Ebru Kılıçoğlu

Terazi

28 Eylül 2020 Pazartesi

Temkinli ve tedirgin... Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin ilk 30 dakikası, tarafların birbirlerini tartması, rakibini anlamaya çalışması ve yapabildiği kadar oyunu rakip sahaya itmeye çalışmasıyla geçiyor. Biri öbürüne pek de baskın gelmiyor bu tartma sonucunda. İtişmeden de kimse galip gelemiyor. Kalelere gidemiyor bu nedenle iki takım da. Futbol oynamaktan ziyade futbol oynatmamak üzere geçiyor ilk 30 dakika. Oyun sonunda oturduğunda, nispeten daha baskın çıkan taraf Galatasaray oluyor. İki tarafın da şutları var ancak hiçbirisi “net pozisyon” tanımına girmiyor. Galatasaray’da, sezona iyi başlayan Taylan dikkat çekerken, Fenerbahçe’de Sosa’nın takıma alışmak için zamana ihtiyacı var gibi gözüküyor. 30. dakikadan sonra oyuna ağırlığını koyan taraf Galatasaray oluyor. Tabii pres yapan, rakibi yıpratan, çok baskın bir üstünlük değil bu. Sadece oyunlarını rakibe kabul ettiriyor ve rakip kaleye biraz daha etkili geliyorlar.

Her ne kadar bu tablo ikinci yarı için Galatasaraylıları umutlandırsa da 46. dakika tamamen Fenerbahçe’nin baskısıyla başlıyor ve bu tablo Fatih Terim’in 3 oyuncu birden değiştirerek oyunu nispeten “güncellediği” 70. dakikaya kadar da böyle devam ediyor. Bu 25 dakika boyunca, Galatasaray, takım olarak lig başından beri yaptığı doğruları rafa kaldırıyor. Tüm konsantrasyonunu rakibinin yoğun olmayan ama ısrarcı baskısına karşılık vermek için harcıyor. İki takım adına da oyunun genelinde “oynama ama oyunu boz” anlayışı hâkim. Bu da mücadelesi yüksek olsa da futbol açısından pek de keyifli olmayan bir maç izlettiriyor. İlk yarısı Galatasaray, ikinci yarısı Fenerbahçe ağırlığında geçen maçta son düdükle terazinin dengesi bozulmuyor. Puanlar iki tarafa eşit dağılıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Koltukta rahat 22 Nisan 2024
Kazanç ve kayıp 16 Nisan 2024
Hamur 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları