Türkiye’de müzecilik!

24 Ocak 2020 Cuma

Türkiye’de kamusal müzeler 450’yi, özel müzeler ise 251’i aştı...

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzelerde, yaklaşık 3.5 milyon eser var. Bunların kaçı yayımlanarak, Türk ve yabancı kamuoyuna tanıtıldı acaba? Hangi müzelerimizin katalogları ya da çeşitli dillerde turistik rehberleri var?

Turizme öncelik veren Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, inşallah bu soruna el atar!

***

Türkiye’nin en eski müzesi, İstanbul Arkeoloji ve (Eski Şark Eserleri, Çinili Köşk müzelerine) de kısaca göz atalım... Müzede, 700-800 bin “envanterlik” eser var. Bunlar arasında 12 bini sergilenecek nitelikli... Yani yeni bir müze boyutunda... Ayrıca 560 bin (antik, İslami, Osmanlı) sikke, 75 bin kadar “çivi yazılı tablet” bulunuyor... “Çivi yazılı tablet” ve “sikke” demek, “tarih” demektir!

Bu üç müzede bu konularda görevli yaklaşık 25-30 kadar “arkeolog-müzeci-etnograf, epigrafist (çivi yazılı tabletler ile eski uygarlık dillerindeki yazıları okuyanlar) ve nümizmat (sikkeci)” var!

***

Müzedeki görevli arkeologlar, müze çalışmaları dışında, bu eski başkentteki kazılara da koşturuyorlar... Nerelere mi?

Bostancı-Küçükyalı, Beşiktaş, Avrasya Tüneli-Yenikapı, Sirkeci, Şehzadebaşı Çatladıkapı, Yenikapı Anadolu yakasında Aydos Kalesi, Bostancı-Pendik Höyüğü, Sulukule, (Ayrıca kent içindeki sit bölgelerinde bina temel kazılarında (yaklaşık 250-300), Cağaloğlu Haliç Köprüsü’nün Eminönü ve Karaköy ayakları...

Peki, bunlar “müzeci” mi, “arkeolog” mu?

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin emekli müdiresi Zeynep Kızıltan, bir yazısında bu kazılardan dolayı İstanbul’u “Dünyada eşi benzeri zor bulunan, yaşayan bir müze kent” olarak tanımlamıştı.

***

Gaziantep Zeugma Müzesi’ni 2018’de 267 bin 552 kişi gezerken geçen yıl bu sayı 340 bin 569’a çıkmış...

Müzede, yaklaşık 150 bin “envanterlik” ve 50 bin “etütlük” tarihi eser bulunuyor... Bunlar öteki müzelerimizde olduğu gibi, müzede görevli arkeolog, sanat tarihçisi, restoratörlere “zimmetlidir”. Kaybolmasından o görevliler sorumludur... Ama bu müzede yaşanan büyük sorunların perdesini salı günü aralamıştık!

Türkçesi ile müzede, “müzeci” olarak görevli bu arkeologlar, sanat tarihçileri, restoratörler de öteki müzelerimizde olduğu gibi, “ambar memuru” konumundadırlar...

Gaziantep Zeugma Müzesi’nde, bu görkemli eserler, topu topu 6 “arkeoloğa (ambar memuruna!)” zimmetli! 200 bin eserin bulunduğu Gaziantep Zeugma Müzesi’ndeki, topu topu 6 “müzeci”, “ambar memurluğu” mu yapsınlar, yoksa “eserleri vitrinlerinde mi” sergilesinler, “yayın” mı yapsınlar, müzeyi gezen Gazianteplileri, öğrencileri mi eğitsinler?

***

Atatürk’ün kurduğu, Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin “ambarlarında (!)”, “envanterlik” yaklaşık olarak 195 bin eser, “etütlük” ise 45 bin parça bulunuyor...

Sergide 5 bin, “ambarlarda (!)” da “sergilenecek” 5 bin eser var! Uzman sayısı yaklaşık 50...

***

“Müzeci” kime denilir? Arkeoloji, sanat tarihi, etnografya alanında eğitim görmüş kişilerdir...

Ancak müzede göreve başlayınca “arkeolog” ve “sanat tarihçisi” unvanlarını kapıdaki askıya asıp bu birikimleri ile içeriye “müzeci” olarak girerler.

Onları, müzenin sergi alanında ve “ambarlarındaki”, tarihöncesinden ve sonrasından “pişmiş topraklar”, “taş” ya da geç dönemlerden “cam”, “mühürler”, “yüzük taşları”, “takılar”, “sikkeler”, “metal eserler” ve hatta “giysiler” beklemektedir.

Bu buluntuları, ziyaretçilere “müze vitrinlerinde uygun ve bilgilendirici biçimde sergilemek” görevi vardır. Başka hangi görevler? Bu eserler hakkında “yayın” yapmak... Toplu gelen öğrencileri bilgilendirip eğitmek... Müze büyüdükçe uzmanlık çeşitliliği de artar...

Günümüzde, en çok turist çeken müzelerimizde bile “müzecilerde” ister istemez “sıradan devlet memuru” algısı gözleniyor!

***

Oysa “ambarlardaki (!)” bu envanterlik eserlerden çeşitli etkinlikler düzenlenebilir...

Örneğin “tematik (konusal)”, “tipolojik (biçimsel)” ve “kronolojiye (tarihsel dizine)” göre çeşitli sergiler yapılabilir.

Amerikalılar, Avrupalılar, Türkiye’den çeşitli eserleri ödünç alıp nasıl ülkelerinde geçici sergiler düzenliyorlarsa aynısı Türkiye’de kentler arası sergilerde düzenlenebilir. Bunun için maddi gücü sağlayacak “sponsor (hami)” sağlanmalıdır. Bu konuda en son örneği Yapı Kredi Bankası, İstanbul’da verdi ve Sagalassos sergisi düzenledi.

***

Müzelerin sanat tarihçisi ve arkeologlar dışında birçok işkoluna ihtiyacı var: Örneğin tarihçi, restoratör, konservatör, mimar, sosyolog, işletmeci, reklamcı, sosyal medya uzmanı, rehberler, eğitmenler gerekli...

Ancak bu hâlâ resmi makamlarca kabul edilmiş değil... En çok turist çeken devlet müzelerimiz bile, sıradan bir devlet dairesi olarak görülüyor. Özel müzeler daha çağdaş... Vakıf müzeleri ise nispeten dünya müzeciliğine yakın olup son yıllarda eğitim rolünü de benimsediler.

Her nedense belediyelerimiz, yerel yönetimler, kentlerindeki arkeolojik çalışmalara ilgisiz ve müzelere seyirci kalıyorlar. Oysa kentteki bu tür çalışmalar Gaziantep’te olduğu gibi turistik gelişmelere yol açar...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları