Tehcir, katliam, mukatele ve soykırım

31 Ekim 2019 Perşembe

Erdoğan/AKP iktidarının “Komşularla sıfır sorun” ve “Bizden habersiz Ortadoğu’da yaprak kıpırdayamaz” diye başlayan ve sadece komşuları değil, pek çok devleti karşımıza alan, “Stratejik Derinlik” adıyla topluma sunduğu yanlış “Osmanlıcı/Mezhepçi” dış politikasının önemli bir sonucu daha ortaya çıktı:

Birinci Dünya Savaşı sırasındaki “Ermeni Tehciri” (Sürgünü) sorunu yeniden, “Ermeni Soykırımı” iddiasıyla karşımıza getirildi.

Sorun, Amerika Birleşik Devletleri tarafından bugüne kadar Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” diye anılırken, Kongre tarafından “Soykırım” olarak kabul edildi.


Tehcir, Katliam, Mukatele, Soykırım:

Her biri farklı anlamlar taşıyan, ama kimi zaman cehaletten, kimi zaman aymazlıktan, kimi zaman da kötü niyetten dolayı, birbiriyle karıştırılan, birbiri yerine kullanılan dört terim.

Bu dört terimi yerli yerine oturtmadan ve 1915 olaylarının hem öncesindeki hem de sonrasındaki tarihe bakmadan, “Ermeni Soykırımı” iddialarının ne denli gerçeği yansıttığı anlaşılamaz.

1) Ermeni Komitacıların, Osmanlı içindeki ayrılıkçı siyasal hedeflerini işledikleri cinayetlerle geliştirdikleri tarihsel bir gerçektir. Ermenilerin gerek isyanlar, gerekse Rus işgali sırasında Müslüman halkı, Türkleri ve Türkleri katlettikleri de bir başka tarihsel gerçektir.

2) Gerek yerel Müslüman halkın, Kürtlerin ve Türklerin, gerekse Osmanlı Devleti’nin ayrılıkçı isyanlara ve Ermeni Komitacıların cinayetlerine karşı aynıyla karşılık verdiği, ayrıca tehcir öncesinde ve sonrasında Ermenilerin de katledildiği reddedilemez.

Bu durum Ermenilerin Müslümanları katlettiği, Müslümanların da Ermenilere karşılık verdiği bir “Karşılıklı Katliam” yani Ziya Gökalp’ın da belirttiği gibi bir “Mukateledir.”

3) “Soykırım” ise, bir devletin bir ırkı, bir milleti tümüyle ortadan kaldırmak için yaptığı sistematik bir “temizlik” suçudur. Hukuksal bir terimdir. Hitler’in Yahudilere yaptığı “Soykırım”dan sonra hukuk literatürüne dahil edilmiştir. Toprak ve para tazminatı gibi müeyyideleri vardır.

Osmanlı’nın savaş koşulları içinde kendine korumak için başvurduğu bir “Tehcir”e bir “Soykırım” denemez.

4) Ayrıca “Soykırım” yapmak için bir devletin “Soy” kavramına sahip olması gerekir. Oysa o zamanki İttihat Terakki yönetimi henüz “Türklük”, “Türkçülük”, “Türk Soyu” kavramlarını benimsememiştir. Tam tersine adındaki “İttihat” kelimesi, başta “Tebayı Sadıka” (Sadık Vatandaşlar) diye nitelediği Ermeniler olmak üzere bütün Hıristiyan ve Müslüman Osmanlı vatandaşlarının birlik ve bütünlüğünü ifade etmektedir.

Hitler’in “Yahudi Soykırımını”, Alman ırkının üstünlüğü ideolojisine dayandırdığı unutulmamalıdır.


Tarihsel Gerçekler:

1) Tarihte çok geriye giderseniz, bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti olan Erivan’ın bile bir Müslüman-Türk kenti olduğunu görürsünüz. (Emre Kongar, Tarihimizle Yüzleşmek, Remzi Kitabevi, ss. 96-101)

2) Kimse 18. yüzyıldan itibaren başlayan Ermeni Milliyetçiliği akımlarının ayrılıkçılığını, bu akımların Osmanlı içindeki örgütlenmelerini ve Ermeni Komitacıların yaptıkları katliamları inkâr edemez.

3) Zayıflayan Osmanlı’nın paylaşılma sürecinde İmparatorluğun Hıristiyan vatandaşlarının büyük devletler tarafından kullanılmaları, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla, Hıristiyan (Ermeni) vatandaşların Rusya Çarı’nın korumasına verilmesiyle başlamıştır.

4) Buna karşı İngiltere, dış borç vererek ve Osmanlı’yı kışkırtarak 1853-56 Kırım Savaşı ile rekabete dahil olmuştur.

5) ABD, ancak 1900’lü yılların başında misyoner okulları ile işe karışmaya başlamıştır. Büyük devletlerin bu rekabeti, Ermeni Komitacıların katliamlarını büyük ölçüde güçlendirmiştir.


Savaş Koşulları:

1) Gelişen Ermeni Milliyetçiliği ve bunun uzantısı olan Ermeni Komitacılığı, gerek Ermeni isyanları, gerekse Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Rus işgali sırasında, Müslüman ahaliye (hem Türklere hem Kürtlere) karşı yaptığı katliamları, Rus işgali sırasında ve sonrasında dayanılmaz boyutlarda artırmıştır.

2) Rusya ile savaşta olan, toprakları Rus/Ermeni güçleri tarafından işgal edilen ve halkı katledilen Osmanlı İmparatorluğu, hem içerden hem dışardan açılan iki cephe arasında sıkıştığı için, Doğu’daki Ermeni nüfusu Güney’e sürgün etme (Tehcir) kararı almıştır.

İşte pek çok dünya devletine ek olarak ABD’nin de “Soykırım” olarak kabul ettiği olay bu olaydır.


Ermenistan’ın Diaspora’yı Ayakta Tutma Çabası.

Bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti, nüfusu dört milyonu bile bulmayan küçük ve yoksul bir ülkedir.

Ayakta kalabilmesini, Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin yardım ve desteğine, yani Diaspora’nın, “Düşmana karşı ortak eylem enerjisiyle beslenen dinamizmine” bağlamış görünmektedir.


Ben Ermeni ailelerle komşu olarak, mahallede ve okulda Ermeni arkadaşlarla birlikte büyüdüm.

Bütün azınlıkları, özellikle Ermenileri hem severim, hem de onların kültürümüzün önemli ve değerli bir parçası olduklarını düşünürüm...

Üstelik herhangi bir toplumda dinsel, mezhepsel, ırksal veya milli bir azınlık olmanın zorluklarını çok iyi bildiğim için özellikle onlara sahip çıkarım.

Bütün komşularla ve özellikle de Ermenistan’la ilişkilerin iyi tutulmasını önemsiyorum.

Üstelik Ermenistan’la sadece ekonomik ve siyasal değil, kültürel ilişkilerin de iyileştirilmesinden yanayım.

Ama Ermeni Tehcirine dayalı olarak yeniden ortaya getirilen Ermeni Soykırımı iddialarının tarihsel, siyasal, toplumsal ve hukuksal olarak doğru olduğu kanısında değilim; olayın “Soykırım” değil, “Mukatele” olduğu kanısındayım.

Konu çok karmaşık ve çok politize. Soğukkanlı tartışmak, hele hele bunu bir gazete köşesinde yapmak çok çok zor.

Merak edenler lütfen benim Tarihimizle Yüzleşmek adlı kitabıma baksınlar. Orada iki ayrı bölümde konunun bütün boyutlarını uzun uzun irdeledim. 




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları