Adnan Binyazar

Köy Enstitüleri

21 Şubat 2020 Cuma

Cumhuriyet döneminin en etkin okullarından biri olan Köy Enstitüleri 1937 yılında kuruldu. Demokrat Parti 1950’de iktidara gelir gelmez yoksul halk çocuklarına eğitim kapısını aralayan bu okulları 1954 yılında öğretmen okullarına dönüştürerek eğitimdeki iyi bir gelişmeyi köstekledi.  

Anadolu’nun en uzak köylerinin bile öğretmen gereksinimini karşılayan Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı bu yıl 83’üncü yılı kutlanacaktı. Ama aydınlığa açılımın söz konusu olduğu her dönemde boşluğu duyulan Enstitüler gündemin başına oturtulmuştur.   

Üç örnek!

Ölümünü, köklü düşünceleriyle diri kılan Uğur Mumcu, şu saptamasıyla bugün de aramızda!      

“Kemalizmin bağımsız toplum, özgür yurttaş yaratma amacı terk edilerek, İkinci Dünya Savaşı sonrasının gelişmeleri ile de biçimsel demokrasiye doğru eğilimler arttı. Bu devrenin en önemli ve ilginç olayı 1937’de Köy Enstitülerinin kurulmasıydı. Köy Enstitüleri, tüketici eğitimden üretici eğitime geçilerek toplumun yeni baştan örgütlenmesini amaçlayan bir ‘kansız ve sessiz’ devrimdi. Bu girişim egemen çevrelerin baskısı ile önlendi ve Enstitüler kapatıldı.” 

Yaşam süreçlerle sınırlıdır. Düşüncenin süreci ise sonsuzluktur.  

Yazar Alper Akçam, Çankaya Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nce düzenlenen bir etkinlikle, “Köy Enstitüleri Forumu”nun gerçekleştirileceğini belirtirken, aydınlatıcı iletisiyle “Hasanoğlan Eğitim ve Üretim Üniversitesi”nin temelinin atılma sürecinin başlatıldığını duyuruyor.    

Bir atılım haberi de 21 Kasım 2019’da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan geldi: “İstanbul’da çeşitli bölgelerde, 5 adet Köy Enstitüsü kuracağız. Her bir Köy Enstitüsü, en az 1000 dönüm alanda olacaktır. Her yaştan insan, burada eğitim alarak 1 senede mezun olacaktır.” 

Bu, bozulan eğitimimizin düzene gireceğini gösteriyor.  

Ömür Kurt     

2017 Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nın “yılın çocuk kitabı” ödülünü “Yaban Ördeği Ailesinin Göç Yolculuğu” adlı dosyasıyla kazanan genç yazar Ömür Kurt’un,  Köy Enstitülerini konu edinen Karaca ve Mucizeler Köyü adlı (Doğan Egmont) çocuk romanı, yazın dünyamızda önemli bir gelişme sayılmalı.  

Bugüne değin, nice yazar, seçtikleri ilgi çekici konuları, estetik düzeyi yüksek dilleriyle çocuğun kişiliğini geliştirecek romanlar, öyküler yazmıştır. Kurt, Karaca ve Mucizeler Köyü adlı romanıyla konu seçimiyle, üslubuyla bu geleneği sürdürüyor. Sanırım bu, düzeyi düşük kuru anlatımlı, daha çok yabancılara özenilerek kargacık burgacık adlarla özgün kılınmak istenen yapıtların önünü bir ölçüde de olsa kesecektir. 

Mucizeler Köyü

Ömür Kurt, ödüle değer bulunan Yaban Ördeği Ailesinin Göç Yolculuğu romanında kuşlardaki örgütlenmeyi konu seçerek bunun gelişmiş örneklerinden birini vermişti. Karaca ve Mucizeler Köyü’nde de Köy Enstitülerini örnek göstererek, konuyu, öğretmeninden yöneticisine toplumsal sorumluluk bilinci üzerinde yoğunlaştırıyor.   

Karaca ve Mucizeler Köyü, üretmenin bir yaşam biçimi olduğu, yaparak öğrenmenin yetenekleri geliştirerek insanı yaratıcı kıldığı, emeğin, bozkırı bile çiçeklendirecek denli etkili olduğunu savunuyor. O dönemleri yaşamamış olsa da, Köy Enstitüsü denen bu “eğitim mucizesi”ni aklın ışığında gerçeğe dönüştürerek tanıtıyor.  

Anlatının temel aracı dildir. Dile, üretilen kavramlarla işlerlik kazandırılır. Bu bağlamda sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek yerli yerinde kullanmak anlatının temel amacıdır. 

Kurt’un romanları, içeriği, yarattığı dil düzeyiyle çocuk yazınımıza bir armağan sayılmalı.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları