Olaylar Ve Görüşler

Sağlıkçılar insandır

27 Mart 2020 Cuma

PROF.DR. Çağatay Güler 

Halk sağlığı uzmanı

Sistemdeki olumsuzlukları gidermekle görevli olanların her fırsatta hekim ve sağlık personelini suçlaması aslında hedef saptırmaya yönelik kurnazca bir oyundan başka bir şey değildir.

Hastalık, ağrı ve acı herkesi kim olduğuna bakmaksızın etkiler. Böbrek taşı, zengini de yoksulu da güçlüyü de güçsüzü de aynı biçimde kıvrandırır. Böyle durumlarda hekimin onları ağrılar içinde görmesini bile “egolarına saldırı” sayanlarda hekimlere yönelik bilinçaltı bir kızgınlık oluşabilmekte. Özellikle güç sahiplerinde daha çoktur böylesi durumlar. Ancak bu kızgınlık hiçbir ülkede bizim ülkemizdeki gibi bir hekim ve sağlık personeli düşmanlığına dönüşmemiştir. Kimi zaman hekimler “Vatandaşın canına kasteden canavarlar!” olarak gösterildi. Koşullandırılmış kalabalıklara kendileri için çalışanları düşman belletmek kolaydır. Kimi yerlerde güç ve yetki sahipleri kulaktan dolma bilgiyle yaptıkları düzenlemelerin hatalarını hekim ve sağlık personelinin üzerine yıkabiliyorlar. Kimileri vatandaşı hekimlere karşı kışkırtmayı iş edinebiliyor.

Kurnaz oyun

Sonuçta bazıları hekim ve sağlık personelini sistemin temsilcisi olarak görmekte ve sistemden yediği tekmenin acısını onları döverek, yaralayarak, öldürerek çıkarmaya kalkışmakta. Onların da sistemin mağdurlarından olduğu aklına bile gelmemekte. Bu olumsuzlukları gidermekle görevli olanların her fırsatta hekim ve sağlık personelini suçlaması aslında hedef saptırmaya yönelik kurnazca bir oyundur. Bir zamanlar hastalarımız vardı. Çok iyi bilirdik hastalıklar aynı olsa bile insanları, çevreleri, özellikle sosyal çevreleri ile birlikte ele almamız gerektiğini. Çağlar öncesinden hekim ustalar tek cümlede özetlemişlerdi: “Hastalık yok, hasta vardır.” Şimdi öykü ve muayeneyi zaman kaybı sayan hekimdışı yönetim anlayışı hâkim oldu bütün dünyada. Artık ne hasta var, ne hastalık, kimi sağlık kurumlarının “müşterileri” var. Müşteri varsa “Müşteri memnuniyeti” esastır. Hasta müşteri olduğunda koruyucu hekimlik kalkar. “Hastalan gel, paran kadar bakayım”a döner iş. Geri kalmış ülkelerde yozlaşmanın, yozlaştırmanın gerekçesi olarak gösterilen “halk bunu istiyor” uydurması artık sağlık sistemini de yönlendirmektedir. “Halk hemen reçete istiyor! Halk karmaşık elektronik bip biplerle büyülenmek istiyor! Halk belirti hekimliği istiyor” denmekte.

Anlayış gerek

Hekimler “kendini kurtar” duygusu pompalanarak daha büyük açmazlara itilmeye çalışılmakta: Sadece müşteriyi memnun et! Teknolojinin arkasına sığın... Sen kendini kurtar! Oysa onlar da uykusuzluğa herkes kadar dayanır, yorulabilir ve hastalanabilirler. Fizyolojileri başkalarından farklı değildir. Onlar da solunumla oksijen alırlar ve havasız ortamlarda bunalırlar. Onlar da yemek yer, su içer ve tuvalete giderler. Soğukta üşür, sıcakta terlerler. Kimi zaman uykudan uyandırıldıklarında kafalarını toplayabilmeleri için bir süre gerekir. Hiç olmazsa yüzlerini yıkamaları anlayışla karşılanmalıdır.

Anlayın artık

Onların dişleri de başkalarınınki gibi ağrır, onlardan daha fazla bel ağrısı çekerler. Onların da mideleri bulanır ve kusabilirler. Hekimler ve sağlık personeli de çocukları, anababaları hastalandığında başkaları gibi endişelenir, durumlarını merak ederler. Onlar da kira, elektrik ve su faturası öderler, onlar da her şeyi para ile satın alırlar. Üstelik bilgilerini güncel tutabilmek için tıp kitaplarını birkaç yılda bir yenilemek zorundadırlar. Anlayın artık: Sağlıkçılar insandır...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları