Hukuk devleti’nde geçen hafta

03 Kasım 2019 Pazar

Anayasamız, 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” diyor.

Biz de geçen hafta bu “Hukuk Devleti”nde yaşanan bazı olayları çok kısaca anımsayalım.

Adalet Reformu yürürlüğe girdi.

Birtakım evrensel hukuk kurallarını tekrarlayan ama tutukluluk sürelerini de 1.5 yıla kadar uzatan, yargı  işleyişinde küçük düzenlemeler yapan, avukatların bazılarına yeşil pasaport verilmesini sağlayan sözde “Adalet Reformu” paketi yürürlüğe girdi.

Herhalde iktidar da bunun yetersizliğinin farkında ki paketi “Reformun birinci adımı” olarak ilan etti.

Adalet Bakanı, bu aşamada düşünce ve ifade özgürlüğünü güçlendiren düzenlemeler yapıldığını, değişiklikle kadın ve çocuklara yönelik istismar ve şiddet konularında mağdur haklarının daha da genişletildiğini söyledi.

Cumhuriyet çalışanı Emre İper tahliye edildi.

Cumhuriyet davasının hapisteki tek sanığı Emre İper tahliyesi üzerine “Daha bitmiş bir şey yok. Yeni bir başlangıç var. Yargıtay’a gitme hakkımız tanındı. Dosyamız hâlâ devam ediyor. Cumhuriyet savaşı bitmedi ve bu davaların hiçbiri bitmeyecek gibi duruyor” dedi.

Eski CHP milletvekili Eren Erdem tahliye edildi.

Tahliye konusunda ünlü avukat Turgut Kazan, Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:

“Elbet Eren ERDEM’in tahliyesine sevinilir, sevinilecektir. Ama o kararı geç gelen adalet saymak yanlıştır. Çünkü İSTİNAF mahkûmiyeti doğru bulmuştur. Bu değerlendirme sadece eleştirilir, adil sayılamaz.

Temyize gidildiğinde infaz süresi dolacağı için tahliye kararı verilmiştir.”

Osman Kavala hapishanede ikinci yılını doldurdu.

Kavala, hapisten yolladığı mektupta hakkındaki iddianamenin hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu belirttikten sonra şöyle diyordu:

“TBMM’de kabul edilen yargı reformu paketinin hazırlanış nedenlerinin en önemlisi yargısal tasarrufun meşruiyetine zarar veren temel hak ve özgürlüklere yapılan orantısız müdahaleler olarak açıklanmıştı.

Kanaatimce tutuklama sürelerine sınır konması, bu vahim durumu gidermeye yetmeyecek zira, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin meşruiyet zemininden uzaklaşmasının asıl nedeni tutuklama sürelerinin uzaması değil; tutuklama sürelerinin uzaması sorunun nedeni değil, sonucu. 

Gerçek bir yargı reformu için kişi özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunun kabul edilmesi gerekir.”

Kılıçdaroğlu’nun avukatına da, savunmasında aynı suçu işlediği iddiası ile dava açıldı.

Tam da sözde Adalet Reformu’nun yürürlüğe girdiği gün, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik hakkında da, yaptığı savunma dolayısıyla “Cumhurbaşkanına hakaret ve görevi kötüye kullanma” iddiasıyla ağır cezada dava açıldı.

Çelik, “Müvekkilini savunduğu için dava açılan başka bir ülke daha olamaz. Avukatın savunma dokunulmazlığı gibi evrensel bir ilke ihlal ediliyor” dedi.

Bülent Arınç’ın FETÖ’den yargılanan damadı ve FETÖ imamı Adil Öksüz’ü serbest bırakmakla suçlanan sanıklar beraat ettiler.


Bülent Arınç,Benim damadım olmayıp sıradan bir insan olsaydı da beraat ederdi. Ancak yargının öyle kararları var ki mahkûm da olabilirdi. Yargı ve adaletin nasıl sınıfta kaldığının arşivini de tutuyorum” dedi.

Yargıda FETÖ Borsası iddiaları ortaya atıldı.


Zengin FETÖ sanıklarının para ile yakayı kurtardıkları, yoksulların ceza aldıkları iddiası gündemin başına yerleşti.


HSK’den istifalar oldu.

Hâkimler Savcılar Kurulu, HSK Genel Sekreteri ve Teftiş Kurulu Başkanı istifa etti. Olayın iktidar içindeki hizipleşmeden kaynaklandığı öne sürüldü.

Seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine kayyım atamaları sürdü.

Yüksek Seçim Kurulu YSK’nın, seçimlere girmelerinde sakınca görmediği bazı HDP’li belediye başkanları görevlerinden alındı, yerlerine kayyımlar atandı, bir bölümü de tutuklandı.

KHK mağdurlarının ve anneleriyle birlikte hapiste olan bebeklerin trajedileri devam etti.

Başlı başına iki ayrı yazı konusu olan bu iki sorun  da geçen hafta gündemdeki konular arasındaydı.

Sevgili okurlarım, hapisteki politikacıların ve gazetecilerin durumu gibi, daha pek çok Hukuk/Adalet sorunu var ama hepsini belirtmek için bir kitap gerekli...

Eminim bunu yapan da olacaktır; çünkü Hukuk ve Adalet olayları daima kayda geçer, asla unutulmaz!

Ben bu yazımı yine, umudumu ve heyecanımı hiç yitirmeden, savcı, yargıç ve avukatlar ile birlikte bütün mağdurlar adına, sürekli tekrarladığım üç sloganla bitireceğim:

YAŞASIN DEMOKRATİK CUMHURİYET...

YAŞASIN PARLAMENTER DEMOKRASİ...

YAŞASIN BAĞIMSIZ YARGI VE HUKUK DEVLETİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları