Ergenekon Davasının Siyasal ve Sosyal Etkileri

13 Kasım 2008 Perşembe

Geniş gözaltılara ve tutuklamalara yol açan her dava, istese de istemese de siyasal ve sosyal etkiler yaratır.

Ergenekon davası ise zaten doğrudan doğruya Başbakan tarafından siyasallaştırılmıştır.

Başbakanın Ben Ergenekonun savcısıyımsözleri, davayı açıkça siyasallaştıran bir beyandır.

Bu sözlere Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının O halde ben de Ergenekonun avukatıyımbiçiminde yanıt vermesi, davanın siyasallaşmasının ek bir göstergesidir.

***

Davanın hukuksal açıdan değerlendirilmesi hiç kuşkusuz hukuk otoritelerini yıllarca meşgul edecektir.

Tabiidir ki, adalet mekanizması da kendi içinde değerlendirmeler yapacaktır.

Davanın bu yönleri üzerinde durmayacağım.

Sadece, davanın tahmin edilebilen veya edilemeyen, siyasal ve sosyal bazı sonuçlarına işaret etmek istiyorum.

***

1) Dava siyaseten, demokrasi dışı, rejim dışı çözüm arayışlarını engelleyici bir işlev yapmıştır.

Hiç kuşkusuz bu, olumlu bir etkidir.

2) Dava, devlet adına da olsa, devlet içinde de olsa, hukuk dışı, meşruiyet dışı eylemlerin hesabının sorulabileceği bilincini yaratmıştır.

Bu da hiç kuşkusuz olumlu bir sonuçtur.

3) Gözaltılar, tutuklamalar ve iddianame, bu aşamaların oluşmasından önce, haber veya yorum olarak medyada yer almıştır.

Bu, adalet mekanizmasına olan inancı zedelemiştir.

4) Gözaltılar ve tutuklamalar aşamasında, gizliliği olan ifade tutanaklarının medyaya, servis edilmiş izlenimi veren bir biçimde sızması, adalet mekanizmasına ve güvenlik güçlerine olan güveni sarsmıştır.

5) Sahteliği, resmi devlet organlarınca saptanmış ve ilan edilmiş bazı belgelerin, dava ile ilgisiz özel hayata ilişkin telefon konuşmalarının tutanaklar halinde iddianamenin içinde ve eklerinde yer alması, temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altında olduğu inancını yaralamıştır.

6) İddianamenin gecikmesi, bazı tutukluların daha duruşma aşaması bile başlamadan hastalanması, birinin ölmesi, birinin ise beyin kanaması geçirmesi, kamuoyu vicdanını rahatsız etmiştir.

7) Dava dolayısıyla gündeme gelen, telefon dinleme, evlerin gözetim altında tutulması, toplantıların izlenmesi olayları ve bu olayların koşullarının, kapsam, süre ve hacimlerinin topluma bütün boyutlarıyla açıklanmaması, herkeste dinlenme ve izlenme korkusu yaratmıştır.

İnsanların özel yaşamlarındaki gizlilik duygusunu sarsan bu korku, toplumun temelini dinamitlemiştir.

(Bu konuda Milliyette 4 Ekim tarihinde yayımlanan, eski AİHM yargıcı Rıza Türmenin çok önemli makalesine mutlaka bakınız!)

8) Toplumda mevcut iktidarın karşısında, demokratik sağda veya demokratik solda herhangi bir seçeneğin aranmasının, miting ve gösteriler bir yana, eski politikacılar ve bilim insanları arasındaki toplantıların bile yasadışı faaliyet gibi algılanacağı endişesi yaygınlaşmış, bu faaliyetler hemen hemen tümüyle durdurulmuştur.

Böylece mevcut siyasal iktidar bir anlamda, sağdaki ve soldaki yeni demokratik oluşumların topluma sunacağı siyasal seçenekleri engellemiş olmaktadır.

Bu sonucun ise, bir seçenekler rejimi olan demokrasinin temelini zayıflattığı kadar, iktidarın demokrasiye olan inancının sorgulanmasına yol açtığı, rejim ve iktidar hakkında kuşkular yarattığı da açıktır.

Bu kuşkular sadece demokratik rejimi değil, mevcut siyasal iktidarı da yaralamış, zayıflatmıştır.

***

Bu etkilerin veya sonuçların bir kısmı öngörülebilmiş, bir kısmı ise öngörülememiş olabilir.

Ne var ki, toplumsal ve siyasal diyalektik, atılan her adımın, amaçlanandan çok farklı sonuçlar doğurabildiğini de bize öğretmiştir.

Bu yazıda bu sonuçlardan sadece birkaç tanesine, çok genel çizgileriyle değinebildim.

Sonuçlar aslında, iktidar, medya, adalet, devlet, vatandaş, demokrasi, siyaset ilişkileri açısından çok daha fazla ama ne yapalım ki yerimiz bu kadar.

[email protected]; www.kongar.org



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları