisiyle bu durumun, denetimlerden beklenen faydanın üretilememesine neden olduğu yönünde kanaate erişildiği dile getirilen raporda, ''denetim sürecinin işleyişinin daha etkin ve hızlı hale getirilmesi'' gerektiği vurgulandı.

 

İstanbul Uluslararası Finans Merkezi projesi

İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Projesi'ne sağlanan kurumsal destek ve kurul merkezinin İstanbul'a taşınmasına dönük çalışmaların devam ettirilmesi gerektiği belirtilen raporda, (İFM) Projesinin, İstanbul'un öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel finans merkezi olmasını hedefleyen bir proje olduğu kaydedildi.

Projenin amacının diğer ülkelerden fon çekmek suretiyle, katma değeri yüksek olan finans sektörünün Türkiye'de büyümesi ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlaması olduğu ifade edilen raporda, ''İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Strateji Belgesi'nde yer verilen hususların, İstanbul'un önce bölgesel ardından da küresel bir finans merkezi olması şeklinde belirlenmiş olan temel amacın gerçekleştirilmesinin önünde var olan yapısal engelleri ortadan kaldırarak, finans sektörünün gelişimi ve bu sayede ülke ekonomisine sağladığı katkının artırılması bakımından önemli katkılar sağlayacağının değerlendirildiği'' anlatıldı.

 

Örtülü kazanç dağıtımı mahiyetli eylemeler

Raporda, örtülü kazanç dağıtımı mahiyetli eylemler tespit edildiğinde, suç duyurusunda bulunulması da önerildi.

Örtülü kazanç aktarımı durumunun tespiti halinde, Kurul tarafından Sermaye Piyasası Kanunu'nun ilgili maddesiyle öngörülen tedbirlerin uygulanması ve bu kapsamda örtülü kazanç aktarımına konu tutarların şirkete iadesinin sağlanması, konunun ceza hukuku yönünden değerlendirilebilmesini teminen suç duyurusunda bulunulmasını engellemediği kaydedilen raporda, aksine, bu tür durumlarda konunun savcılığa intikal ettirilmesinin yasal bir zorunluluk arz ettiği, bu itibarla, Kurul uygulamasının bu yönde değiştirilmesinin gerekli olduğu belirtildi.

 

İhale işlemleri

İhale işlemlerinin yürütülmesinde daha dikkatli davranılması gerektiği de kaydedilen raporda, Kurul'a ait olan ve ekonomik ömrünü tamamlamış bulunan 8 aracın, satılmasına ilişkin ihale sürecinin incelenmesi neticesinde, söz konusu ihaleye ilişkin evraklarda ihale usulüne ilişkin olarak birbirinden farklı ibarelere yer verildiği ve isteklilerden kapalı zarf içerisinde tekliflerin alınması suretiyle başlanılan ihale sürecinin, yönetmelikte yer verilmeyen bir usul olan ''açık artırma'' usulü ile tamamlandığının anlaşıldığı belirtildi.
Kurul'un çalışma merkezinin İstanbul'a taşınmasının gündemde olduğu bu nedenle, Kurul'un sahip olduğu gayrimenkullerin satış suretiyle elden çıkarılması ihtiyacının ortaya çıkabileceğine işaret edilen raporda, ''Ekonomik değeri oldukça yüksek olan bu gayrimenkullerin satışına ilişkin süreçlerde de benzer hataların tekrarlanması, ciddi sıkıntılara sebebiyet verebilecek olup böyle bir durumla karşılaşılmaması adına, ihale işlemlerinin yürütülmesinde mevzuata uyum konusunda daha dikkatli olunması gerekmektedir'' denildi.

Borsada işlem görmeyen halka açık şirketlerin gözetim ve denetiminin daha dikkatli ve özenli yapılması gerektiği de kaydedilen raporda yer alan bazı öneriler şöyle:
-AB Eşleştirme Projesi ve diğer çalışmalar neticesinde hazırlanan mevzuat taslaklarının uygulamaya geçirilmesi sağlanmalı.
-Örtülü kazanç dağıtımına ilişkin mevzuatta yer alan eksiklikler giderilmeli.
-Yatırım fonlarında örtülü kazanç dağıtımına ilişkin mevzuatın yetersiz kalması nedeniyle gerekli yasal değişiklikler yapılmalı.
-İzinsiz olarak yapılan ihraç veya halka arz işlemleri için cezai yaptırım öngören madde yetersiz olup yasal düzenlemenin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
-Yatırımcıları Koruma Fonu, aracı kurumların hisse senedi dışındaki işlemlerinden doğan yükümlülüklerini de karşılamalı.
-Çağrı sistemine ilişkin mevzuat gözden geçirilmeli.
-Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının halka arz sürecine ilişkin sürenin daha kısa tutulması ve hakim ortakların halka arz edilen payları edinmelerinin engellenmesi uygun olacaktır.
-Kurula Kanun ile verilen sermaye piyasası ile ilgili iletişim araçlarının izlenmesi görevinin sınırları belirlenmeli.
-Kurul-Kurum ayrımının, Sermaye Piyasası Kanunu'nda yer alması gerekmektedir.
-Kurul üyelerinin atanması, ikinci başkanın seçimi ve görev süresi biten üyelerin yeniden atanabilmesi konularındaki kurallarda değişikliğe gidilmeli.
-Kurul karar organının gündeminin yoğunluğunu azaltmak üzere bazı tedbirlerin alınmalı.
-Kurul'un ''İlke Kararı'' adı altında gerçekleştirdiği genel düzenleyici işlemlerin hukuki statüleri netleştirilmeli.
-Kurul'un gelir kaynaklarının istikrarlı hale getirilmesi için yasal düzenleme yapılmalı.
-Kurul personelinin statüsüne ilişkin hususlar kanunla belirlenmeli.
-İdari para cezalarının uygulanması konusunda Kurulca alınan ''ilke kararı'' ve bu karara istinaden gerçekleştirilen uygulamalar Kanuna uygun hale getirilmeli.
-Kanun'un 47/I-A-3 maddesinde yapılan suç tanımı, bir tehlike suçuna işaret etmekte olup; suçun oluşup oluşmadığı, ilgili sermaye piyasası aracının fiyatının fiilen etkilenip etkilenmediğinden bağımsız olarak değerlendirilmelidir.
-Çağrıda bulunma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi durumunun devamı süresince, alınacak her bir Kurul kararının ardından bu karara aykırı davranışlar dolayısıyla ilgililere yeni bir idari para cezası kesilmesi gerekmektedir.
-Olağan genel kurul toplantısı yapmayan halka açık anonim ortaklıklara ilişkin olarak Sermaye Piyasası Kanununda yer alan müeyyideler uygulanmalı.
-Mevcut paylarını halka arz eden ancak Kanunda yer alan ihraççı tanımına girmeyenlerden Kurul kayıt ücreti alınmamalı.
-Borsada işlem görmeyen halka açık şirketlerin gözetim ve denetimi daha dikkatli ve özenli yapılmalı.
-Kurul kayıt ücreti, emeklilik yatırım fonlarından da, Sermaye Piyasası Kanunu'na göre kurulan yatırım fonlarındaki uygulamaya paralel şekilde alınmalı.
-İdari para cezaları uygulaması sürecindeki hata ve eksiklikler giderilmeli.
-Elektronik emir iletim sisteminin uygulamaya geçirilmesinde yaşanan türden gecikmelere mahal verilmemeli.
-5018 sayılı Kanun uyarınca Maliye Bakanlığına aktarılması gereken gelir fazlaları konusundaki mevcut uygulama Kanun;a aykırılık teşkil etmekte olup mevzuatın ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yenilenmesi gerekmektedir.
-Taşıt Kanunu ve Damga Vergisi Kanunu ile ilgili yürütülen hatalı uygulamalar, yapılan mevzuat değişikliklerine uygun hale getirilerek gözden geçirilmeli.

 


"RTÜK, 2006-2008 TARİHLERİNDE İYİ YÖNETİLMEDİ"

DDK'NİN BDDK RAPORU


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler