Özdemir İnce

Alçakgönüllü uygarlık

05 Mayıs 2020 Salı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 22 Nisan 2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Alçakgönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı” başlıklı yazısı hem kendisi, hem CHP, hem de Türkiye için son derece önemlidir. Özellikle de ilk iki bölümü. İlk iki bölümde bir zihniyetten, bir dünya görüşünden söz ediyor. İlk iki bölüm 1923-1950 Cumhuriyeti’nin ruhuna, zihniyet yapısına (hatırlatmalı) bir gönderme. Günümüz dünyasının demokratik ve cumhuriyetçi etika süzgecinden geçirilmesi. Üçüncü bölüm ise barbarlar tarafından yağmalanıp kötürüm hale getirilen Devrimci Cumhuriyet için restorasyon programı.

Yapması gerekeni epeyce gecikmeyle yapmış olsa bile Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu girişiminden dolayı kutlamak gerekir.

***

“Alçakgönüllü bir uygarlık” kavramı, günümüz dünyasına meydan okuyan hem romantik, hem felsefi boyutları olan bir içeriğe sahip. Marx’ın “dünyayı değiştirmek” önerisi sadece filozofları değil aynı zamanda siyaset önderlerini de kapsar ve onları işaret eder. Bu işareti algılamış iki lider vardır: Mustafa Kemal ve Lenin. Ancak artık dünyayı değiştirmek de yetmez, şair Arthur Rimbaud’un önerdiği gibi insanı da değiştirmek gerekir. İnsanı değiştirmek, daha doğrusu insanın değişmesi, tarihsel bir süreçtir: Darwinci toplu evrimin sonucudur. Sadece maddi değişimler ve devrimler bu evrime müdahale edip katkıda bulunabilir.

Batı tarihi, toplum ve insan yapısı, ekonomisi, zihniyet yapısı bu doğal süreçte oluştu. Doğa, bilim ve devrimler bu oluşuma katkıda bulundu. Ancak ekoloji değişirken insanlar aynı oran ve aynı doğrultuda gelişmedi.

***

1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti hem Marx, hem Arthur Rimbaud anlamında tarihin en büyük devrimidir. “Alçakgönüllü uygarlık”a giriş kapısıdır. Amaç ve nesnesi çağının çağdaşı devlet, toplum ve bir insandır. 1923 Cumhuriyeti’ne bu perspektiften bakmak zorundayız. Armudun sapını, üzümün çöpünü bırakın, 1923 Cumhuriyeti’nin yaptığı DNA operasyonuna hayranlıkla bakın! İşin ustalarının yaptığı gibi. Bu damar, bu tohum yaşıyor: Tıpkı Anadolu’nun dirilen 7 bin yıllık siyez buğdayı tohumu gibi…

***

Cumhuriyet sanayileşme ile köylü toplumunu dönüştürmeyi amaçlamıştı. Bunun için ülkeyi bir evrim alanına (laboratuvarına) dönüştürmüştü. Sanayinin kurulması için sermaye kadar (belki de ondan daha fazla) çağdaşlaşmış insana gereksinim vardı. Bunun için ise sağlıklı ve eğitimli insan zorunlu ve zorlu bir koşuldu. Yasaları olan, anayasaya dayalı sağlık ve öğrenim reformları yapıldı. AKP’nin Saray hükümeti, debelendiği Covid-19 bataklığından kurtulabilirse, bu, Cumhuriyetin sağlık reformundan ne kaldıysa onun sayesinde olacak.

Anladığım kadarıyla, Kılıçdaroğlu’nun aradığı “Sosyal Devlet” cenneti, 1923 Cumhuriyeti’nin kalıtında duruyor: Kazı ve restorasyon gerekiyor.

***

Devletin “sosyal” olması için, ekonominin sosyal olması gerekir. Yani vahşi kapitalist olmaması gerekir. Kapitalist düzenin bireye dönüştürdüğü insanın tekrar insana dönüşmesi gerekir: Bireyin insana, bireyciliğin insancılığa dönüşmesi. Yani kökten bir mutasyon. Özgürlüğü bireyin mülkiyet hakkına indirgemeyen bir özgürlük anlayışı. Tam tersine paylaşımcı ve dayanışmacı bir anlayış. Yani R.T.Erdoğan’ın İslamcı doğmasıyla (1) çelişen bir anlayış. Erdoğan’la birlikte bu doğmalar da gider.

***

Evrensel neo-liberal anlayışın sosyal adalet düzenine dayalı sosyal ekonomi, toplum ve devlet anlayışına (yapısına) evrilerek dönüşmesi mümkün mü? Bunu bir hastalık salgını sağlayabilir mi? Neden mümkün olmasın? Bunun için ABD’ye belki 100 yıl gerekir. Belki de daha fazla. Avrupa’da daha az, eski sovyetik blokta çok daha az. Dünyanın geri kalanında ne olur? Buralarda olacaklar, ABD, Avrupa ve eski sovyetik ülkelerde olacaklara bağlı. Ama Türkiye dışında…

***

Evet, Türkiye dışında: Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi bir sosyal devlet (sosyal devletler) yaratmak için dünyanın bütün demokratları birleşebilir mi? Tamamı olmasa da bazıları birleşebilir. Diyelim ki dünyanın bütün demokratları birleşemedi. Ne gam! Türkiye’nin önünde, barbarca müdahalelere karşın ayakta kalan sağlık ve eğitim bedava (parasız, meccani) bir tarih ve deneyim var. İktisadi devlet teşekkülleri pratiği var. Bizim 1940’larda ilkokulda öğrendiğimiz devletçilik tanımı var: Özel sermayenin yapamadıklarını devletin yapmasına devletçilik denir.

Türkiye’nin önünde, iflas etmiş bir sağcı hükümet anlayışı ile ebleh ve çağdışı sağın mirasını yediği Cumhuriyetin insancıl ve sosyal devleti. Türkiye’nin işi zor değil!  

------------------------------------------------------------------------------------

(1) Kuran: Nahl 71, 75; Nisa 32, 34; İsra 21, Zuhruf 32.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları