Kör cehaletin doymak bilmez açlığı

12 Aralık 2019 Perşembe

Her insan cahil doğar:

Her insanı önce aile, sonra toplum eğitir!

Bireye toplumsal değerleri ve kuralları aktaran bu sürece “sosyalleştirme”, “toplumsallaştırma” diyoruz.

Elbette her toplumsal yapı ve o toplamsal yapıyla etkileşim içinde olan her devlet, kendine uygun, kendi ideolojisini taşıyan bireyler yetiştirmek ister.

O nedenle de her devlet, en büyük ağırlığı eğitime, yani aile içi eğitime ve okullara verir.

Kabile devletleri, kabileye, kabile reisine...

Monarşik Din devletleri, krallığa, padişahlığa, dini lidere, krala, padişaha…

Demokratik milli (ulusal) devletler, demokratik milli devlete, seçilmiş yöneticilere...

Bağlılık oluşturur.

Her toplum/devlet yapısı, meşruiyeti için, kendine özgü bir ideoloji, bir felsefe, bir “bağlılık gerekçesi” üretir:

Bunun için kabile döneminde, aile bağları ve kaba kuvvet kullanılır.

Monarşik din devletleri döneminde din ve mezhep büyük baskı ve cezalarla empoze edilir.

Demokratik milli devletler döneminde milli irade yani şeffaf ve adil seçim, meşruiyet temelini oluşturur.

Benim bu yazının başlığında kullandığım “Kör Cehalet”:

Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti’nde, bir önceki devlet/toplum aşamasında kalmış olan...

Din ve mezhep üzerinden”, “monarşik/dini lidere” bağlılık ile yetişmiş “dogmatik cehalet” için kullandığım bir terimdir.

Kör Cehalet” veya “Dogmatik Cehalet” terimlerini, sorgulayıcı ve demokratik eğitimi reddeden, bilgiyi küçümseyen, cehaleti öven ve yücelten cehalet için kullanıyorum

*  *  *

Kör Cehalet doymak bilmez bir açlığa sahiptir:

Herkesin büyük çabalar ve eğitim sonunda elde edebildiği sonuçlara, bedel ödemeden ulaşmak ister...

Daha da vahimi, cahil olduğu için bunlara erişmek için gerekli olan bilgiye ve beceriye sahip olmadığını, yani haddini de bilmez:

Örneğin, insanların ancak 22 yıllık eğitimle, otuzlu yaşlarda ancak zorla elde edebildikleri uzman beyin cerrahlığı veya sorunlu kadın/doğum uzmanlığı gibi konularda ahkâm keser.

Örneğin gecekonduda otururken, apartman dairesi ister...

Apartman dairesine geçince, köşk ister...

Köşke geçince, saray ister...

Saraya geçince, bir de deniz kenarında yazlık saray ister...

Deniz kenarında yazlık sarayı olunca, bir de yaylada saray ister.

Paraya doymaz...

Kazandıkça daha fazla kazanmak ister...

Zenginleştikçe, daha çok zengin olmak ister.

Kudrete kuvvete, doymaz...

İktidarı arttıkça, daha fazla iktidar ister...

Yetkileri arttıkça daha fazla yetki ister.

Ve sevgili okurlarım, “Kör cehaletin doymak bilmez açlığı”, etrafında yiyecek bir şey kalmayınca, kendisi gibi olanları, kendi yandaşlarını ve en sonunda da kendisini yemeye başlar...

Ve yiye yiye kendisini de bitirir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları