Özdemir İnce

Tınma Memet!

08 Mart 2020 Pazar

Bizim Çukurova’da Osmaniye-Ceyhan taraflarıyla ilgili olarak Karatepeli fıkraları anlatılır. Pertev Naili Boratav’ın “Az Gittik Uz Gittik” (İmge Kitabevi) adlı kitabını okurken, özellikle “Dam Hırsızı”nda katıla katıla gülmüştüm. Ne var ki kadrosuyla, yandaşıyla iktidar cephesinin konuşmaları, saçmalık hızını geçerek anlam kazanan bu fıkraların pabucunu dama atar.

***

Karatepe Vadisi: Halk arasında Kızıldam, Gökçeköy, Darılık, Menges, Karahan, Kışlak, Kodaz, Andırap köylerinin bulunduğu coğrafyaya verilen genel isimdir.  

Bu bölgede yaşayanlara Adanalılar Karatepeli der. Bu köyler Türkmen, Yörük aşiretlerinden yerleşenlerle kurulmuştur. 

Karatepe bölgesinde yaşayanlar yerleşik düzene geçmiş göçerlerdir. Anadolu şehir-kasaba toplumlarında köylülerin saflığı ve eğitimsizliği üzerine anlatılan eğlendirici fıkralar yaygındır. Karatepeli fıkraları bu türdendir. Bu fıkralar bu bölgede yaşayan insanların saflıklarıyla, gariplikleriyle eğlenmek için anlatılır. 

***

Yukarıdaki satırları anonim bir yerden aktardım. Halk fıkraları hinoğlu hindir. Çift ağızlıdır. Kimseyi aşağılamaz. Alıntıya devam ediyorum:

Karatepeli fıkralarının benzerlerine Türkiye’nin çeşitli yörelerinde de rastlanır. Bu fıkralar ortaklaşa benimsenmiş anlatım kalıpları içinde, kişi ve yer adları yerine ve çağına göre değiştirilip Karatepe’ye özgü renklerle bezenmiştir. Bunlar; Karatepeliler için anlatılan Karatepeli tipi fıkralardır. Türk fıkraları sınıflamasında “Bir bölge halkıyla ilgili olanlar” grubuna girer. Bu fıkralarda Türk köylüsünün kendi kendisini ince, nükteli, mizaha konu etmesini görüyoruz. 

***

Tuz ekme hikâyesi  

Yöre insanları arasında Karahanlılar (Karatepeliler) sözde saf, kafası çalışmaz, hiçbir şeyden anlamaz olarak söylenirler. Bu konuda bir hikâye uydurulmuş ve Karahan köyüne mal edilerek anlatılagelmiştir. 

Oysa yurdumuzun değişik bölgelerinde kafası çalışan, ekonomik ve sosyal açıdan topluma yön veren akıllı ve zeki insanlar için bu tür uydurma fıkra ve hikâyeler anlatılmıştır. Örneğin: Karadeniz’deki Temel ile Fadime, Maraş’taki Ökkeş, Elazığ’daki Gokkoş, Erzurum’daki Dadaşlar için de buna benzer uydurma hikâye ve fıkralar anlatılmaktadır. İlçelerimiz Aladağ ve Kozan civarlarında da Karahan köylüleri için benzer şeyler anlatılmaktadır. 

Ayrıca Karatepe Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı antik çağlardan kalma tarihi bir kenttir. Hititlerden kalma eserlerin sergilendiği bir açık hava müzesidir. Ayrıca söz konusu olan köyün adı ise Karatepe değil, Karahan’dır. 

***

Anlatılan sözde hikâye ise şöyledir:  

“Köylünün biri bir gün kasabaya gider, bir çuval tuz alır. Köyüne geri döner. Tuz birçok alanda kullanıldığı için çabuk biter. Köylüler de ulaşımın zor olmasından dolayı tuz elde etmenin değişik yollarını ararlar. Bu arada köylülerden biri tuzu toprağa eker ve baharı beklemeye başlar. Günler ilerleyip de bahar gelince tarlalarda bembeyaz papatyalar yeşerir. Köylü bunları görünce tuz zanneder ve sevinir. İlgiyle her gün tarlaya giderek papatyaları (tuz) kontrol edermiş. Bir gün papatyalara sineklerin konduğunu görür, asıl hikâye de bundan sonra başlar. 

Ertesi gün telaşla olayı arkadaşlarına anlatır ve bir çözüm bulmalarını ister. Sabah olunca iki arkadaşıyla beraber ellerinde av tüfekleri tarlaya giderler. Amaçları tuza (papatya) konan sinekleri avlamak ve tuzu korumaktır. Bu arada köylülerden birinin alnına bir sinek konar. Köylü sessizce işaret ederek alnını gösterir. Diğer usta avcı da nişan alarak ateş eder ve sineği öldürür, tabii bu arada köylü arkadaşını da vurup öldürdüğünü görür. Kendi kendini teselli etmek için bir sizden, bir bizden diyerek beklemeye devam eder.”

***

Coğrafya öğretmeni İbrahim Sert’in derlediği fıkra böyle bitiyor. Benim bildiğim öykünün sonu şöyle: Köylü ateş etmeden önce arkadaşına “Tınma Memet!” diye bağırır. Memet yere düşünce de sinek ordusuna dönüp “Bir sizden bir bizden!” diyerek kostaklanır. Teşbihte hata olmaz derler: Suriye’de şehit düşen yiğitlerimizin tesellisi olarak, “Biz de 999 rejim askeri öldürdük!” diye böbürleniyorlar.

Şehide karşılık herhangi bir bedel yoktur. Bunun en iyi tanımını bir şehit anası yapmış: “Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecek!...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları