Depremden, kurtarma başarısıyla aklanılmaz

28 Ocak 2020 Salı

Üç günlük canlı yayınlarda, gerçeğinde üç büyük bina yıkımından canlı kurtarma operasyonları yayınlarını izledik. Elimizde olmadan da sağ çıkanların sevincini paylaşırken, bir biçimde bu konuda dünyanın en başarılı ülkelerinden biri olduğumuzla övündük.. Elazığ merkezli 6.8 büyüklüğündeki depremde ilk saptanmış ölü sayısı 39 iken, son çalışmaların sonucunda 41’e çıkması, anlamlı oransal sayıda canlı insanın kurtarılmasından sevinç duymak başka, Elazığ depremi sonuçlarından depremden korunmada yapılarımızın vahim tablosuna dönük dersler çıkarabilmek çok başka..

Sonuç olarak depremin odağındaki üç büyük binanın yanında artçı depremlerle de yükselen hasarlı bina sayısı, ortaya çıkan yıkım boyuları tablosu dahi, söz konusu depremin şiddeti göz önüne alındığında, depreme dayanıklı yapılaşmada durumumuzun ne kadar acıklı olduğunun çarpıcı bir yansıması.. Yıkılan, bu depremden sonra acil yıkılmaları zorunlu olan binalara ilişkin, daha önceden yapılmış “imdat” uyarılarının kulak arkası yapılmış olmaları gerçeğine dahi hiç girmiyorum.

Kameralara yansıyan birkaç köyden ayakta kalmış binaların hiç olmaması, can kayıpları az olsa da hayvan kayıplarının henüz hiç saptanmamış olmasındaki acıklı gerçek bir başka boyut. Çünkü 1970’li yıllardan BM’nin finanse ettiği bir proje üzerinden, Yapı Merkezi çalışmaları olarak, ülkemizde köylümüzün kendi olanakları ile en ucuza yapılabilecek ve ayakta kalabilecek evlere ilişkin çalışmanın el değmeden tozlu raflarda kaldığını da biliyoruz. Büyük depremin siyasal sonuçları, ekonomik kriz nimetleri sayesinde 2002’de kazanılmış Erdoğan Liderliğindeki siyasi iktidarları ittifaklarının hiç mi sorumlulukları yok?

***

“Elazığ merkez, Malatya’da hasarı sarsıcı, Türkiye’nin 2. büyük fay hattı üzerindeki orta büyüklükteki bu depremden, yıkımın ağır maliyetlerinden sonra asıl korkmamız gereken durumlar, almamız gereken dersler, öncelikler neler olabilir kii” sorusunun kendisi “Gaflet ve dalalet içinde olmak” değil mi ki?

Yerel seçim taraması için Adapazarı Merkez’e gittiğimde, hâlâ  1999 büyük depreminden hasarlı, çok hafifinde çok büyük canlar yakacak yapı stoklarının sadece Adapazarı merkezindeki oranının yüzde 60’larda olduğunu dehşetle öğrendim. 2002’den günümüze bölge merkez belediyeleri de içlerinde, hele de uygulanan modelde yetkilerin merkezde toplanması sayesinde her istediklerini yapabilen İktidarları erklerinin rant geliri ufukta olmayan hiçbir yeniden yapılanmaya el atmadığı gerçeği ile yüzleştim. Bilimsel raporların çarpıcı gerçekliklerini umursayan yok.

Aynı tablo Kocaeli Belgesi için de, en acıklısı büyük deprem günlerinde kent merkezinden çekip çekip kullanılmış fotoğraf karelerindeki çatlakları ile duruyor olmaları değil mi?..

İstanbul Kartal’daki bir binanın kendiliğinden çökmesi, çevresindeki binaların da yıkımına yol açması sonrası, yine para uğruna gündeme girmiş imar affı projesi sonrasının acıklı tablosunda.. Bizi bekleyen en şanslı fay hattı parçalanmaları sonrası dahi yaşanacak katilam facialara ilişkin.. Gerçeklerin özetinin özeti boyutunda, uzmanlık meslek örgütlerinin ellerindeki verilerle, sorgulanamayacak bilimsel çalışmaların, raporların ışığında bir toparlama dizisi yapmak gereğini duymuştuk. Çıt yok.. 

Vurgun, rant, İktidarlarının günlük siyasal beklentilerinin karşılığı getirileri yok ya.. Hani “büyük deprem”de siyasal rant toplanmasında, siyasal İslamcı örgütlenmelerin çatılarından üfürülen hurafeleri anımsarsanız..“Yalova’da mayolu denize girenlerin cezalandırılmaları adına Takdiri ilahi ile büyük deprem kıyımında çok gariban da can verdi..” siyasetiyle 2002’lere geçişlerde büyük yol alınmıştı ya.. “Allah gecinden versin, elde bu kadar büyük çapta, siyasi getirisi olamayacak çok ama çok pahalıya mal olacak, ortanın altındaki büyüklükte bile  yıkılacak, içinde yaşayanları çok büyük sayılarla öldürecek yapıların yıkılıp, depreme dayanıklılarının yapılması çok para yutacak.. siyasi kaygıları besbelli ağır basıyor..”

Şimdi ekonomik büyük kriz, para sıkıntısında, Kanal İstanbul umut, rant kapısı.. Hele biraz para gelsin, sonrasına yine merkez odaklı, siyasi getiri hesaplı, TOKİ, yandaş kaçanları yerine yeni inşaat şirketleriyle bakılır değil mi?.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları