Aletlerin aleti olmamak için..

17 Aralık 2019 Salı

Sanatçı duyarlılığını yaşamın her alanında kullanarak ödünsüz insan hakları savunuculuğunu yapmayı sürdüren Muzaffer İlhan Erdost’un “Üç Kuşaktan Tanıklıklar” söyleşisini okurlar çok sevmiş olsalar da kendisinin özenle altını çizdiği kimi vurgulamaları bile aktaramadığım için üzgündüm..

Baktım dün sabahın sıcak gündemine ilişkin tartışmalarda, işler sarpa sardıkça, provokatörler elleriyle üretilen kavram karmaşası katlandıkça katlanmış.. Gerçeklerle, yalanların tersyüz edilmesi ustalığında kimin neyi kastettiğinin anlaşılmasında birbirlerini en iyi tanıyıp anlayanların bile anlaşabilmeleri zorlaşmış. “Neden, niçin”sorularını sorabilmek kıymete binmiş.. Günün sıcak gündemine dönük sorgulamalarımıza ışık tutmak üzere de birkaç “başöğretmen” tadında eklemlemeler yapabilirim..

12 Eylül’de, canı İlhan Erdost’u yanı başında, ortak işkence infazlarında kaybetmiş, bireysel en ağır bedeller ödemiş olarak savunduğu değerlerden ödün vermeme direngenliğinin sınavlarından geçmiş Muzaffer İlhan Erdost’un, 12 Eylül davasında müdahil olmayı reddetmesine şaşıranlar olmuş.. “Neden” sorusunu soran gazetecilere yanıtı, “Aletlerin aleti olmak istemedim.. At izi it izine karıştı.. Gladyo bize sırıtıyor..” başlık yapılabilecek saptamaları olmuş.

***

Yeni baskısı çıkacak kitabının hazırlık kopyasından gönderdiği örnekte “Başöğretmen” başlığı altındaki saptamayı sizlerle de paylaşmalıyım..

Devrim devrimdir, devrimciler devrimcidir. Ulusal demokratik devrim, sosyalist devrim değildir kuşkusuz. Ama biri ötekisini yadsınması değil, önceki sonrakinin anası, sonraki öncekinin ebesidir. Marx’ı ve Marksizmi iyi özümsemiş, Türkiye gerçeği ile yoğurulmuş kararlı bir sosyalist olarak belirteyim ki, Kemal Atatürk’ü ve onun devrimini, ulusal demokratik devrimi devrimimiz olarak ne kadar kucaklıyorsak, bu devrimle özdeşleşmiş Kemal Atatürk’ü aynı sevgi, aynı duyarlılık ve coşkuyla kucaklıyoruz.

Biz onu bugün çok arıyor, çok özlüyoruz..

Ölümüne tanıklık ettiği kardeşini, İlhan Erdost’u anlatan “Onu Anlat İşte” kitabının yeni sunumunun son paragrafına ise Nâzım Hikmet’ten de esinlenerek “Sosyalizmi Seviyorum” başlığı altındaki sözcüklerinin eklenmesi notunu düşmüş,.

“ ‘Nâzım, memleketimi seviyorum’ diyor, dar zamanlarından birinde. Yurt sevgisini, gericiliğin karabasanı gibi, çirkinliğinin tekeline aldığı, Nâzım’ı bunalttığı bir günde. Sosyalizmi seviyorum diyorum. Hapishanede nezarethanede, mahkemede de olsam. Üstten ve alttan sinsi sinsi saldırılarla çevrilsem de. Güveler, kurtçuklar oymaya çalışsalar da içini. Elveda diyenlere elveda. Onunla kendimi bildim, kendimi buldum, kendimi tanıdım, onunla bütünleştim, toplumsal geçmişimle ve geleceğimle, halkımla, tüm bir insanlıkla. Onunla kavradım özgürlüğü. Birey oldum, kişiliğimi buldum, asalakları bildim, sıkan mengeneyi, ezen silindiri, hileyi, hilenin özünü. Ve bütünleştim tüm bir insanlıkla. Hiçbir şey alamaz bendeki onu. Hiçbir şey veremez bana onun verdiğini. Onunla özgürüm, onunla özgürlük kavgacısıyım, onunla insanım, onunla onurluyum. Seviyorum sosyalizmi.

***

Ve köşeye sığabilecek son bir not da “üç kuşaktan tanıklıklar”da yer bulamamış olarak bana.. Sevgili İlhan Selçuk’un 7 Kasım 2003 tarihli kendisine yazılmış “Muzaffer..” başlıklı yazısını alıntılamış. Altına yine Cumhuriyet’te bu kez İlhan Selçuk’un evinden götürülmesi üzerine kendisinin yazdığı 24 Mart 2008 tarihli yazısını eklemlemiş.. İlhan Selçuk’un İlhan Erdost’un öldürülmesi, cenazesinin kaldırılması üzerine yazdıklarına ironi olarak Erdost’un “Her evden götürüldü İlhan” başlıklı yazısından son paragrafları paylaşmalıyım: “İlhan Selçuk’a özel not:

O gün İzmir’deydim. Ulusaldan evrensele Nâzım Hikmet’i konuşacaktım. Salon doluydu. Hepsi Nâzım Hikmet’i, /Dakikalarca İlhan Selçuk’u alkışladılar../Akşam evi aradım. Rana, ‘Muzaffer çok üzgünüm, diyordu./Sanki İlhan Selçuk bizim evden götürüldü..’/Yalnız bizim evden mi?/Yurdun her evinden götürüldü İlhan. Beyaz Saray’ın kiraladığı evler hariç!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sallanan piramit 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları