Çiğdem Toker

‘Uçamayan’

01 Ağustos 2015 Cumartesi

Suruç katliamının ardından tırmandırılan şiddet sarmalı, peş peşe yitirilen evlatlar ve toplumsal psikolojiye hâkim olan kaygı ile birlikte Türkiye, hızla ekonomik istikrarsızlığa da yaklaşıyor.
Her gün şehit haberleriyle sarsıldığımız, 6 milyon seçmeni temsil eden bir muhalefet partisinin yöneticilerinin ceza kovuşturmasına muhatap olduğu, parti kapatmaların konuşulduğu, 7 Haziran seçim sonuçlarını rafa kaldıran bu kaos ikliminin, ekonomide şahane sonuçlar yaratmasını kimse beklemesin.
Uyarılar gelmeye başladı.
The Economist’in son sayısında yatırımcıların Türkiye konusunda fazlasıyla gergin olduğunu anlatan önemli bir makale yayımlandı.
Yazının başlığındaki “uçamayan” da, derginin Türkiye’nin görünümünü anlatmak için seçtiği sözcük.
Türkiye’nin 2001 krizinden IMF programıyla çıktığı ve peşi sıra iktidar olan AKP’nin ekonomi alanında gerçekleştirdiği “reformların” özetlendiği makalede, bugün Türkiye’nin uzun bir süredir “en kırılgan gelişmekte olan ülkeler”den biri olarak tanımlandığı anımsatılıyor.
Yavaşlayan büyüme, yüksek işsizlik, düşük tasarruf oranları ve yüksek cari açık gibi hepimizin bildiği temel sorunlar sıralanıyor.

Eylüle dikkat
Ancak makaledeki asıl can alıcı uyarı, özel sektör borçluluğu konusunda.
Özel sektördeki aşırı borçluluğun yarattığı tehlike, Fed’in faiz oranlarındaki arttırım beklentisi ile ilişkilendiriliyor.
Amerika’daki faiz arttırımının gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışına yol açabileceği hatırlatılıyor. En önemlisi de “kriz korkusu” olarak nitelenen bu tatsız olasılığın tarihi olarak da eylüle dikkat çekiliyor. Gerçekten de Fed’in sonbahar ayları için beklenen faiz arttırımının, sermaye hareketlerini gelişmekte olan piyasalardan gelişmiş piyasalara yönelteceği bir süredir analiz ediliyordu.
Türkiye açısından bu riski azaltacak temel değişkenin, seçimlerin ardından fazla zaman kaybetmeden kurulacak bir hükümet olabileceği de.
Ancak Türkiye’nin neredeyse iki aydır geçici hükümetle yönetilmesi yetmiyormuş gibi, şiddetin egemen olduğu bu kaos ortamında, erken seçim senaryolarının güçlenmesi, aylardır tartışılan bu risk faktörünü bugün daha keskin bir hale getirmiş durumda.
Özellikle finansal olmayan işletmeler arasında artan döviz borçluluğu bir vaka.
Fed faiz arttırımının beklendiği sonbahara fazla bir zaman kalmadı.
Buna bir de olası bir erken seçim kararı ve peşi sıra zorunlu olarak hazırlanacak “geçici bütçe”yi eklediğinizde, ortaya ülkeyi yöneten ve yönetecek olanların şapkayı önlerine koyup bir daha düşünmesi gereken bir tablo çıkıyor. Temel soru ise şu:
“Türkiye ekonomisi ani bir sermaye çıkışını kaldırabilir mi?”
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları