Haydi tiyatroya!

14 Kasım 2019 Perşembe

Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali dün akşam Stüdyo Oyuncuları’nın “Io” oyunuyla başladı...

Ben bu festivalin doğum sancılarına tanıklık etmiş... Hatta ebelik görevine el vermiş... Belki kaderinde, yazgısında, karınca kararınca rol oynamış... Halen danışma kurulunda görev alan biri olarak... İKSV’nin bu festivalle, olanaksızı nasıl olur kıldığını yakından biliyorum.

Bu yıl 23. kez gerçekleştirilen İstanbul Tiyatro Festivali’nin sadece tiyatromuzda köklü değişikliklere yol açtığını değil; aynı zamanda yeni seyirci kuşakları yetiştirmekte de ne denli önemli bir görev üstlenmiş olduğunun bilincindeyim...

Eğer bugün tiyatromuz, kendine özgü nitelikleriyle, çağdaş ve evrensel anlamda Batı dünyasının iki bin küsur yılda yaptıklarıyla boy ölçüşüyorsa... Ve bunu sadece ilk Türkçe oyunun yazılmasından neredeyse yüz küsur yıl sonra yapabiliyorsa... (Metne dayalı ilk Türkçe oyun: Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”.) Bunca kısa zamanda dünya tiyatro arenasında kendine yer açabiliyorsa... Bu gerçekten bir mucizedir!

Özdemir Nutku

Bu mucizenin mihenk taşarı arasında, başlangıçta elbet Mustafa Kemal Atatürk var. Ama sonra Muhsin Ertuğrul ve daha niceleri var...

O niceler”den birini, hocaların hocası, sevgili Özdemir Nutku’yu geçen hafta yitirdik. İçimde kocaman bir ah!

Özdemir Nutku, tiyatroyu bilimsel olarak ele alan çalışkan bir karıncaydı! Kurucuydu, yapıcıydı, emekçiydi, neferdi... Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü... İzmir 9 Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü... Araştırma kitapları... Kuramsal tiyatro kitapları... Çeviriler... Makaleler... Bir derya...

Hiç unutmuyorum; Türkiye Tiyatro Eleştirmenler Birliği’ni kurmak üzere, arkadaşlarımla birlikte kolları sıvadığımda, bana ilk el verenlerin başında Özdemir Nutku geliyordu. Ve yıllar boyu desteğini bizden eksik etmedi. Işık içinde uyusun...

Ah Mümtaz Hoca!!! Sevgili Mümtaz Soysal! Sen de sonsuzluğa göçtün ve “eserleriyle yaşayanlar” arasına katıldın... Yaş almanın en acı tarafı bu! Sevdiğin bütün o güzel insanların omuz başından ayrılışlarına sırayla tanıklık etmek!

Tamam sustum! Tiyatroya dönüyorum...

Ne görmeli?

Şu günlerde en sık karşılaştığım soru, “Çabuk söyle festivalde ne göreyim” sorusu...

Sevgili dostlar, sevgili okurlar: Yurtdışından 12, Türkiye’den 16 topluluk... Ortak yapımlar... 28 farklı tiyatro, dans ve performans... 78 gösterim... Seminer, panel, çalıştay... Doğrusu, hangisine sen, hangisine o, şu ya da bu gitsin, sizin adınıza ben karar veremem... Herkes kendi birikimine, deneyimlerine, seçimlerine göre karar verecek.

Ancak şunu söyleyebilirim, tiyatro yaşamımız heyecanlı ve çok yönlü bir dönemden geçiyor. Tüm yasaklamalara, olumsuzluklara karşın festival olsun ya da olmasın genç ve birbirinden çok farklı dinamik oyunlar her gece dolu salonlara oynuyor. Diyeceğim sadece yabancı oyunlara ya da dans performanslarına değil, tüm oyunlar hakkında bilgi edinip ona göre seçiminizi yapın.

Tırnak içinde Hizmetçiler”

Ben tiyatro festivaline hazırlanırken peş peşe üç oyun birden gördüm… Yiğit Sertdemir’in yazdığı, Nihal Koldaş’ın yönettiği “Babaannemin Masalı”... DOT’un yeni oyunu, Mert Öner’in yönettiği Esra Bezen Bilgin ve Yağız Can Konyalı’nın oynadığı “Sesin Resmi”... Bir de Tiyatro Hemhal’in “Tırnak İçinde Hizmetçiler” oyunu. Birbirinden çok farklı başarılı oyunlar...

Sonuncusu geçen mevsimden beri başarı skalasının en tepesine yerleşmiş durumda. Jean Genet görseydi bayılırdı.

Hakan Emre Ünal’ın Jean Genet’ten hareketle bize başarıyla uyarladığı ve yönettiği; Ayşe Draz’ın dramaturjisini yaptığı; Pınar Güntürkün ve Nezaket Erden’in harika ve sahici bir oyunculuk çıkardığı oyun, iki kişilik olsa da öyle kalabalık, öyle kalabalık ki sahnede sanki yüzlerce, binlerce kişiyi izliyoruz. Sınıf çatışmasından, çok özel insan ilişkilerine; gerçek hayatla düşler arasında; sahicilikle oynadığımız roller; yaşamla tiyatro arasında gidip geliyoruz. Kara mizah, gerilim, sürprizler, şaşırtmacalar... Hayattaki gibi...

Bir kez daha tekrarlayayım: Tiyatro izleyenler aldanmaz, kolay kolay aldatılmaz! Öyleyse haydi tiyatroya!




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları