Barış Doster

Aşı savaşı, teknoloji savaşı, diplomasi savaşı

26 Aralık 2020 Cumartesi

Devletler, dış politikadaki rekabette, tüm imkân ve kabiliyetlerini seferber ederler. İktisadi, siyasi, askeri, toplumsal, kültürel, bilimsel, teknolojik, sanatsal ve daha başka alanlarda, tüm güçleriyle mücadeleye odaklanırlar. Bu öncelikle, ölçek büyütme, hedefe ulaşma, rakiplerine karşı üstünlük kurma mücadelesidir. Aynı zamanda işin algı boyutu, tanıtım yönü, propaganda kısmı vardır. Özellikle Soğuk Savaş sonrası yaygın dolaşıma giren, siyasetbilimi, uluslararası ilişkiler, iletişim alanlarında son yıllarda üzerine hayli çalışma yapılan yumuşak güç, akıllı güç, kamu diplomasisi gibi kavramlar meselenin bu boyutuna ilişkindir.  

Salgınla mücadelede tıbbi yönünü tartıştığımız aşıların bir de bu yönü var. Çünkü ülkelerin savaştığı, rekabet ettiği, birbirlerine karşı üstünlük kurmaya çalıştığı yerler sadece muharebe meydanları, müzakere masaları, ikili ve çokuluslu zirveler değildir. Olimpiyatlar, dünya şampiyonaları, yarış pistleri, konser salonları, bilim, patent, sinema, müzik ödül törenleri, araştırma laboratuvarları da uluslararası rekabete sahne olurlar. Örneğin; sırtında milli formasıyla koşan bir atletin sadece gücü, hızı, disiplini, çalışkanlığı konuşulmaz. O aynı zamanda ülkesinin tıptaki, genetikteki, beslenmedeki, ilaçtaki, pist teknolojisindeki, spor malzemesi üretimindeki gelişmişliğini, kapasitesini, başarısını da temsil eder.  

O nedenle klasik diplomasi devletten devlete yapılırken; cumhurbaşkanları, başbakanlar, dışişleri bakanları, diplomatlar eliyle yürütülürken; kamu diplomasisi, halktan halka yapılır. Amaç, muhatap ülkenin, hedef ülkenin kamuoyunu etkilemektir. Kamu diplomasisi aktörleri de sanatçılar, yazarlar, sporcular, bilim, kültür, iş insanlarıdır öncelikle. Elbette kamu diplomasisinin başarılı olması için perde gerisinde devletin planlaması, yönlendirmesi, eşgüdümü, mali desteği gerekir. Ancak bunu yaparken devlet öne çıkmaz. Geride durması gerekir.  

AŞI TARTIŞMALARI VE ÖTESİ  

Son haftalarda çok yoğun tartıştığımız aşıların, tıbbi, biyolojik, kimyasal yönü yanında ekonomi - politik, endüstriyel, teknolojik, diplomatik boyutu da var. Çünkü en etkili aşıyı bulan ülke, diğer yönleri yanında, aynı zamanda kamu diplomasisi alanında büyük bir başarı yakalayacak. Bilim ve teknolojideki iddiasını, başarısını dünyaya kanıtlayacak. Bilim kurumlarının, araştırma kuruluşlarının, üniversitelerinin, yüksek teknoloji enstitülerinin, Ar - Ge merkezlerinin tanıtımını, reklamını yapacak. Büyük bir politik, ekonomik başarıya imza atacak. Dışsallık yaratacak. Yani, bir taşla çok kuş vuracak. 

Gönül ister ki, bu iddialı yarışta bilim insanlarımız, üniversitelerimiz önde koşsunlar. Bayrağımızı göndere çektiren, İstiklal Marşımızı okutan sporcularımızla övündüğümüz gibi, bilim insanlarımızla da övünelim. Aziz Sancar gibi hocalarımızın sayısını çoğaltalım.  

Peki, bu iş kolay mı? Elbette değil. Akıl ve bilimden uzaklaşarak, üniversiteleri ve bilim insanlarını aşağılayarak ve sıradanlaştırarak yapılacak bir iş hiç değil. Bilinç gerekiyor. Planlama ve eşgüdüm gerekiyor. Kararlılık ve süreklilik gerekiyor. Ulusal bir uzlaşı, milli bir seferberlik gerekiyor.  

Bunlara sahip olmak için de, öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda, bilimin ışığında yürümek gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları