Barış Terkoğlu

İsmi lazım değil!

15 Nisan 2024 Pazartesi

Deterjanla ovuyorsun, çamaşır suyuna basıyorsun lekesi çıkmıyor. Sonunda çöpe atmamak için yer bezi yapıyorsun. Lekeyi lekeliyle temizliyorsun.

Türkiye, günlerce “o”nun verdiği yargı kararlarını konuştu. Bir öyle hüküm verdi, bir böyle. Arada olan oldu. Ülke ayağa kalktı. Neyse ki akıl galip geldi de tablo değişti.

İyi de oturup konuşmamız gerekmez mi? Nasıl oldu da görünen köyler kılavuzlara mahkûm oldu.

Hakkında çok şey yazıldığını, herkesin başka bir şey söylediğini görünce onu yakından tanıyan yargı mensuplarını aradım. Adını yazmıyorum. “o” diyorum. Çünkü malum, Türkiye’de kimi yargı mensuplarını konuşma tabusu var. Ellerindeki gücü kendilerini korumak için kullanıyorlar. Zaten mesele kişi değil, hikâyenin kendisi.

Sosyal medyaya yansıyanları zaten okudunuz. Ötesine geçelim.

KAPATILAN RÜŞVET KONUŞMALARI

İlk hikâyeyi şöyle anlatayım...

Adliyeye bir dolandırıcılık dosyası geliyor. Elbette soruşturmada telefon kayıtları, yazışmalar inceleniyor. Savcı bir de ne görsün! Dolandırıcılık şüphelisinin, “o”nunla dosyasının kapatılmasına dair mesajları var. Devreye adliyeyi yöneten iki kritik savcı giriyor. Dosya kapatılıyor. Aslında olan bitenin HSK’ye iletilmesi gerekirken iletilmiyor. Böylece “o”nun rüşvet aldığı iddiasının olduğu dosya buharlaşıyor.

İkincisi bir başkasından. “O” sadece bir yargı mensubu değil. Adliyede önemli komisyonlarda da görevliydi. Bu seferki olayda bir hâkim, elindeki dosya nedeniyle hatırlı bir kişiyle karşı karşıya geliyor. “Hatırlı kişi”, verilmesi gereken kararı hâkime telkin ediyor. Hâkim, namuslu davranıyor. Kararlarının bağımsız olduğunu, telkin edilen kararı vermeyeceğini söylüyor. Gelgelelim hatırlı kişi, “o”nunla görüştüğünü, çıkması gereken karar konusunda anlaştığını ve söz konusu hâkim istediği kararı vermezse “o”na şikâyet edeceğini söylüyor.

Üçüncü hikâye adliyedeki bir başka mahkemeden. “O”, müdahale etmek istediği bir dava için asliye ceza hâkimi izindeyken “kendisi adına usulsüz yetkiyle iddianame kabulü” yapıyor. Yetmiyor, yönlendireceğini düşündüğü hâkime sık sık telkinlerde bulunuyor. Sonunda sert bir şekilde reddediliyor.

UYUŞTURUCU DAVALARINA MÜDAHALE

Dördüncü hikâye, mahkemesini yakından izleyen bir yargı mensubundan: “Duruşma savcılarının tecrübesiz olmasını isterdi. Özellikle bazı uyuşturucu davalarında beraat mütalaası almak için yönlendirirdi. Eğer dosyada üye hâkimlerden muhalif olan varsa dosyayı karar vermeyerek ertelerdi. Mahkemesindeki hâkimlerden tecrübeli olan bir hâkim onunla bu konularda karşı karşıya geldi. Gelgelelim ‘o’, sürtüştüğü hâkimi, Adalet Bakanlığı’nda bağlantılı olduğu tanınmış bürokrat sayesinde Şanlıurfa’ya sürdürdü.”

Özel hayatıyla ilgili meselelere girmiyorum. Kimi hâkimler için soruşturma konusu olan ve herhangi bir yurttaş için suçun sınırlarında dolaşan olaylar nedense onun için hiç sorun olmamış.

Adı adliye dışında “taksitçi” lakabıyla anılan yargı mensubu “o” hakkında meslektaşlarından dinlediklerimden yazabildiğim kısımlar böyle.

Tanıyanlar keşke hakkındaki soruşturma iddiaları doğru çıksaydı diyor. Belki tanıklarla konuşulur, belki kapatılan dosyaları açılır, belki şikâyetler yeniden incelenirdi...

LEKELİLERE YAPTIRILAN KİRLİ İŞLER

Peki buradaki ana mesele ne?

Elbette kişi meselesi değil. Daha önce de bu köşede defalarca okudunuz. Evet, Türkiye’de yargının kalitesi hep tartışma konusu oldu. Ama son yıllarda özel seçilmiş bazı mahkemeler farklı bir şey yaşadı. Kimi cemaatlerin, kimi partilerin, kimi nüfuzluların istediği kararı aldırabildiği, gerektiğinde kendi kararlarını bile kaldırabildikleri hale dönüştü.

Bu süreçte, siyasi ya da cemaat militanları dışında, yeni bir hâkim tipi belirdi: Geçmişine dair leke taşıyanlar.

Geçirdikleri soruşturmalar yukarıdaki isimlerce kapatılan, haklarında somut iddialar araştırılmayan, görevde kalmalarını bağlantılarına borçlu olanlar.

İşte bunlar birer kullanışlı aparata dönüştü. İstenilen kararı istenilen zamanda veriyorlar. Ülkenin demokrasisi, bağlı olduğu anayasa, uygulamak zorunda oldukları ceza kanunları umurlarında bile olmuyor. Geçmişte verdikleri açıklar, taşıdıkları lekeler, onları kurtaranlara borca dönüşmüş durumda. Haliyle istenilen zamanda istenilen kararı vermekle kalmıyorlar, gerektiğinde aradan yıllar da geçse kendi kararlarını bile değiştirebiliyorlar. Yargının cemaat ve siyaset bağlarından kurtulması kadar, bu lekelilerden kurtulması da önemli. 

İşte benim “o” dediğim kişinin anlaşılamayan ama çok konuştuğumuz kararlarının ardında da bu lekeli hal var. İyi haber ise şu, emin olun “o” gibiler sayıca yargının çoğunluğunu oluşturmuyor.

İnancını, ideallerini, en önemlisi aklını yitirmiş bir sistem ancak lekeli insanların omzunda yükseliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları