İlhan Selçuk

Taslak!..

26 Temmuz 1982 Pazartesi

Pencere

Taslak!..

Günlük yaşamda taslak sözcüğü çeşitli anlamlarda kullanılır. Adam taslağı, avukat taslağı, mühendis taslağı, profesör taslağı, şair taslağı gibi...

Bu yönden bakarsak Sayın Profesör Orhan Aldıkaçtı’nın hazırladığı “Anayasa Taslağı” tam bir taslaktır. Cumhurbaşkanını sorumsuzlaştırdıktan sonra olağanüstü yetkilerle donatmak; başbakanı sorumlu kıldıktan sonra cumhurbaşkanına başbakanı “azletme” gücünü vermek kimin aklına gelebilirdi ki? “Serseri” denen (şuna açıkça köle denseydi ya..) yurttaşların özgürlükten yoksun olacaklarını saptayan bir anayasa mantığını okuması yazması olmayan kişiler, hukuk fakültesi öğrencileri, doçentleri üretemezlerdi.

Ancak usta ve deneyimli bir hukuk profesörü bu işi becerebilirdi.

Nitekim becerdi.

Talihsizlik, ekonomiyi Turgut Özal’ın, hukuku Aldıkaçtı’nın ellerine bırakmaktan doğuyor: Birincisi gitti, ikincisinin marifeti ortada.

*

Tarihin vurduğu damgayı kimse değiştiremez.

1924 Anayasası, devrimci anayasadır. Saltanatı ve hilafeti yıkıp yerine cumhuriyeti getiren; insanlığın uyanış çağını vurgulayan vicdan özgürlüğünü içeren; laikliği devletin temel ilkesi yapan sürecin anayasası, Türkiye’nin tarihinde en büyük devrimci belgedir.

1961 Anayasası, demokratik özgürlükleri, sosyal devleti, emekçi haklarını güvencelere bağlamakla çağdaşlık yolunda bir adım niteliği kazanmıştır.

Ya 1982’nin Aldıkaçtı taslağı nedir?

Çağdaşlığa sırtını çevirerek geriye dönüş özlemlerini dile getiren bu taslak, anayasal hukukun doğal mantığından ve sistem anlayışından da yoksundur. Sınırları belirsiz sözcüklerle hukuk dışı ucuz edebiyat yapmakta; özgürlüklerin kısıtlanmasını, emekçi haklarının kısılmasını, demokrasinin kırpılmasını örtmeye çalışmaktadır. Aldıkaçtı taslağının temel felsefesi kurnazlıktan kaynaklanıyor ve yurttaşı aptal yerine koyuyor.

*

Anayasa sözcüğünün tarihçesi 18’inci yüzyılın ortalarından başlar.

Anayasalardan önce de devletler vardı. (Hem de çok güçlü devletler..) Anayasalar, devleti hukuka, yurttaş haklarını güvenceye bağlamak için oluşmuşlardır. Aldıkaçtı taslağı bu tarihsel gerçeği yadsımaktadır.

1961 Anayasası yaklaşık 20 yıl sürdü. Türkiye’nin anayasal tarihinde bu süre en uzunudur. Çünkü 1961 Anayasası’nı benimseyen toplumsal güçler, siyasal partiler, işçi konfederasyonları, üniversiteler, aydınlar vardı. Aldıkaçtı taslağı yasalaşırsa ne kadar sürebilir? Yürütmenin sorumlusu olacak bir başbakan, kendisine sürekli ayakbağı olacak sorumsuz bir cumhurbaşkanına dönüp demez mi ki:

- Sayın Cumhurbaşkanım; böyle davranırsanız ben ana muhalefetle anlaşıp parlamentoda üçte ikiyi bulur, anayasayı değiştirerek yetkilerinizi kısarım.

Osmanlı’da oyun çoook...

Bu durumda cumhurbaşkanı yansızlığını yitirip oyunların içine girecek, ya da iktidar partisine teslim olmak zorunluğunu duyacaktır.

*

Hiç kimse iktidarın gücünü kâğıt üzerindeki maddelerde bulamaz. Toplumsal gerçekler her şeyin üstüne çıkar. Günümüzdeki geçici dengelerin yıllar boyu sürebileceğine inanmak, akıl ve sağduyu işi değildir.

Oysa akla ve sağduyuya öylesine gereksinmemiz var ki...

(26 Temmuz 1982 günlü yazısı)
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları