Olaylar Ve Görüşler

Kurtuluş Savaşı ve 160 Yıllık Okul: Mülkiye

04 Aralık 2019 Çarşamba

Yazar: Vecdi Seviğ

Gazeteci

Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılında Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarından Mülkiye, kuruluşunun 160. yılını kutluyor. 1859’da eğitime başlayan ve bugüne dek 30 binden fazla mezun veren Mülkiye, eğitim çalışmalarını günümüzde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi - Mülkiye adıyla sürdürüyor.

Okul, kuruluşundan 1915 yılına kadar 1650’nin üzerinde öğrenci yetiştirmiş, o yıl “bütçe sorunları” gerekçe gösterilerek eğitime ara verilmiş, 1918 yılında yeniden açılmıştı. Bu dönemde mezunlarından beşi Çanakkale Savaşı, ikisi de I. Dünya savaşında diğer cephelerde şehit olmuşlardı.

Kurtuluş Savaşı sırasında, 1896 mezunu Eşme Kaymakamı Ahmet Şevki Bey, 1908 mezunu Ali Rıfat Bey, 1909’da okulu tamamlayan Akdağmadeni Kaymakamı Mehmet Tahir Bey, 1910 mezunu Kaymakam Köprülü Hamdi Bey ulusal direnişe karşı çıkan isyancılar tarafından şehit edildiler.

İbrahim Süreyya Yiğit 

Kurtuluş Savaşı’nın başladığı günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında görev üstlenmiş çok sayıda Mülkiyeli vardı. Mustafa Kemal, 1918 yılı ekim ayı sonunda Adana’dan İstanbul’a çağırıldığında İzmit Mutasarrıfı İbrahim Süreyya (Yiğit) Bey’e telgraf çekerek kendisiyle görüşmek istediğini bildirmişti. 1900 yılında Mülkiye’den mezun İbrahim Süreyya Bey Mustafa Kemal ile 1909 yılının şubat ayında kaymakamlık görevinde bulunduğu günümüzde Bulgaristan sınırları içindeki Yenice kasabasında tanışmışlardı. Çanakkale Savaşı sırasında Gelibolu mutasarrıfı olan İbrahim Süreyya Bey ile Mustafa Kemal arasındaki dostluk pekişmişti. İzmit Garı’nda trene binip ve bir süre Mustafa Kemal ile görüşen İbrahim Süreyya Bey kısa süre sonra Damat Ferit hükümeti tarafından görevden alındı, 15 Haziran 1919’da Amasya’da Anadolu hareketine katıldı. Ardından Erzurum ve Sivas kongrelerinde delege ve 23 Nisan 1920’de milletvekili oldu. İbrahim Süreyya Bey, Erzurum’da Amasya’yı, Sivas’ta Balıkesir’i temsil etti.

İbrahim Süreyya Bey’in Sivas kongresi’ne Balıkesir temsilcisi olarak katılması 1904 Mülkiye mezunu Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey’in Balıkesir’de toplanmasına öncülük ettiği ve başkanlığını yürüttüğü kongrede alınan kararla gerçekleşmişti. 27 Haziran-12 Temmuz 1919’da yapılan Birinci Balıkesir Kongresi’ni, Erzurum ile sürdürülen haberleşmeler sonucu 26-30 Temmuz tarihlerinde ikincisi izledi. Hacim Muhittin Bey, Alaşehir Kongresi’nin başkanlığını da yaptı, birinci Meclis’ten itibaren 1954 yılına kadar milletvekilli olarak görev aldı. 

I. Balıkesir Kongresi’ne 1902 Mülkiye mezunu Yahya Sezai (Uzay) Bey, ticaret yaptığı Bandırma’dan delege olarak katılmıştı. Yunan güçlerinin işgali sırasında Bandırma’daki halkın örgütlenmesinde görev aldı. İşgal güçlerinin çekilmeye başladığı 16 Eylül 1922 günü bir camiye zorla sokulan ve kurulan düzenekle öldürülmek istenen halkın kurtulmasını sağladı. Yahya Sezai Bey, ilerleyen yıllarda mülkiye müfettişliği ve valilik görevlerinde bulundu, milletvekili oldu.

Anadolu’nun batısında Kuvayı Milliye hareketine katılanlardan bir diğer Mülkiyeli, yurtdışında eğitimini sürdüren İzmir’in işgalinin hemen ardından Rodos üzerinden Kuşadası’na gelen 1909 mezunu Saraçoğlu Şükrü Bey idi. Şükrü Bey’in ilk görevi Burdur’da bulunan cephanelerin Nazilli’ye taşınmasıydı, bunu diğerleri izledi. İzmir İktisat Kongresi’ne çiftçi delegesi olarak katıldı, 1923’te milletvekili oldu, bakanlık, başbakanlık, TBMM Başkanlığı görevlerinde bulundu. 

Mustafa Faik ve Ali Haydar beyler

1906 mezunu Mustafa Faik (Öztrak) Bey, 1920 yılı ortalarına Mutasarrıf olarak bulunduğu Denizli’de işgal güçlerine karşı silahlı direnmenin örgütlenmesinde görev aldı, Ankara’da hükümet oluşumuyla birlikte İçişleri Bakanlığı’nda çalıştı, 1923’te Milletvekili oldu, bakanlık görevinde bulundu.

1902 Mülkiye mezunu Ali Haydar (Yuluğ) Bey, İstanbul hükümetince 1919 yılının Ocak ayında atandığı Bolu Mutasarrıflığı görevi sırasında köylüleri Milli Mücadele’ye karşı kışkırtma gayreti içinde olanları “Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine” hitaben yazdığı telgrafla bildirdi ve İstanbul hükümetiyle bağlarını koparttı. Ali Haydar Bey, Ankara hükümetince Ağustos 1921’de Sivas, Mart 1923’te İstanbul Valiliği’ne atandı, halifelik makamının kaldırılmasına ilişkin kanunu Abdülmecid Efendi’ye tebliğ görevini de bizzat yerine getirdi. 

Mülkiye’den yine 1902 yılında mezun olan Hamdi Namık Gör, Kasım 1918’de atandığı Geyve Kaymakamlığı sırasında, bölgedeki tren istasyonlarında görevlendirilen İngiliz askerlerini hedef alıp taciz ateşi açtırarak, bunların işgal komutanlığınca İstanbul’a geri çağrılmasını sağladı. Birinci Meclis’te milletvekili oldu, Kurtuluş Savaşı sırasında yedi kişilik milletvekili grubunun cepheye er olarak gitmesi girişimine öncülük etti. Yasama görevini 1946 seçimlerine dek sürdürdü.

Mazhar Müfit Kansu

Ulusal kurtuluş hareketine katılan Mülkiyeliler tabii ki bunlarla sınırlı değildi. II. Abdülhamid’in talimatıyla okuldan atılmış olan Tahsin (Uzer) Bey, ilerleyen yıllarda Suriye’de valilik yaptığı sırada Mustafa Kemal ile dostluk kurdu, Samsun’a hareketinden önce İstanbul’da görüştü, Birinci Meclis’te görev aldı. 

Mustafa Kemal’i, 3 Temmuz 1919’da Erzurum’da karşılayanlar arasında bulunan 1891 mezunu Mazhar Müfit (Kansu) Bey “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” olacak, Anadolu’nun kurtuluşundan sonra oluşacak devletin ana hatlarını çok önceden defterine not etme görevini üstlenecekti. 23 Nisan 1920’den hayattan ayrıldığı 1948 yılına kadar milletvekilliği görevinde bulundu, yazdığı anıları tarihçilere ışık tuttu. 

Mülkiye 1910 mezunu Ahmet Hilmi (Kalaç) Bey, okulu bitirmesinin ardından bir süre idari görevlerde bulunmuş, ardından Kayseri’ye gelerek gazeteciliğe başlamıştı. Sivas Kongresi için Kayseri’den seçilen üç delegeden biriydi. Kongre sonrasında İstanbul’da toplanacak Meclis-i Mebusan’da da Kayseri’yi temsil etti, 1920’de Ankara’ya geçerek yedi dönem milletvekili oldu.

1920’de kurulacak hükümette kısa dönem bakanlık yapacak olan 1905 mezunu İsmail Hakkı (Behiç) Bey ile 1912 mezunu İsmail Hami (Danişmed) Bey de Sivas Kongresi’nde delege olarak görev yaptı.

1899 mezunu Van Valisi Haydar Hilmi (Vaner) Mayıs 1919’da İstanbul hükümetince görevden alınmış, Mustafa Kemal’in ısrarıyla 12 Haziran 1919’da görevine iade edilmiş, 29 Temmuz’da yeniden görevden alınarak tutuklanması kararı verilmişti. Aynı yıl kasım ayında Sivas’a geldi, Heyet-i Temsiliye çalışmalarına katıldı. Son Osmanlı Meclisine seçildi, 1920’de Ankara’ya gelerek Büyük Millet Meclisi’nde görev aldı. 

Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişinde karşılayan Seymenleri örgütleyen 1909 Mülkiye mezunu Haymana Kaymakamı Ali Cemal (Bardakçı) Bey, bölgedeki isyanı bastırmak üzere atandığı Çorum Mutasarrıflığı görevine getirildi. 1938 yılına kadar mutasarrıf ve vali olarak hizmet sundu.

Malta’dan Ankara’ya

1903 mezunu Mustafa Abdülhalik (Renda), 1915’te kapatılan Mülkiye’nin 1918’de yeniden açılması için Dahiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) Müsteşarı olarak büyük çaba harcamış, 13 Mayıs 1920’de tutuklanmış ve Malta’ya sürgüne gönderilmişti. Malta’dan serbest bırakılınca doğrudan Ankara’ya gitmek üzere 1 Kasım 1921’de İnebolu’ya geldi, Ankara’da Ticaret ve İçişleri bakanlıklarında kısa süreli müsteşarlık görevlerinde bulundu, Büyük Taarruzun gıda desteğinden de sorumlu olarak Konya Valiliği’ne atandı. İzmir’in kurutuluşunun ardından bu ilde vali olarak görevlendirildi, Cumhuriyetin ilanında Çankırı milletvekili olarak Meclis’e girdi. Sonraki yıllarda bakanlık ve TBMM Başkanlığı görevleri yaptı. 

Renda’nın ikinci kez açılması için büyük çaba harcadığı Mülkiye, yeni döneminin ilk mezunlarını 1921 yılında verdi. Okulu o yıl bitiren 21 kişiden dokuzu Renda gibi İnebolu üzerinden Ankara’ya ulaşarak Anadolu yönetiminde görev almaya başladılar. Bunlardan Mülkiye Marşı’nın söz yazarı Cemal Edhem (Yeşil) Bey, Maliye Bakanlığı’nda başladığı memuriyetini, aynı bakanlık ve Başbakanlık’ta müsteşarlık, Cumhurbaşkanlığında genel sekreterlik görevleriyle sürdürdü, ardından büyükelçi oldu.

Kurtuluş Savaşı döneminde üstlendikleri görevlerden kesitler verilen Mülkiyeliler gibi, okuldan mezun olanlar, Cemal Yeşil’in “Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz” dizelerini her fırsatta terennüm ettiler ve etmeye de devam ediyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları