Olaylar Ve Görüşler

BOLİVYA DERSLERİ

20 Kasım 2019 Çarşamba

Yazar: Av. Önder Ege

Darbe ile devrilen ve Meksika’ya sığınan Bolivya’nın eski Cumhurbaşkanı Evo Morales, RIA News Ajansı’na 14 Kasım tarihinde, şöyle diyordu:

“Trump’ın tanıma kararını kınıyoruz. Trump, kendi kendini ele verdi. Ve suçlu benim dedi. Bolivyalı kardeşlerimin ölümüyle sonuçlanan darbe, hükümetin silahlı kuvvetleri ile hareket eden ABD’den kaynaklanan bir siyasi ve ekonomik komplodur.”

Bolivya trajedisi emperyalizmin kıskacındaki ülkeler için sonsuza dek bilincimize kaydedilmesi gereken dersleri içermektedir.

ABD destekli muhalefet, Morales’in dördüncü kez devlet başkanlığını kazandığı seçimlerde hile olduğunu iddia etmişti. Resmi sonuçlara göre seçime sosyalizm hareketinin adayı olarak giren Morales yüzde 47.08, rakibi sağ-liberal aday Carlos Mesa ise yüzde 36.51 oy almıştı. Aradaki farkın yüzde 10’un çok az üzerinde olması nedeniyle muhalefet sayıma itiraz etmişti. Anayasada seçimin ilk turda kazanılması için aradaki farkın yüzde 10 üzerinde olması koşulu vardı.

Evo Morales

Trajik bir yanılgı (!)

Seçimlerin ardından, ABD yanlısı OAS örgütü seçimlere hile karıştırıldığını iddia etti. Böylece, sağcı liderlerin eylem çağrısının ardından çeteler sokağa çıkarak şiddet de içeren eylemlere başvurdular ve Bolivya sokaklarını terörize ettiler. Sürecin Evo Morales’e karşı bir darbe olduğu anlaşıldığında ise artık demokrasi için çok geçti.

Oysa ülkede yoksulluk ve işsizlik azalmıştı. Madenlerin kamulaştırıldığı, nüfusun ve yoksul kesimin çoğunluğunu oluşturan yerli halkın refah düzeyinin ve toplumsal süreçlere katılımının arttığı bir dönem yaşanıyordu. Bir darbe için sosyal ve ekonomik bir zeminin olmadığı sanılıyordu. Trajik bir yanılgı!

Morales hükümetinin yaptığı gibi ekonominin ne kadar iyi yönetildiğinin önemi yoktu. Büyüme, gelir dağılımındaki düzelme dâhil tüm makro ve mikro ekonomik göstergeler gelişse dahi, emperyalizm hiçbir zaman çıkarlarına hizmet etmeyen bir hükümeti kabul etmeyecekti. Kaldı ki, kamulaştırılan işletmelerden birinin eski sahibinin ülkedeki muhalefete önderlik etmesi, dinin ve ırkçılığın ön planda tutulması dikkat çekicidir.

ABD’nin çeşitli kurumları tarafından yayınlanan politik ve akademik çalışmalar, komplo terminolojisinde “karakter suikastı” olarak bilinen, yolsuzluk, diktatörlük ve gericilik suçlamaları ile popüler liderlerin itibarını imha etme amacını taşımaktadır.

Önemli hata

Bazıları, Madrid’de şampanya patlatıyor, yağma, yıkma, yakma, gazetecileri zincirleme, bir kadın belediye başkanının saçını kesme, seçim sonuç raporlarını imha etme gibi eylemleri planlayarak patronun verdiği görevleri yerine getiriyordu. Sonra da, muhalifler, değişim özleyen, Bolivya özelinde Morales’in “diktatörlüğüne” bir son verilmesini talep eden demokrasi havarileri olarak tüm dünyaya tanıtılıyordu. Morales de önemli bir hata yapmıştı. Oyunun kuralları ile oynamış, “bir kişi en fazla üst üste iki defa başkan seçilebilir” kuralını parlamentodaki çoğunluğun oyları ile kaldırtmıştı. Bu durum hem halk demokrasisi için bir çelişki hem de emperyalist güçlerin kullanacağı bir kanıt oluşturmuştu.

Kargaşa artınca “güvenlik güçleri” devreye girdi. ABD hükümetinin çok sayıda askeri ve sivil ajansı tarafından kontrol edilen silahlı güçlerden bahsediyoruz. Bu “güvenlik güçleri”nin yaptığı tek şey, olay yerinden çekilmek ve sahadaki işbirlikçi orduların Libya’da, Irak’ta, Suriye’de olduğu gibi, “Sam Amca”yı kızdıran liderleri devirme teşebbüslerinin yolunu açmak oldu.

Emperyalist kurgu

Bolivya’nın ulusal güvenliği ve kamu düzeni hiçbir zaman emperyalizm ve ülkede bulunan işbirlikçileri tarafından sömürgeleştirilen polis ve ordu gibi kurumlara emanet edilmemeliydi. Polis tarafından, cuntacıların kışkırtmalarına karşılık vermeyen bir iç güvenlik politikası uygulandı. Bu durum, eşkıya takımının özgüvenlerini artırmasına hizmet etti. İlk önce bir açıklama talep ettiler. Daha sonra seçim hilesi var diye feveran edip, yeni seçim çağrısında bulundular. Bu yetmeyince de terör ve baskıyla kanlı bir darbe ortamı yarattılar.

Bugün geçici yönetim, Morales’in katılamayacağı bir seçimde ısrar ediyor. Brezilya’da Lula’sız bir seçim ile sol iktidardan uzaklaştırılmıştı. Batı ise demokrasi geliyor diye bu darbe sürecini alkışlamaktadır.

ABD, Güney Amerika’da hâkimiyetini artırmayı hedefliyor. ABD küresel politikası bellidir. “Gir, karıştır, böl, yağmala ve yok et”. Türkiye ve Venezüel’a da başarılı olamaması, vazgeçtiği anlamına gelmiyor.

Bunlardan dersler çıkarmayı öğrenecek miyiz? İşte bütün mesele burada düğümleniyor!




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları