Erdal Atabek
Erdal Atabek erdalatak@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İçgüdü toplumu...

09 Kasım 2015 Pazartesi

Bütün canlılar, -elbette insanlar daiçgüdüleriyle doğarlar.
İçgüdüler canlıların hayatta kalma ve türlerini sürdürme programlarıdır.
Üç temel içgüdü; korunma, beslenme, çoğalma içgüdüleridir.
Korunma içgüdüsü; tehlikelerden kaçınma, kendini koruma donanımı ile çalışır. Bu donanımın en işler sistemi “korku”dur.
“Korku”, bizi tehlikelerden koruyan bir sistemin aracı olduğu halde kimi zaman aşırı korku ile panik tepkisine dönüşür ve kişiyi şaşırtır. Korkunun yön değiştirmesi kişiyi stres reaksiyonuna sokar, bu durumda da şaşıran kişi beklenmedik işler yapabilir.
Beslenme içgüdüsü de çağımızda işsizlik, parasızlık, çaresizlik biçimlerinde aç kalma korkusuna yol açar.
İçgüdüsel insan, sürekli olarak korkusunu yatıştıracak bir güven kaynağına, beslenmesini güven altına alacak bir duruma zorunludur.
Sürüleşme, içgüdüsel insanın, tıpkı sürü canlıları gibi birbirine bakarak, birbirine yaslanarak yaşamasına yol açar.
Sürü insanı bu sürüleşmede korunma ve beslenme güvencesini bulur. Bu koşullar onun çoğalmasına da fırsatlar yaratır.
Kabileler, aşiretler, cemaatler tarih boyunca böyle oluşmuştur, günümüzde de bu nedenlerle kimi toplumlarda sürer.

***

Binyıllar, yüzyıllar insanlar bu topluluklar biçiminde yaşadıktan sonra daha örgütlenmiş topluluklar oluşmuştur.
Ticaret, kentleşme, eğitim, okuma yazma, hesaplama, ötekilerin dillerini öğrenme gibi yollarla bireyler artık kendi içgüdülerini yönetir duruma gelmişlerdir.
Uygarlık, içgüdülerini yönetme aşamasıdır.
Kişinin kendi içgüdülerini yönetmesi için “düşünen akıl” ya da “bilinç” dediğimiz “olguları işleyebilen zihin”lere gereksinmesi vardır.
“Düşünen akıl”, şu soruları sorar ve bunlara yanıtlar arar:
Ben kimim, neredeyim, ne yapıyorum, neden yapıyorum?
Yaptıklarımın ve yapmadıklarımın sonuçları nelerdir?
Beni, bizi etkileyen nelerdir ve bizim için yararlı mıdır?
Yaşam nasıl biçimleniyor, bunda benim payım nedir?
Hayatımı nasıl daha iyi bir biçime sokabilirim?
Sorumluluklarım nelerdir, bunlara nasıl sahip çıkabilirim?
Böylece yetkinleşen kişi “bilinçli birey” olabilir.
“Bilinçli bireyler”in toplumu da bencillikten uzak örgütlenmeler ile içgüdüsel gereksinmelerine toplumsal karşılıklar yaratırlar.
“Korunma içgüdüsü”, insan haklarının sağlanmasıyla, adalete dayalı hukuk sistemiyle, eşitliğe dayalı vatandaşlıkla, güvenli toplum yapısıyla sağlam bir zemine yerleşir.
“Beslenme içgüdüsü” de toplumda herkese çalışma olanağı sağlanmasıyla, insanların eğitimlerine, yeteneklerine, becerilerine uygun işlerde çalışmalarıyla, adil ücret uygulamaları ile güvence altına alınır.
Çoğalma içgüdüsü de sistemin içinde doğal eğilimleri sosyal yapıyla bağdaştıran düzenlemelerle gerçekleştirilir.
Gelişmiş toplumlar işte bu zeminde sosyal yapılarını sağlamlaştırır, ekonomik sistemlerini sürdürürler.
Elbette kapitalist sistemin sömürüsü değişik ölçeklerde sürer ama gelişme düzeyi bu sömürüyü katlanır kılar.
Gelelim bizim toplumumuza!

***

Biz, toplum olarak “içgüdü toplumu” olmaktan kurtulup “bilinç toplumu” aşamasına gelemedik. Sorunumuzun temeli budur.
“Bilinçli bireylerimiz” elbette var. “Bilinçli topluluklarımız” da var. Ama henüz “bilinçli toplum” değiliz.
Eğer olabilseydik, ne aşiretlerimiz olurdu, ne kabilelerimiz, cemaatlerimiz olurdu ne de içimizden çıkan birisinin diktatör olmasına izin verirdik.
Bu toplumsal oluşumların temeli, “içgüdü toplumu” olmamızın sürüp gitmesidir.
Elbette, toplumsal oluşumlar da bir toplumun üretim biçiminin, bu biçimin yarattığı üstyapı kurumlarının ona bağlı yapılaşmalarıdır. Marx burada çok haklıdır ve analizleri gerçekleşmektedir.

***

Şimdi, “1 Kasım seçimleri neden böyle oldu”nun yanıtı da buradadır.
Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında AKP, hükümetiyle, partisiyle toplumda hem sosyal hem ekonomik korku yaratmış, içgüdüleri etkileyerek “bu korkulardan kurtulmanın yolu bizi seçmenizdir” sözünün altını çizmiştir.
Akla ve bilince seslenen CHP içgüdülere ulaşamamış, heyecan yaratamamıştır.
MHP, başkanları Devlet Bahçeli’nin yanlış tutumuna uymanın kurbanı olmuştur.
HDP’yi ise Kandil ve PKK her türlü zarara uğratarak AKP’nin kucağına atmıştır. HDP’nin barajı aşması olağandışı bir sonuçtur.
Olayın özü “İçgüdü '54oplumu”nda yatmaktadır.
İlgilenenlerin bilgisine sunulur...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları